|
Satışı 168 bin YTL'yi aşan 2008'de birinci
sınıf tüccar defteri tutacak
Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz - 25 Nisan 2007
Çarşamba - Referans
Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılan değişiklikle gayrimenkul satışlarında elde
tutma süresi dört yıldan 5 yıla çıkartıldı. Benim 2003 yılının ocak ayında satın
almış bulunduğum evim 23.02.2007 tarihinde satıldı. Bu satış dolayısıyla elde
ettiğim kazanç, vergiye tabi olacak mı? Benim satmış bulunduğum evimin satış
tarihi ile alış tarihi arasındaki süre her hal ve takdirde 5 yıldan az. Bu durum
benim için vergiye tabi bir gelirin varlığı nedeniyle beyanname vermemi
gerektirir mi? Beyanname vermem gerekli ise ne vakit beyanname vermek
zorundayım?
YANIT: Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 5615
sayılı yasanın 5. maddesi ile Gelir Vergisi Yasası’nın mükerrer 80. maddesinde
yapılan değişiklik uyarınca gayrimenkullerin iktisap edildikleri tarihten
itibaren 5 yıl içerisinde elden çıkartılmasından sağlanan kazançlar “değer artış
kazancı” sayılmıştır. Gelir Vergisi Yasası’nda yapılan bu değişiklik 04.4.2007
tarihinden itibaren geçerli bulunmaktadır.
Diğer yandan aynı yasa ile Gelir Vergisi Yasası’na eklenen geçici 71. madde
hükmü gereği olarak 01.01.2007 tarihinden önce iktisap edilmiş olan mal ve
hakların elden çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesinde 4 yıllık
süre esas alınmaktadır.
Önkoşul 4 yıllık süre
Gelir Vergisi Yasası’nın geçici 71. maddesinde
hükme bağlandığı üzere 01.01.2007 tarihinden önce edinilen gayrimenkuller ile
hak satışlarından elde edilen kazancın hesaplanmasında var olan önkoşul söz
konusu satışın 4 yıllık süre içinde yapılmış olmasıdır.
Sizin bildirmiş bulunduğunuz alım ve satım tarihleri ay olarak 4 yıllık sürenin
geçtiğini göstermektedir. Bu nedenle söz konusu alım-satımınızdan doğan kazancın
beyan edilmemesi gerekmektedir. (V. Seviğ)
SORU: Vergi Usul Kanunu’nun 177. maddesi uyarınca birinci sınıf tüccar olabilmek
için belli iş hacmine sahip olmak gerekmektedir. Buna göre;
satın aldıkları malları olduğu gibi veya işlendikten sonra satan ve yıllık
alımlarının tutarı 100.000 YTL’yi veya satışlarının tutarı 140.000 YTL’yi
aşanlar birinci sınıf tacir olmaktadırlar. Burada tereddüt ettiğimiz iki konu
vardır:
1- Bu rakamlar 2007 yılı için mi geçerlidir? Eğer bizim 2007 yılında alışlarımız
ve satışlarımız bu miktarı geçerse önümüzdeki yıl bilanço esasına göre defter mi
tutacağız?
2- Yoksa biz bu yıl hangi ayda geçerse geçsin bu alışlarımız veya satışlarımız
kanundaki miktarları geçtiği için defter tutma şeklini de değiştirecek miyiz?
YANIT: Vergi Usul Yasası’nın 177. maddesinde yer alan ticari faaliyetlerindeki
iş hacimlerine göre belirlenmiş bulunan defter tutma zorunluluğu ile ilgili
düzenleme uyarınca yasa maddesinde yer alan rakamsal ölçüler söz konusu yasanın
mükerrer 414. maddesi uyarınca her yıl yeniden değerleme oranında artırılarak
yeniden belirlenmektedir.
Bu bağlamda 364 Sıra Numaralı Vergi Usul Yasası Genel Tebliği ile belirlenmiş
bulunan rakamsal ölçüler 2007 yılı içinde gerçekleşecek olan iş hacmi ile
ilgilidir.
İş hacmi kriterleri
Ancak 2007 yılında iş hacmi bu miktarları geçen
mükelleflerin 2008 yılından itibaren bilanço esasına göre defter tutabilmeleri
için söz konusu yasanın 180. maddesinde yer alan ölçünün de oluşması
gerekmektedir.
