Yargıcı korumak kimin görevi?

 

23.05.2006

 

Arşiv Arama

 

Önceki Sayfa

 

BİZE GÖRE

Yargıcı korumak kimin görevi?

Veysi Seviğ - 23 Mayıs 2006 Salı - Dünya


Hukuk devletinin güvencesi bağımsız mahkemeler ve bu mahkemelerde görev alan yargıçlardır. Bu konu tartışmasızdır. Anayasal buyruk gereği "Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz."

Mahkeme kararları eleştiri konusu yapılabilir. Ancak hiçbir vakit mahkeme kararına karşı, mahkemelerin varlığını sağlayan yasaları değiştirme tehdidi yapılamaz.

Mahkemeleri ve yargıçları koruma görevi devlete aittir. Mahkemelerin ve yargıçlarını koruyamayan devlet tüzel kişiliği zaman içersinde meşruiyetini yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalır.

Yargıçlar, mahkemelerin bağımsızlığı ve yargıçlık teminatı esaslarına göre görev ifa ederler. Bu bağlamda yargıçların görevlerini yapmadaki hakkaniyetle ve hukuk kurallarına göre karar verme ortamına ihtiyaçları vardır. Bu ortamın sağlanmaması halinde adaletin tecellisini de beklemek hayal olur.

Yargıçlar, toplumdan soyutlanamaz, ancak toplumdaki özel konumlarını sağlama görevi devlete aittir. Bir başka anlatımla yargıçlar vermiş oldukları kararlar dolayısıyla haklılık payı bulunmayan eleştirilere konu edilemezler.

İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. (Anayasa Madde: 125) Yargı yetkisi, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.

Kararlara karşı da kanun yolları vardır. Ancak kararlara karşı uluorta eleştiri getirmek, toplum nezdinde karar veren yargıçları küçük düşürücü beyanlarda bulunmak en azından hukuk devleti olma özelliğinden uzaklaşıldığını gösterir.

Ülkemizde yargıçlar yeterince güvence altına alınamamıştır. Örneğin ücretini bankadan alan bir yargıç yere düşürülmek suretiyle gündüz vakti hem darpa ve hem de soyguna muhatap olmuştur.

Ülkemizin adalet kavramını kullanılır hale getiren Danıştay (Şûra-yı Devlet) kapısından giren hukuk fakültesi mezunu (avukat) bir kişi önce 2'nci Daire Başkanı'nın kapısını kurcalama cesaretini göstermiş, ertesi günü de bu dairenin yargıçları toplantı halindeyken silahla basarak yargıç Mustafa Yücel Özbilgin'i öldürmüş toplantıya katılan diğer yargıçları da yaralamıştır.

Türkiye'nin en yüksek yargı kurumuna tabanca ile bir katil adayının (katilin) girebilmiş olması öncelikle devletin yargıçlarını koruma görevini yerine getiremediğini göstermektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, yargıcının can güvenliğini sağlayamamıştır. Bu müessif olay toplumu huzursuzluğa sürüklemiştir.

Hükümet edenlerin yargıdan yakınma hakları yoktur. Çünkü yargı; hukuka uygun olmayan işlerden yakınanların durumlarını gözden geçirir ve varsa hukuka uygun işlem yapılması yönünde olumlu davranışlara ortam hazırlar.

Hükümetlerin başarıları icraatlarının hukuka uygunluğu ile önem arzeder. Keyfi "idare" hukuk devleti ölçütüne konu edilemez. Dolayısıyla hukuka aykırı fiiller arttığı sürece hukuk devleti olma özelliğini yitirme sürecine girilir. Tehlikeli olan budur.

Mustafa Yücel Özbilgin deneyimi engin, üstlenmiş olduğu kamusal görevleri başarı ile noktalamış, valilik gibi seçkin bir görevden Danıştay üyeliğine gelmiş bir Cumhuriyet yargıcı iken menfur bir cinayet sonucu hayatını kaybetmiştir.

Danıştay yargıcının ölümüne neden olan olay Danıştay 2'nci Dairesi'nin vermiş olduğu bir karardır.

Kararın eleştirisinde hukuk ilkelerinin varlığından bahis etmek mümkün değildir.

Ancak bazı kesimlerce beğenilmeyen kararlar ağır eleştirilere konu edilirken özellikle hükümeti temsil edenlerin kullandıkları sözcükler ve sempatizanlarına vermiş oldukları mesajlar hukuk mantığı ve hukuki dayanaktan yoksundur.

Bu tür eleştiriler yargının baskı altında kalmasına ve karar almada vicdani kanaat oluşturma yanında, tehdit altında yaşamanın yarattığı zorluğu da taşımak zorunda olduklarını göstermektedir.

Menfur olaydan sonra yapılan resmi açıklamalar ve davranışlar kanımızca hükümet etme sorumluluğu ile de örtüşmemektedir.

Olayı basite indirgemek, hayali senaryolarla çarpıtmak veya sulandırmak mesuliyet duygusundan yoksunluğu gösterir. Olay; yönetim zaafının sonucudur. Olay icraatın ortaya çıkardığı telafisi asla mümkün olmayacak bir cinayettir. Bu cinayetin alt yapısı için ileri sürülen görüşler sağlıklı değildir. Karalamaya yönelik açıklamalar ise ciddiyetten uzak, telaşın ürünüdür.

Yargıcın geçeceği yolun gün ışımadan temizletilmesini öngören Roma Hukuku ile Osmanlı kadılarının konumu gözardı edilerek yargıçları zora sokan ve onları menfur saldırılara hedef gösterenlerin tetikçileri gerçekte hukuk devletini ve rejimi yıkmaya ve yok etmeye çalışırken yüce Türk milletinin duyarlılığını bir anlamda göz ardı etmişlerdir.

Türk halkı bu tür olayları kabulenmeyecektir. Türk yargısı aziz şehidini unutmayacak yaşanan zor dönemde hukuka olan bağlılığını ve saygınlığını daha da artırarak etkinliğini sürdürecektir.

Bir hukukçu olarak Danıştay İkinci Dairesi'ne toplantı halindeyken yapılan saldırının yarattığı rahatsızlığı gidermenin de mümkün olamayacağını biliyorum.

Hukuk devleti olmayı simgeleştiren kuruluşlardan olan Danıştay'ın İkinci Dairesi'nde görev yapan yargıç ve diğer görevlilerin yaşadıkları menfur saldırının yarattığı olumsuzluğu gidermenin de mümkün olamayacağını kabullenmek gerekir.

Özellikle yaşantısı ile örnek bir yargıç olan Mustafa Yücel Özbilgin'in bir hukuk şehidi olarak önce kalplerimizde, bu bağlamda hukuk camiasında ve sağduyulu yurttaşlarımızın belleklerinden silinemeyeceğini bir defa daha tekrarlamak isterim.

Türk ulusunun başı sağ olsun.

İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve Danışmanlık Ltd.Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30

 

Veysi Seviğ

 

Okunma: 985

Diğer Yazıları

 


Yazarın En Çok Okunan 5 Yazısı

 

Yargıcı korumak kimin görevi?