|
BİZE GÖRE
Gereksiz beyana davetin sonucu
Veysi Seviğ - 13 Ekim 2006 Cuma - Dünya
Gelir vergisi uygulaması açısından istisna kapsamı içersinde olan bir gelir
unsurunun, idarenin beyana çağrı mektubu üzerine ihtirazi kayıt konulmaksızın
beyan edilmesi halinde, mükellefin yanıltılması söz konusu olabilir mi?
Böyle bir sorunun ortaya çıkmasına neden olan olay, zaman zaman idarenin özel
düzenlemeler nedeniyle istisna kapsamında olan menkul sermaye iradı sahiplerini
beyana davet etmeleri sonucunda ortaya çıkan uyuşmazlıklardır.
Soruya yanıt vermeden önce Vergi Usul Yasası'nın 369'uncu maddesini hatırlamada
yarar olacaktır.
Yasal düzenleme gereği olarak;
. Yetkili makamların mükellefin kendisine yazı ile yanlış izahat vermiş
olmaları.
. Bir hükmün uygulanma tarzı hususunda yetkili makamların görüş ve kanaatini
değiştirmiş veya bu hükme ait bir içtihadın değişmiş olması, halleri yanılma
olarak kabul edilmekte, bu gibi durumlarda vergi cezası kesilmemektedir.
Yapılan beyanların idarece incelenmesi aşamasında, bazı hallerde mükellefler
davet edilmek suretiyle istisna kapsamında olan iratların da beyanı
istenebilmektedir. Bu gibi durumlarda yine bazı mükellefler idare ile
uyuşmazlığa düşmemek için idarenin önerdiği miktarda yine bazı hallerde tam
anlamı ile pazarlık suretiyle belli bir miktar üzerinde anlaşarak beyanname
vermek suretiyle istisna kapsamında olan gelirini de beyan etmek zorunda
kalabilmektedir.
Geçmişte yaşanan böyle bir olayda elde ettiği menkul sermaye iradının Gelir
Vergisi Yasası'nın geçici 59'uncu maddesi uyarınca istisna kapsamında olmasına
karşın idarenin ısrarı üzerine bu gelirin beyanı sağlanmıştır.
Bilahare yapılan beyanın istisna kapsamında kalan menkul sermaye iradı
dolayısıyla olması dayanak gösterilerek, bu durum uyuşmazlık konusu yapılmıştır.
Ancak yerel mahkeme beyan edilen matrah üzerinden tahakkuk ettirilen gelir
vergisi ile bu vergiye bağlı diğer kamu alacakları ve cezanın kaldırılması
yönünde açılan davayı ret etmiştir.
Daha sonra yerel mahkemenin ret kararına karşı temyiz istemi ile uyuşmazlık
Danıştay Dördüncü Dairesi'ne intikal etmiştir.
Danıştay Dördüncü Dairesi Savcısı olayı değerlendirerek beyana davet yazısının
salınmış vergi veya kesilmiş cezanın tebliğ niteliğinde olmadığı kanaati ve bu
bağlamda da "Beyanname verme süresinden sonra mükellefin beyana çağrı yazısı
üzerine verdiği beyan sonucu yapılan tarhiyatın ikmalen olduğu ifade edilerek
Vergi Usul Yasası'nın 378'inci maddesi uyarınca itiraza konu edilebileceği
yönünde görüş bildirilmiştir.
Danıştay Dördüncü Dairesi söz konusu dosyayı inceleyerek sonuçta "İstisna
olmasına karşın, davalı idarenin beyana çağrı mektubu üzerine ihtiraz kayıt
konulmaksızın beyan edilen, menkul sermaye iradı için mükellefin yanıltılması
hali söz konusu olduğundan vergi cezası kesilmeyeceği sonucuna varılmıştır.
(Danıştay 4. Dairesi E. No: 2005/1195, K. No: 2005/2577)
Gerçekte; olayda mükellefin tam anlamı ile yanıltılması söz konusudur. Çünkü
istisna kapsamında kalan menkul sermaye iradını beyan etmeyen mükellef gereksiz
yere idarece davet edilerek beyanda bulunması sağlanmış, bu olayla birlikte
beyan konusu olmayan bir gelirin beyanı sağlanarak, gereksiz yere mükellefe
ikmalen cezalı tarhiyat yapılmıştır.
Söz konusu karara konulan karşı oy gerekçesine göre de Vergi Usul Kanunu'nun
378'inci maddesi uyarınca mükelleflerin beyan ettikleri matrahlara ve bu
matrahlar üzerinden tarhedilen vergilere karşı dava açmaları mümkün değil ise de
aynı kanunun 112'nci maddesi uyarınca gecikme faizi ancak tahakkuk eden verginin
ödeme müddeti içinde ödenmemesi halinde söz konusu olur. Vergi kanunları
uyarınca doğmamış bir verginin idarenin yanıltması sonucu beyan edilmesi halinde
bu vergiler için gecikme faizi tahakkuk ettirilmemesinde kanuna aykırılık
bulunmamaktadır. (Söz konusu karar için bakınız: Vergi Sorunları Dergisi,
Ekim/2006 Sf: 178-180)
İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve
Danışmanlık Ltd. Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30
|