Buna göre iş hacimleri bakımından birinci sınıfa dahil olabilmek için bir önceki
yıl yani 2007 yılında yukarıda belirtilen rakamsal değerlerin yüzde 20’yi aşan
nispette oluşması gerekmektedir. Dolayısıyla eğer bir tacirin 2007 yılında
alışları (100.000+100.000x 0.20=) 120.000 YTL’yi veya satışları
(140.000+140.000x 0.20=)168.000 YTL’yi aşarsa 2008 yılı başından itibaren
birinci sınıf tüccar olarak defter tutması gerekecektir.
Diğer yönden eğer bir ticari kazanç sahibinin iş hacmi 2007 yılında bu yıl için
belirlenmiş olan rakamsal ölçüleri yüzde 20 oranının altında kalacak miktarda
artış gösterirse bu takdirde söz konusu artışın iki yıl üst üste oluşması
halinde birinci sınıf tüccar gibi defter tutması gerekecektir. Örneğin 2007
yılında alışları 110.000 veya satışları 150.000 YTL olan bir ticari kazanç
sahibi 2008 yılında birinci sınıf tacir olarak kabul edilmeyecektir. Söz konusu
mükellefin birinci sınıf olabilmesi için 2008 yılında da belirlenmiş olan
rakamsal değerleri aşması halinde 2009 yılı başından itibaren birinci sınıf
tacir olarak defter tutması gerekecektir.
Yasal düzenleme gereği yıl içerisinde daha önce belirlenen rakamsal değerleri iş
hacmi olarak aşanların sınıf değiştirmeleri, diğer şartlar da oluşmuş
bulunuyorsa ertesi yıldan itibaren tutacakları defterler de değişmektedir. (V.
Seviğ)
UNSURLAR UNSURLAR
ZAMANAŞIMI SÜRESİNCE ARANILMAYAN KÂR PAYI
Soru: Çok ortaklı bir şirketimiz var. Bazı
küçük pay sahiplerinin yurtdışında olmaları dolayısıyla onlara ulaşamıyoruz.
Onlara ulaşamamamız nedeniyle yıllardır onlara düşen kâr payı ödemesini de
yapamıyoruz. Bunlar küçük rakamlar olsa da hesaplarımızda duruyor. Bu meblağları
gelir yazarak veya yedek akçelere atarak, hesapları kapatabilir miyiz? Eğer
böyle bir işlem yapabiliyorsak, bunun için genel kurul kararı gerekir mi? (O.
Erkaya/İzmir)
Yanıt: “Şirketlerin Müruruzamana Uğrayan Kupon Tahvilat ve Hisse Senedi
Bedellerinin Hazineye İntikali Hakkında Kanun”un 1. maddesine göre “Anonim ve
limited şirketlerle paylı komandit şirketlerin komanditer ortaklarına ait hisse
senetlerinin ve tahvillerinin, kanuni mazeret bulunmaksızın beş senelik
müruruzamana uğrayan faiz, temettü ve ikramiye gibi menfaatleriyle bu
şirketlerin hisse senetleri ve tahvillerinden bedele dönüşmüş olanlarının on
senelik müruruzamana uğrayan bedelleri devlete intikal eder. Bu şirketler
bahsolunan menfaat ve bedelleri zamanaşımı süresinin bitmesinden itibaren üç ay
içinde mahalli mal sandığına yatırmaya mecburdurlar” hükmü yer almıştır. Bu
nedenle söz konusu tutarları gelir yazmanız veya yedek akçelere eklemeniz söz
konusu olmayıp, maddede geçen süre içerisinde mal sandığına yatırmanız gerekir.
Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen şirketlere uygulanacak yaptırım ise anılan
kanunun 2. maddesinde “yatırılması gereken tutarın üç misli tazminat” şeklinde
belirlenmiştir. Öte yandan Hazine'nin bu alacağının takip ve tahsili, 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine tabidir. (B.
Doğrusöz)
YAPIMI SÜREN DAİRE SATILDIĞINDA VERGİ
Soru: Biz 10 kişi arsa aldık ve 5 katlı 10 daireli ev yaptırdık. Tapu da 2007
ocakta çıktı. Evin maliyeti bize 65.000 YTL’yi buldu. Şimdi bu evi satmak
istiyorum. Tahmini 90.000 YTL civarı bir fiyatla satacağım. Ben bu satıştan
dolayı vergi ödeyecek miyim? (A. Serinoğlu).
