|
Uluslararası vergi toplantılarından
izlenimlerimiz
Veysi Seviğ - 24 Mart 2007 Cumartesi -
Referans
Geçen hafta başında 19-22 Mart tarihleri arasında Paris’te yapılan iki ayrı
uluslararası toplantıya davetli olarak katıldık. Her iki toplantının da ortak
özelliği vergilendirme ile ilgili olmasıydı.
Dünyada yaşanan ekonomik olaylar ve değişim nedeniyle özellikle gelişmiş
ülkelerle Avrupa Birliği ülkelerinin vergi olaylarına bakış açısı da değişmiş
bulunmaktadır. OECD ve AB temsilcilerinin de yer aldığı toplantılar sırasında
zaman zaman Türkiye’nin son yıllarda vergisel alanda yapmaya çalıştığı değişim
de gündeme gelmiştir. Yapmış bulunduğumuz ikili görüşmelerde de üzerinde ısrarla
durulan bazı hususlar gerçekten önem arz etmektedir. Şöyle ki;
* Dünyada artık Gelir Vergisi'nin yüzde 92’sini stopaj (tevkifat) yoluyla
toplayan hiçbir ülke mevcut değildir. Buna rağmen ülkemizin 2007 Yılı Bütçe
Yasası’nda öngörüldüğü üzere Gelir Vergisi'nin yüzde 92’si tevkifat yoluyla
sağlanacaktır.
Gelir Vergisi şahsi nitelikteki gelir ve kazançlar üzerinden alınmaktadır. Bu
nedenle Gelir Vergisi; vergi adaletinin oluşumu açısından gösterge özelliği olan
bir vergi türüdür.
Oysa tevkifat yolu ile vergilendirme kişilere ait olan vergi görevinin başkası
tarafından yerine getirilmesini ifade etmektedir. Böyle bir vergilendirme zaman
içersinde vergi yükü hesaplamalarının da anlamsız hale gelmesine neden
olmaktadır.
Bir başka anlatımla stopaj (tevkifat) yolu ile yapılan vergilendirmede,
kendisine hak ettiği bedel ödenirken kesinti suretiyle vergisinin alınması
nedeniyle, böyle bir vergilendirmeye muhatap olan kişiyi zaman içinde net
pazarlığa (anlaşmaya) sürüklemekte, bu durumda vergiden sorumlu kişi ödemeyi
yapan olduğundan, vergi sorunu tevkifat yapan kişinin üzerinde kalmaktadır.
Örneğin net aylığı 750 YTL ücretle işe başlayan bir kişi, kendisinden kesinti
suretiyle alınan verginin hesaplamasını yapma gereğini duymamaktadır. O sadece
eline geçen kısımla, yani net ücretiyle ilgilenmektedir. Bu durum kendisinden
kesinti suretiyle vergi alınan kişinin vergiye karşı duyarlılığını olumsuz
etkilemektedir.
Tevkifat suretiyle vergilendirme konusunda farklı oranların uygulanması halinde
düşük oranlı vergilendirilen alanlara ilgi yoğunlaşmaktadır. Bu durumda teknik
olarak vergi avantajı olan alanlara doğru olayların kaydırılması gündeme
gelmektedir.
* Türkiye gibi ülkelerde vergi mükelleflerinin “af” beklentisi süregelen bir
alışkanlık haline gelmiştir. Bu konuda oluşan baskı unsurları zaman zaman idare
üzerinde de etkili olmaktadır.
* Bazı ülkelerde gerek inceleme aşamasında ve gerekse inceleme sonucunda re’sen
veya ikmalen tarh edilen vergiler ve hesaplanan cezalar konusunda idare ile
“uzlaşmak” mümkündür.
Türkiye ortamında hukuki açıdan uzlaşma, çoğu kez objektif ilkeler dışında
sübjektif değerlendirmeler çerçevesinde gerçekleşmektedir. Birçok ülke “uzlaşma”
sistemini terk etme çalışmalarını sonuçlandırma aşamasına gelmiştir.
AB ülkelerinde giderek yoğunlaşan bir görüşe göre “uzlaşma” ve benzeri kurumlar
vergilendirmede olması gereken ciddiyeti sulandırmaktadır.
* Türkiye’de Özel Tüketim Vergisi uygulaması kendisine özgü bir özellik
göstermektedir. Bilindiği üzere ülkemizde Özel Tüketim Vergisi;
- Petrol, Petrol Ürünleri ve Yağlar,
- Motorlu Taşıtlar,
- Kolalı, alkollü içkiler, tütün ve tütün mamulleri,
- Lüks tüketim maddesi olarak kabul edilen bazı malların
İthali ve imalatı aşamasında alınmaktadır.
Ülkemizde Özel Tüketim Vergisi'nin toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde
23,66’dır. Bu oran AB normlarına göre yüksektir.
* Türkiye 2006 yılında Kurumlar Vergisi'ni yeni şekli ile uygulamaya koymuştur.
Ancak yeni yasa ile ilgili ek mevzuat oluşturulamamıştır. Özellikle Avrupa
Birliği’nin en sıkıntılı konusu olan “Transfer Fiyatlandırması”yla ilgili
yapılması gereken düzenlenmeler yapılamamıştır.
Transfer fiyatlandırması konusu halihazırda Avrupa Birliği ülkeleri açısından da
sorun yaratmaktadır.
* Yabancı ülke kuruluşları ile yapılan ticari işlerden ortaya çıkan vergisel
sorunların yerel mahkemelerce sonuçlandırılması yerine “tahkim” (arbitration)
kararlarının esas alınması artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Kalıcı yabancı
sermaye yatırımlarında da artış sağlanabilmesi için vergi uyuşmazlıklarında
“tahkim” esasının geçerli olması tercih edilmelidir.
* Türkiye’de vergi mevzuatı hem sık değiştirilmekte ve hem de idarenin
yönlendirmelerinde belli bir tutarlılık sağlanamamaktadır.
Yukarıdaki konular uluslararası deneyim ve saygınlığa sahip olan vergi uzmanları
tarafından yaklaşık 15 yılı aşkın bir dostluk çerçevesinde bizlere
aktarılmıştır.
İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve
Danışmanlık Ltd. Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30
|