|
BİZE GÖRE
Denetimsiz parasal hareketler ve sonuçları
Veysi Seviğ -
01 Ağustos 2006
Salı- Dünya
Türkiye'de izlenemeyen para hareketleri bir yandan çoğu kez kriminal olayların
artmasına neden olurken, diğer yandan da günlük ekonomik yaşamı olumsuz
etkilemektedir.
Ticari yaşamda belli büyüklüğün üzerindeki parasal hareketlerin mali sektörden
geçirilmesine yönelik düzenleme yetersiz olduğu gibi, bu düzenlemeye
uymayanların belirlenmesine yönelik de herhangi bir çalışma yapılmamaktadır.
Geçtiğimiz hafta içersinde basına yansıyan bir olaydan da anlaşılacağı üzere
polis tarafından bir "otobüs bagajında yapılan aramada desteler halinde miktarı
açıklanmayan dolar" bulunmuştur.
Ancak burada üzerinde durulması gereken konu, polisin bu tespiti yurda kaçak
para girişi dolayısıyla yapmamış olmasıdır.
Gerçekte "İstanbul'da çete kurup gasp yapan meslekdaşlarını yakalamak için
pusuya yatan polisler, tesadüfen bir turist otobüsüyle Türkiye'ye kaçak
yollardan sokulan 1.5 milyon dolara yakın parayı ele" geçirmiştir. (Sabah, 27
Temmuz 2006)
Bu haberden de anlaşılacağı üzere Türkiye'ye herhangi bir kayıt işlemine tabi
tutulmadan milyonlarca dolar sokulabilmektedir. Ülkemize bu tür para akımlarını
gaspçılar öğrenebilmekte ve bu paraları ele geçirebilmek için organizasyonlar
yapabilmekte, bu organizasyonlara karşı da güvenlik güçleri önlem alabilmekte ve
hatta gasp teşebbüsünde bulunanları suçüstü yakalayabilmektedir.
Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere dünyanın birçok ülkesine çanta
içersinde veya otobüs zulalarında para sokmak mümkün değildir. Buna karşılık
ülkemize bavul içersinde para sokmak ve yine bavulla para çıkartmak mümkündür.
Bu tür para trafiğinin oluşmasından belli bir çıkar sağlayan kesim de vardır.
Ancak bu kesime karşı yine genellikle herhangi bir tepki gösterilmemektedir.
Olayın basına yansımasından kısa bir süre sonra ülkemize bavulla sokulan paranın
uluslararası ticaret alanı haline dönüşen İstanbul'un ünlü bir semtindeki işyeri
sahiplerine ait olduğu, daha doğrusu bu işyeri sahiplerinin daha önce sattıkları
malların bedeli olması nedeniyle kaynağının tespit edildiği açıklaması
yapılmıştır.
Bu açıklamalar da basında yer almıştır.
Dolayısıyla ülkemizde yurtdışına satışı yapılan malların bedelleri fiilen
yaşanan bu olayda olduğu gibi bavullarla ülkemize gönderilmekte, bu nedenle de
hem parayı gönderenler ve hem de parayı teslim alacak olanlar bu uygulamanın
muhtemel riskini göze alabilmektedirler.
İşin bir başka garip tarafı da söz konusu paraların gerçek bir ticari işlemden
kaynaklanıp kaynaklanmadığı konusunda açıklama yetkisine sahip olan kurumların
konuya olan duyarsızlığıdır.
Ülkemizde yazarkasa fişi vermeyen, fatura kesmeyenlere ve almayanlara ceza
kesenler muhtemelen bu olaydan henüz haberdar olmamışlardır.
Ülke içersinde var olan kayıtdışılığın izlendiğini ifade eden ve bu bağlamda
milli gelir hesaplamalarına dahil ettiğini açıklayan Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanı'nın bu gibi olayları nasıl değerlendirdiği konusu ise gerçekten üzerinde
durulması gereken ayrı bir olgudur.
Nakit para kullanımında ülkemizde var olan serbestlik bazı hallerde belki de
günlük ekonomik yaşamımız açısından faydalı da olmaktadır. Ayrıca, bu tür bir
trafik yoğunluğu rüşvet ve benzeri menfaatlenme kapılarını da açmaktadır.
Bu noktadan hareket ettiğimizde yine son yıllarda basına yansıdığı kadarıyla
ülkemizde rüşvet ve benzeri menfaatlenme olayları ile ilgili suç işleme sayısı
giderek artmaktadır. Bu konuda elde edilebilen sayısal veriler tespit edilebilen
olaylarla sınırlıdır.
Para trafiğinin kontrol altına alınmamış olması Sayın TÜİK Başkanı'nın ifade
ettiğinin aksine milli gelir hesaplarını da etkilemektedir. Şöyle ki:
Geçtiğimiz hafta tespit edilen söz konusu olayın tamamen ticari işlemlerden
kaynaklandığını varsaysak bile, bu işlemlerin kayda girmemiş olması ve
muhtemelen özel olarak yapılan anketlerde de belli bir tedirginlik nedeniyle yer
almaması sonucu milli gelir hesaplarına da yansıtılmamış olacaktır.
Sadece ticari işlemlere yönelik parasal hareketlerin mali sektör aracılığı ile
yapılması zorunluluğuna yönelik yasal düzenlemenin yetersizliği, gerçekte kayda
dayalı olarak yapılan bazı işlemlerin değerlerini de olumsuz etkilemektedir.
Örneğin gayrimenkul satışlarının ve vergi değerlerinin tespiti ve uygulanmasında
da bu tür düzenlemelerin etkisini görmek mümkündür.
Son yıllarda kayıtdışı parasal işlemlerin tespitine yönelik olarak en ciddi
örgütlenmeler yine yasa dışı oluşmaya başlamıştır. Bu organizasyonlar bir yandan
para tahsilatçılarını izleyerek veyahut da para taşıma işi yapanları gasp etme
yönünde hizmet sunarlarken, diğer yandan yine parasal işlemlerin yoğunlaştığı
alanlarda güvenlik güçlerinin etkinliğini azaltmaya yönelik çalışmalar da
yapmaya başlamışlardır.
Tahsilat çetelerinin uğraş alanlarından birisi kayıtdışı yapılan borçlanmalardan
doğan alacakların tahsilatına yöneliktir.
Gerçekte; Anayasası'nda hukuk devleti olduğu yönünde var olan ilkeyi benimsemiş
bir toplum yapısında bu tür olayları yaşamak hem düşündürücü ve hem de üzücüdür.
Ülkemizde nakit para kullanım hakkı kısıtlanmalı, bu bağlamda da başta
gayrimenkul alım ve satımları da dahil olmak üzere parasal nitelikteki
işlemlerin mali sektör aracılığı ile yapılmasına yönelik olarak mevcut
düzenlemeler genişletilmelidir.
Son olarak tesadüfen bir otobüste ele geçirilen 1.5 milyon doların gerçekte
kimlere ait olduğu konusunu yetkililer açıklamalıdır.
İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve
Danışmanlık Ltd.Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30
|