Yanıt: Gerekli yanıtı verebilmem için gönderdiğiniz bilgiler yetersiz. Ancak
sorunuzda yer alan bilgiler kadarıyla yanıt vereceğim. Anladığım kadarıyla daha
önceden aldığınız bir arsaya, sahipleri sıfatı ile ve özel inşaat kapsamında bir
apartman yaptınız. Apartmanın inşaatı Ocak 2007’de tamamlanarak bu tarih
itibariyle cins tashihini yaptırdınız ve tapuları aldınız. Bu durumda bina
(daire) cinsinden gayrimenkule 2007’de sahip olduğunuzdan, bu gayrimenkulü beş
yıl içinde satarsanız, gayrimenkul satış kazancınız Gelir Vergisi'ne tabi
olacaktır. (B. Doğrusöz)
YARGI KARARLARINDA
Usulsüzlük cezası
Danıştay 7. Dairesi E. 2000/6733 K. 2001/3113 T. 4.10.2001
Vergi Usul Kanunu'nun (VUK) 353. maddesinin 1. fıkrasında bahsedilen belge
almama ve vermeme eylemlerinin birbiriyle ilişkili ancak birbirinden bağımsız
eylemler olmaları ve birinin cezalandırılmaması veya cezalandırılmasına olanak
bulunmamasının diğer eylemin cezalandırılmasına engel teşkil etmeyecek olması
dolayısıyla; emtia alımlarını belgelendirdiği faturaların içeriği itibariyle
yanıltıcı olduğu, gerçekte emtia satışı yapmadan komisyon karşılığı fatura
düzenleyenlerden fatura alarak, emtia aldığı kişi ya da firmalardan fatura
almadığı mahkeme kararıyla kesinleşen ve sabit olan şirket hakkında kesilen özel
usulsüzlük cezasında -her ne kadar satıcı veya satıcıların kimlikleri açık
olarak bilinmiyor olsa da satıcının kimliğinin belge düzenlememe eyleminin
unsuru olamayacak olması sebebiyle- yasaya aykırılık yoktur.
Danıştay 9. Dairesi E. 2001/2491 K. 2002/434 T. 6.2.2002
VUK’nın 353. maddesinin 1. fıkrasında sayılan belgelerin verilmediği veya
alınmadığı hususunun açık, yükümlüyü bağlayacak ve hukuken itibar edilecek
biçimde olayın vukuu anında somut olarak tespiti zorunlu olduğundan; fatura
alınıp verildiği yasada öngörülen şekilde somut olarak tespit edilmeden,
inceleme raporundaki matrah farkından hareketle belge düzenlemediğinden bahisle
özel usulsüzlük cezası kesilemez.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E. 2001/460 K. 2002/9 T. 11.1.2002
VUK’nın 353. maddesinin 2. fıkrasına göre sevk edilen emtia için düzenlenmesi
gereken ancak yapılan tespit neticesinde araçta bulundurulmadığı anlaşılan sevk
irsaliyesinin, yapılan tespitten önce düzenlenmiş olduğu dava dilekçesi ekinde
ibraz edilen sevk irsaliyesi fotokopisinden anlaşıldığından, kesilen özel
usulsüzlük cezasında isabet yoktur.
Danıştay 7. Dairesi E. 2000/6874 K. 2002/948 T. 6.3.2002
VUK’nın 227. m/3. fıkrasında, bu kanuna göre kullanılan veya bu kanunun Maliye
ve Gümrük Bakanlığı'na verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti
getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde hiç
düzenlenmemiş sayılacağı; aynı kanunun 353. m/2. fıkrasında ise "perakende satış
fişi, ödeme kaydedici cihazla verilen fiş ve Maliye Bakanlığı'nca düzenlenme
zorunluluğu getirilen belgelerin, düzenlenmediğinin, kullanılmadığının...
gerçeğe aykırı olarak düzenlendiğinin tespiti halinde, her bir belge özel
usulsüzlük cezası kesileceği" hükme bağlandığından; tutulan tutanak ile bakanlar
kurulu kararıyla belirlenen Katma Değer Vergisi oranlarına uygun olarak
düzenlenmediği anlaşılan ve yukarıdaki hükümler gereğince Katma Değer Vergisi
oranı düşük gösterilmek suretiyle gerçeğe aykırı olarak düzenlenen belgelerin
hiç düzenlenmemiş kabul edilmesi gerektiğinden, şirket adına tutulan tutanağa
dayanılarak kesilen özel usulsüzlük cezası yasaya uygundur.
