|
BİZE GÖRE
Yeni Gelir Vergisi Yasası hangi aşamada?
Veysi Seviğ - 05 Eylül 2006 Salı - Dünya
Yeni Gelir Vergisi Yasa Tasarısı'nın bir ay içinde hazırlanarak, ekim ayı içinde
Başbakanlık'a sevk edilmesi ve 2007 bütçe görüşmeleri başlamadan önce TBMM'de
görüşülerek yasallaşması öngörülmektedir.
Yetkili çevrelerce yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere tasarıda yer alması
öngörülen düzenlemelerle;
. Her vergi dairesi, ticaret odaları, belediyeler ve ilgili meslek kuruluşları
ile meslek grupları için standart kazanç tespiti yapacaktır. Bu kazançlar esas
alınarak beyan dışı bırakıldığı varsayılan kazançların vergilendirilmesi
sağlanacaktır.
. Standart kazancın altında beyanda bulunanlar "geçim bildirimi" verecek, beyan
ettiği gelir veya kazançla nasıl geçindiğini kanıtlıyacaktır. Bu bağlamda vergi
daireleri standart kazancın altında kalanlara doldurtacağı formlarda, mükellefin
ev, yazlık olarak kullandığı gayrimenkuller ile sahibi bulunduğu taşıtlara ait
bilgilere yer verilecektir. Kısaca ve özde geçmişte uygulamada olan "Hayat
standardı esası"na benzer bir uygulama yeniden gündeme taşınmaktadır. Bu konuda
geçmişte yaşanan uyuşmazlıklar ve haksızlıklar dikkate alındığında yapılan işin
bir yenilik olmadığı, hemen hemen tüm mükellefleri psikolojik olarak belli bir
miktar beyanda bulunmaya zorlayacağı gerçeğinin bir defa hatırlatılmasında yarar
görmekteyiz.
. Yıllık kazancın belli bir miktarı aşmayanların taksitler halinde yıllık,
miktarı önceden belirlenen standart bir vergi ödemesi öngörülmektedir.
. Ücretlilere uygulanmakta olan "vergi indirimi"ne son verilmektedir. Bunun
yerine, çalışanların eş ve çocuk durumları dikkate alınarak özel indirim
uygulamasına geçilecektir. Bu uygulamanın "Askeri geçim indirimi" benzeri olması
beklenmektedir.
. Taksi ve dolmuş sahipleri için geçmişte uygulanmakta olan ve götürü olarak
tespit edilen bir kazanç esas alınarak vergilendirme yapılacaktır. Bu nedenle de
basit usulde vergilendirme sistemine son verilmesi öngörülmektedir.
. El emeği ile geçinenlerin gelir vergisinden muaf tutulması ve bunlar için yine
geçmişte yapılan bir uygulamaya benzer "vergiden muaf esnaf" belgesi verilmesi
öngörülmektedir.
Edinilen bu bilgilerden de anlaşılacağı üzere yeniden yazımı yapılan Gelir
Vergisi Yasası'nda geçmişte denenmiş ve üzerinde çok tartışılmış ve zamanında
yoğun eleştirilere konu olmuş uygulamalara yeniden dönülmesi gündeme gelmiştir.
Yine daha önceleri "reform" diye takdim edilen ve Gelir Vergisi Yasası'na
konulan ve uygulanan hükümler, geçmişe dönüşümü sağlayacak düzenlemelerin
yürürlüğe konulması ile birlikte yürürlükten kaldırılacaktır.
Bugünkü yapısı ile Gelir Vergisi Yasası'nın mali güce göre vergilendirme
özelliği kalmamıştır. Söz konusu yasa içersinde yer alan yedi gelir grubunun
herbirisinde kendisine özgü matrah tespiti esasları bulunmaktadır. Bu gelirlerin
bir bölümü değişik nedenlerle beyan dışı kalan kısmı, beyan edilen kısmı dahi
aşmaktadır.
Ancak yeniden yazımı yapılan ve artık şekillenmiş bulunan yasa tasarısının
basına yansıyan ana hatları dikkate alındığında daha önce başarılı olmadığı
ileri sürülen uygulamalara yeniden hayatiyet verilmesinin gündeme geldiği
anlaşılmaktadır.
Oysa; kişilerin malvarlıklarındaki değişim ile yapmakta oldukları harcamaların
kaynağı elde ettikleri kazanç ve iratlardır. Dolayısıyla kişilerin belli bir
dönem içersinde servetindeki artışla, harcamalarındaki değişimi dikkate alarak
doğru beyanda bulunup bulunmadığını sorgulamak mümkündür. Ancak bu tür bir
sorgulamadan korkulduğu için, yapılan çalışmalarda bu özellik göz ardı
edilmektedir.
Ülkemizde "net artış" teorisine göre gelir vergisi uygulaması yapılamadığı
sürece söz konusu verginin verimli hale getirilmesi mümkün olamayacaktır.
Ayrıca bazı gelirlerin veya gelir gruplarının kendi içersinde ayırıma tabi
tutularak vergilendirilmesi de vergilendirmede eşitlik açısından üzerinde
durulması gereken bir konudur.
Yaklaşık iki yıldır menkul sermaye iradı elde edenlerin vergilendirilmesine
yönelik yapılan çalışmalar henüz sonuçlanmamış, daha uygulamanın başlangıcında
bazı sorunlar gündeme gelmiş, yerli ve yabancı yatırımcı ayırımına gidilerek
tasarruf sahiplerinin vergilendirilmesinde ayrıcalık yapılmış bu durum yerli
yatırımcıları arayışa yönlendirmiştir.
Ayrıca yabancı tasarruf sahiplerine sağlanan vergisel avantaj nedeniyle Türkiye
ekonomisi belli bir risk altına sokulmuştur.
Anlaşıldığı kadarıyla Gelir Vergisi Yasası'nın yeniden yazılımı sırasında,
başlatılması öngörülen yeni uygulamanın vergi hasılatını nasıl etkiliyeceği
konusunda herhangi bir çalışma yapılmamıştır.
Kanımızca; gelir grupları itibariyle hangi tür gelirin milli gelirden ne kadar
pay aldığını ve bu gruplar üzerinden alınan vergilerin toplam vergi gelirleri
içersindeki payının öncelikle belirlenmesi gerekmektedir. Bundan sonra yasada
yapılması öngörülen değişikliklerle bu tablonun ne şekilde değişeceği konusunda
yapılacak bir çalışma ile de hedefler belirlenmelidir. Uygulama ile bu
hedeflerin tutturulması ve tutturulamaması halinde de durumun ayrıca
tartışılması ve değerlendirilmesi mümkün olabilecektir.
Yapılan açıklamalara göre vergi daireleri yeni sistemde sürekli olarak sokak
taraması yaparak, mükellefiyet tescil ettirmeyenleri belirliyecek ve bu uygulama
kayıt dışı bırakılan işlemlerin kayıt altına alınmasını sağlayacaktır.
Oysa; vergi idaresinin mükelleflere yönelik bilinçlendirici ve öğretici
çalışmalara da önem vermesi gerekmektedir. Bu bağlamda bir vergi mükellefi
duraksamaya düştüğü bir konuda rahatlıkla ulaşabileceği noktaları önceden
bilebilir hale gelmelidir.
Yukarıda açıklamaya çalıştığımız üzere yeniden yazımı yapılan Gelir Vergisi
Yasası'nın birçok hükmü nostaljik bir tutku ile kaleme alınmıştır. Bunun
ötesinde yapılan bir şey yoktur.
İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve
Danışmanlık Ltd. Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30
|