IMF, dünya ekonomisindeki değişim ve Türkiye

 

19.09.2006

 

Arşiv Arama

 

Önceki Sayfa

 

BİZE GÖRE

IMF, dünya ekonomisindeki değişim ve Türkiye

Veysi Seviğ - 19 Eylül 2006 Salı - Dünya


Geçtiğimiz günlerde Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Rodrigo de Rato yaptığı bir konuşmada dünya ekonomisindeki büyümenin devam edeceğini, ancak büyüme ile birlikte potansiyel risk olasılığının da arttığını söylemiştir.

IMF Başkanı'na göre küresel ekonomi için tahminler düzgün bir büyümenin süreceği yönündedir. Ancak ufukta bir yıl öncesine göre daha fazla bulut vardır.

Bu görüşün arkasında yatan nedenler arasında özellikle ABD'lilerin ekonomik yapısında var olan sorunların para piyasası üzerindeki olası etkisi yer almaktadır.

Konunun Türkiye açısından değerlendirilmesi ve ülke ekonomisinin muhtemel risklerinden korunmasına yönelik önlemlerin alınması ise bu bağlamda önem arz etmektedir.

Öncelikle son yıllarda ekonomik değişim açısından başarılı olduğumuz görüşünden hareketle birkaç nokta üzerinde durmakta yarar vardır.

Uluslararası Para Fonu'nun belirlemelerine göre dünyadaki 172 ülke ile ilgili olarak yapılan tahminler çerçevesinde Türkiye'nin geçen yıl 362.5 milyar dolar olan milli gelirinin bu yıl 378.4 milyar dolara yükselmesi beklenmektedir. Buna göre geçen yıl dünyanın 19'uncu büyük ekonomisi olarak sırada yerini alan Türkiye, bu yıl bir basamak geriye düşerek 20'nci sırada yer alacaktır.

Diğer yönden Türkiye kişi başına gelir düzeyi açısından bu yıl beş sıra birden gerileyerek 69'uncu sıraya inmiş bulunmaktadır. Mevcut veriler esas alındığında 2007 yılında kişi başına düşen milli gelir açısından Türkiye'nin 72'nci sıraya düşmesi beklenmektedir.

Türkiye bu bilgilere göre açıkça fakirleşmektedir.

Bu tablo gerçekten düşündürücüdür.

Ülkemizde yüksek faiz düşük kur uygulaması sonucunda ortaya çıkan ve gittikçe artan cari açığın dünya para piyasalarında olması muhtemel bir dalgalanmada risk oluşturacağı konusunda ekonomistler hemen hemen aynı yönde görüş vermektedirler. Bu bağlamda muhtemel bir parasal dalgalanmaya karşı Merkez Bankası'nın gerekli önlemleri şimdiden aldığını ifade eden görüşler karşısında dünya para piyasalarında oluşan yeni dengelerin kanımızca daha açık ve net bir biçimde irdelenmesi gerekmektedir.

Son yıllarda ülkeler arasında geçmişe göre daha hareketli hale gelen para dolaşımı daha çok kısa vadeli yatırımları ve verimliliklere yönelik üstlenmeyi tercih etmektedir. Bu durum bir yandan siyasi risk unsurunu da gündeme getirmektedir.

Bir ülkede kısa vadeli olarak üstlenen yabancı sermayenin; üstlendiği ülkede diğer ülkelerden daha farklı bir getiri elde ettiği sürece kalması söz konusudur. Bu nedenle kısa vadeli yabancı sermaye girişinin beklentisi yüksek gelir sağlamaktır.

Piyasalarda yaşanan dalgalanmalardan en çok etkilenen ülkeler içersinde Türkiye yer almaktadır. Çünkü Türkiye bir yandan kısa vadeli para girişleri için cazip bir piyasa oluştururken, diğer yandan giderek artan cari açığı dolayısıyla ortaya çıkan finansman ihtiyacını karşılamak üzere devamlı artan kaynağa ihtiyacı olan bir ülke haline gelmiştir.

Gerçekte dış açık veren ve özellikle de büyümelerini dış açıkla karşılamayı alışkanlık haline getiren ülkelerin dünya para piyasalarında olması muhtemel bir hareketlilikten etkilenmesi ve dengelerin bozulması kaçınılmaz olmaktadır. Bu aşamada önemli olan bu tür değişimlerden korunmayı veya olumsuz etkilenmeyi azaltacak önlemlerin önceden belirlenip uygulamaya koyabilmektir.

Gelişmekte olan ülkelerin yabancı sermayeye olan gereksinimleri dikkate alındığında, yabancı sermaye girişlerinin ancak orta ve uzun vadede teknoloji kullanımıyla birlikte kalıcı, istihdam sağlayıcı yatırım şeklinde olması gerekmektedir. Buna karşılık sadece para piyasalarındaki olanaklardan yeni faiz ve kur değişimlerinden yararlanmak için gelen yabancı sermaye ilgi gösterdiği ülke ekonomisine zarar vermekte, tam anlamı ile o ekonomiyi tahrip etmekte, daha kötüsü de düzelmesini gittikçe daha zor hale getirmektedir.

Ancak; kısa vadeli yabancı sermaye girişinin yoğunluk kazandığı ekonomilerde belli bir rahatlık gözlenmektedir. Çünkü ülkeye giren yabancı sermayenin oluşturduğu fonlar ekonomide belli bir canlılık yaratmaktadır.

Türkiye'deki büyüme rakamlarındaki değişimi değerlendirirken bu değişimin hangi nedenlere dayandığını araştırmak ve ayrıntıları ile irdelemek zorunlu olmaktadır.

Bu noktada ilk akla gelen soru bu kadar başarıya rağmen, Türkiye ekonomik büyüklük açısından neden dünya ülkeleri arasında gerilemektedir? Bu sorunun yanıtını aramak, sormak ve sorgulamak en azından teknik açıdan gereklidir.

Ülkemize ilgi gösteren yabancı sermayenin kamu borçlanma kağıtlarına yönelik tercih belirlemesi bazı görüşlere göre riski azaltan bir durumdur. Ancak ne yazık ki bu alanda dünya üzerinde yaşanan ekonomik olaylar dikkate alındığında bu tür tercihlerin ortaya çıkardığı sorunlar hiç de ifade edildiği gibi olumlu değildir. Dolayısıyla ülke riskini artırmaktadır.

Yüksek faizle toplanan fonların ucuz döviz kullanımı ile ithalatın finansmanında kullanılması ve bilinçli olarak söz konusu fonların ithalata yönlendirilmesi iktisatçıları düşünmeye sevk etmesi gereken riskli bir politikadır.

Eğer bir ülkede üretim şekli de bu aşamada değişikliğe uğruyorsa ve üretimde dış girdilerin payı giderek artıyorsa, bu takdirde ülke ekonomisinin daha da sorunlu hale gelmesi bir süre sonra kaçınılmaz hale gelecektir.

Yapılan son açıklamalardan da anlaşılacağı üzere Türkiye'de kişi başına düşen gelir ile İngiltere, Fransa, Almanya, İspanya ve Yunanistan'da kişi başına düşen gelir arasındaki fark önümüzdeki yıl Türkiye aleyhine daha da büyüyecektir.

İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve Danışmanlık Ltd. Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30

 

Veysi Seviğ

 

Okunma: 660

Diğer Yazıları

 


Yazarın En Çok Okunan 5 Yazısı

 

IMF, dünya ekonomisindeki değişim ve Türkiye