IMF’Yİ beklerken…

 

27.01.2009

 

Arşiv Arama

 

Önceki Sayfa

 

IMF’Yİ beklerken…

Şükrü Kızılot - 27 Ocak 2009 Salı - Hürriyet

BAŞLIĞIN, 1949’da Fransızca olarak yazılan ve ilk kez 1953’de Paris’te sergilenen, Samuel Beckett’in ünlü eseri “Godot’yu Beklerken”i çağrıştırdığının farkındayım. 1963 yılında da Türkiye’de Ankara Sanat Tiyatrosu’nun (AST) ilk oyunu olarak sergilenen bu eser; eylemsizliklerine yenilmiş insanların, Godot adında ne olduğu bilinmeyen bir kimseyi veya “şeyi” beklemelerini konu alıyordu...

Türkiye’de şimdi IMF’yi bekliyor. Godot’dan farkı, IMF’nin ne olduğunun ve neler yapabileceğinin biliniyor olması…

ACI REÇETELER

IMF’yi çeşitli şekillerde tanımlamak ya da anlatmak mümkün. IMF’ye kısaca “acı reçeteleri olan bir doktor” diyebiliriz.

Gerçi Başbakan “Bizim ümüğümüzü sıkıp da yatırımları durdur, büyümeyi düşür derse, böyle bir anlaşmaya ‘evet’ demeyiz. IMF borç vermek zorunda da değil. Çok da ihtiyacımız yok” dedi ama ekonomide birçok olay, IMF’ye endekslenmiş durumda. Nitekim, geçtiğimiz hafta Maliye Bakanı Unakıtan da “Dünyanın 100 yılda bir görebileceği büyük krizden, Türkiye’nin de etkilendiğini, IMF ile süren görüşmelerin bitiminde, iş alemi ve bankaların rahatlayacağını” açıklayarak, IMF’nin adeta dört gözle beklendiğini belirtmiş oldu.

Geçen hafta sevgili Mahfi Eğilmez, Radikal’deki köşesinde “IMF ile ilgili yaygın yanlışlar” başlığı altında, bazı ince noktalara dikkati çekti. Yanlışlıkların en masumu, stand by düzenlemesine, stand by anlaşması denilmesi. Nedenine gelince, deyimin aslı “stand by arrangement”. Stand by anlaşması olabilmesi için, İngilizcesi’nin “stand by agreement” olması gerekiyor. Eğilmez’in de belirttiği gibi, bu basit bir hata değil “düzenleme” ile “anlaşma” arasında çok derin farklar var. IMF ile ortak bir program uygulamak isteyen ülke, IMF’ye niyet mektubu (letter of intent) vermekte, IMF’de bunun karşılığında, “stand by düzenlemesi” yapmaktadır. Burada anlaşma değil, bir tarafın niyet ifadesine göre yapılan düzenleme söz konusu olmaktadır.

Bir başka yanlış da “IMF’den üst düzey bir yönetici geldi” haberi ile ilgili.

IMF üyesi 185 ülke var. Her ülkenin, gücüne göre (örneğin ABD’nin yüzde 17,4 Türkiye’nin ise yüzde 0,45) ağırlığı var. Bizim ağırlığımız yetersiz olduğu için, 10 ülke ile bir araya gelip, IMF’nin 24 kişiden oluşan icra direktörlerinden birini seçebiliyoruz. O seçimde de Belçika’nın belirlediği kişi, bizim grubun direktörü oluyor. Görüldüğü gibi, gelen direktör, IMF’nin gönderdiği değil, bizim haklarımızı koruması için çağırdığımız temsilcimiz yani elçimiz, Belçikalı Willy Kiekens oluyor.

KISINTILAR VE VERGİLER

IMF’nin, faiziyle birlikte bize kredi kullandırabilmesi için, bazı kıstasları var.

Kamu harcamalarının kısılması (özellikle kamu personel giderlerinin azaltılması), vergi ve harçların artırılması, vergi ve mali sektör reformu, ulusal paranın değerinin düşürülmesi, bunlardan bazıları...

2001 krizi, bizim kendi krizimizdi. IMF dışında da fon kaynağı alternatiflerimiz vardı. Türkiye’yi de etkisine alan şu andaki küresel kriz ise, IMF’yi neredeyse alternatifsiz bir fon kaynağı haline getirmiş durumda. Türkiye, 2007 bütçesinden daha kötü olan 2008 bütçesi ve gerçekleşmesi hayal olan 2009 bütçesi ile girdiği, geç kalınmış IMF görüşmelerine, pazarlık gücü zayıf olarak giriyor.

17 Ocak günü Hürriyet’te yazdığımız gibi, IMF Türkiye’yi iyi tanımıyor. Vergi iadesini kaldırttı, insanlar fiş fatura almadılar. Geçenlerde de eğlence yerlerindeki ÖTV’yi indirin diyorlardı. Oysa eğlence yerlerinde ÖTV yoktu!.. Türkiye, IMF’nin her dediğini koşulsuz yerine getirmek yerine, ülke yararına olan konularda direnebilen bir duruş sergileyebilmeli...

İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve Danışmanlık Ltd.Şti - Türkiye' nin En Büyük Mevzuat Portalına Hoş Geldiniz.

 

Şükrü Kızılot

 

Okunma: 608

Diğer Yazıları

 


Yazarın En Çok Okunan 5 Yazısı

 

IMF’Yİ beklerken…