|
BİZE GÖRE
Kayıtdışılığın vergilendirmeye etkisi
Veysi Seviğ - 26 Eylül 2006 Salı - Dünya
Son yapılan tahminlere göre ülkemiz ekonomisinin yüzde 40'ı kayıtdışıdır. (Vergi
Raporu, 2006 TURMOB, Sf: 47) Bu oran Sayın Başbakan tarafından yüzde 55 olarak
ifade edilmiştir.
Kayıtdışı ekonomi uzun yıllardır ülkemiz gündemindedir. Bu konuda yapılan
çalışmalar ve tartışmalar her geçen gün artmaktadır. Ancak her nedense kayıtdışı
ekonominin etkinliğini azaltıcı yönde gerekli önlemler alınamamaktadır.
Gerçekte kayıtdışı ekonomi en genel anlamı ile milli gelir hesaplamalarında
kavranamayan faaliyetlerin tümüdür. Bu faaliyetler mevcut sistem içersinde var
olmasına rağmen kayıt altına alınamamaktadır.
Ancak kayıtdışı ekonominin varlığını artırması ile birlikte devletin vergi
kaynaklarında da değişim olmaktadır. Bu değişim aynı zamanda vergi kayıp ve
kaçaklarını da artırmaktadır.
Ülkemizde beyannameleri mükellef sayısının azlığı da bir anlamda kayıtdışılığın
varlığını göstermektedir.
Haziran 2006 sonu itibariyle ülkemizdeki beyannameli mükellef sayısı
3.108.412'dir. Buna göre ülkemizdeki beyannameli mükelleflerin 1.720.035'i gelir
vergisi, 786.464'ü basit usulde gelir vergisine tabi olan mükellef, 601.913'ü de
kurumlar vergisi mükellefidir. Mükelleflerin yüzde 55'i gelir vergisine, yüzde
25'i kurumlar vergisine, yüzde 20'si de basit usulde gelir vergisine tabi
mükelleftir.
Gelir İdaresi Başkanlığı, gelir vergisi mükelleflerini, faaliyet gruplarına göre
45 ana grup altında toplamıştır. Bu ayırım meslek gruplarına göre yapılmıştır.
2005 yılı gelir ve kazançlarının beyanı ile ilgili olarak yapılan çalışmaya göre
Türkiye'de en fazla geliri noterler, eczahaneler, sanatçılar, deterjan
sanayicileri ile yeminli mali müşavir ve muhasebeciler elde etmiştir. (Vergi
Raporu, Sf: 36)
Bir başka anlatımla yoksulluk sınırı üzerinde beyanda bulunan mükellef grupları
sadece bunlardır.
Diğer yandan yapılan bir başka değerlendirmeye göre de 2005 yılı gelirleri ile
ilgili beyanname veren gelir vergisi mükellefleri yıllık 7.570.-YTL, aylık
olarak ortalama 631.-YTL gelir elde ettiklerini bildirmişlerdir.
Basit usulde vergiye tabi olanların yapmış oldukları beyanlar üzerinden yıllık
olarak ödemek zorunda kaldıkları gelir vergisi 133.-YTL'dir. Bu durumda basit
usulde vergiye tabi olanlar aylık 11.-(Onbir) YTL gelir vergisi ödemişlerdir.
Gelir İdaresi Başkanlığı'nın yapmış olduğu ayırım doğrultusunda 2005 yılı
gelirleri açısından yaklaşık 25 gelir grubunda yer alanların ödemiş bulundukları
ortalama aylık vergi asgari ücret geliri elde edenlerden daha düşüktür.
Ülkemizde bir başka açıdan, beyanname vermek zorunda olmayan ve yapılan
çalışmalarda yaşam düzeyleri yüksek kabul edilen belli bir grup vardır. Bu
kişilerin elde etmiş oldukları gelirlerin bir bölümü yasal düzenlemeler
nedeniyle beyan dışı kalabilmektedir. Dolayısıyla bu tür gelir elde edenlerin
kendilerine mevcut yasaların sağladığı olanaklardan yararlanarak yaşamlarını
sürdürdüklerini söyleyebiliriz.
Yine bir kısım yurttaşımız vergiye tabi olması gereken gelirlerini ya hiç beyan
etmemekte veyahut da düşük beyan etmektedir ki bunları belirleme ve vergi ağına
alma olgusu zannedildiği kadar kolay olamamaktadır.
Ülkemizde kayıtdışı ekonomi büyüdükçe devletin vergi kaynakları da dolaysız
vergilerden dolaylı vergilere doğru kaymaktadır, bu durum vergilendirmede mali
güç ilkesinden sapmalara neden olmakta, idareyi bir anlamda dolaylı vergi
üretmeye zorlamaktadır.
Dolaylı vergilerin artırılması ile birlikte bu defa dolaylı vergilerden kaçmaya
veyahut da dolaylı vergi kapsamı dışında kalmaya yönelik teknikler üretilmekte
ve uygulanmaktadır. Bunun sonucunda da dolaylı vergilerin artırılması halinde,
bu vergiden kaçınmaya yönelik arayışlar kayıtdışılığı artırmaktadır.
Ülkemizde mükellef sayısının yeterli olmaması nedeniyle, ortaya çıkan
adaletsizlik kanımızca bir başka önem taşımaktadır. Çünkü belli kurumlar
verginin önemli bir kısımını toplamak ve Gelir İdaresi'ne ödemek zorunda
kalırken, yine bazı mükellefler bu tür yükümlüklerin dışında kalma olanağını
vergi yasalarında yer alan bazı hükümlerden yararlanarak bulabilmektedirler.
Türkiye'de 2005 yılına ait olup Nisan 2006 yılı içinde yasal süresi içinde
verilen kurumlar vergisi beyannamelerinin incelenmesinden anlaşılacağı üzere
toplam kurumlar vergisinin yüzde 72.3'ünü sadece 100 kurum ödemiştir. Bir başka
açıdan kurumlar vergisinin yüzde 47.7'si sadece 10 mükellef tarafından beyan
edilen matrah üzerinden hesaplanarak ödenmiş bulunmaktadır.
Bu tabloya göre mevcut kurumların sayıca önemli bir bölümü sadece şekli olarak
vardır. Kazanç beyanları ise komik denecek düzeyde azdır.
Ülkemizde mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde kurumlaşmaların yarattığı
hukuki sorunlar da dikkate alındığında kurumlar vergisinin giderek çok sınırlı
bir mükellef üzerinde kaldığını söylemek daha kolay olmaktadır.
Ülkemizde kayıtdışılığın artması ile birlikte vergi hasılatının olumsuz
etkilenmekte, veyahut da bir başka anlatımla yeteri kadar artmamakta ve toplanan
vergilerde belli bir kesimin üzerinde kalmaktadır. Vergi yükünün adaletli ve
dengeli dağılımı kuramı ise artık ülkemizde dikkate alınmamaktadır.
Vergi yasaları yazılırken veyahut da yeniden düzenlenirken, mevcut
kayıtdışılığın varlığı dikkate alınarak diğer yapılacak yasal düzenlemelerle bu
özel durumun denetim altına alınması sağlanmalıdır.
Kayıtdışılık vergiden kaçınmayı ve kaçırmayı özendirmektedir ve daha etkin hale
getirmektedir. Ancak kayıtdışılığı artıran nedenler çok yönlü ve çok çeşitlidir.
Bu nedenle kanımızca kayıtdışılıkla mücadelede kayıtdışılığı ekileyen nedenlerin
bir bütün olarak dikkate alınması zorunlu olmaktadır.
İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve
Danışmanlık Ltd. Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30
|