Danıştay 9. Dairesi E. 2000/1971 K. 2002/1155 T. 2.4.2002
Her ne kadar sevk irsaliyesinde fiili sevk tarihinin yazılmamış olduğu tespit
edilmişse de sevk irsaliyesinin düzenlenerek taşınan malın yanında
bulundurulması suretiyle bu belgenin düzenlenme ve bulundurma zorunluluğun
yerine getirilmiş olduğundan, sadece sevk tarihinin yazılmamış olmasından
bahisle belgenin hiç düzenlenmemiş olduğu kabul edilerek özel usulsüzlük cezası
kesilemez.
Danıştay 3. Dairesi E. 2003/890 K. 2003/3199 T. 22.5.2003
VUK’nın 353. m./2. fıkrası sonunda bahsedilen ".. her bir belge için özel
usulsüzlük cezası kesileceği" şeklindeki düzenlemenin, belgenin nevini
belirlemek için yapılmış olduğu ve aynı nevi belgenin düzenlenmediğinin tespiti
halinde tespit sayısının esas alınması gerekeceğinden; aynı nitelikteki birden
fazla belgenin düzenlenmemesine ilişkin olarak tek bir tespit yapılması halinde,
düzenlenmemiş aynı neviden birden fazla belge olsa da tek bir tespit olduğundan,
sadece bir özel usulsüzlük cezası kesilmesi gerekir.
ÖZELGELERDE
Taşınmaz satış kazancı istisnası
1. Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 12.2.2007 tarih ve 11647 sayılı
özelgesi
“5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin 1/e bendi düzenlemesi ile
kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar, iştirak
hisseleri ve aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa hakları ve
rüçhan haklarının satışından elde ettikleri kazancın % 75’lik kısmı vergiden
istisna edilmiştir. Bendin devamında yer alan diğer şartların da yerine
getirilmesi şartıyla ortak dışı iş yapması sebebiyle Kurumlar Vergisi
mükellefiyeti tesisi gereken kooperatifin iki yıldan uzun süreden bu yana
aktifinde bulunan gayrimenkulünün satışından elde ettiği kazancı için istisnadan
yararlanması mümkündür.
2. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 8.9.2006 tarih ve 17158 sayılı
özelgesi
“5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 5. maddesinin (e) bendi uyarınca
kurumların en az iki tam yıl süre ile aktiflerinde bulunan taşınmazların
satışından elde edilen kazancın % 75’i vergiden istisnadır. Söz konusu maddenin
gerekçesinde, istisnaya konu taşınmazlar, “Türk Medeni Kanunu'nda yer alan
‘taşınmaz’ olarak tanımlanan, esas niteliği bakımından bir yerden bir başka yere
taşınması mümkün olmayan, dolayısıyla yerinde sabit olan mallardır. Bunlar Türk
Medeni Kanunu’nun 704'üncü maddesinde, arazi, tapu siciline ayrı sayfaya
kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar, kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız
bölümler olarak sayılmıştır. Taşınmazların bu istisnaya konu edilebilmesi için
Medeni Kanun’un 705'inci maddesi gereğince kurum adına tapuya tescil edilmiş
olmaları gerekmektedir" ifadelerine yer verilmiştir. Bu sebeplerle kurum adına
tapu siciline kaydedilmeyen maden, işletme hakkı taşınmaz niteliğinde
olmadığından, bu hakkın satışından elde edilen kazancın istisna kapsamında
nitelendirilmesi söz konusu değildir.
3. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 31.10.2006 tarih ve 20718 sayılı
özelgesi
“4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nun 18. maddesinin üçüncü
fıkrasında katılımcılara tahsis veya satışı yapılan arsaların hiçbir şekilde
tahsis amacı dışında kullanılamayacağı, bu arsaların katılımcıları ve
mirasçıları tarafından borcun tamamen ödenmeden ve tesis üretime geçmeden
satılamayacağı, devredilemeyeceği ve temlik edilemeyeceği ile bu hususun da
tapuya şerh edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu sebeplerle tüzelkişilere
tahsis edilen arsaların katılımcıları tarafından 4562 sayılı kanun uyarınca
gerekli şartlar yerine getirilmedikçe satılması mümkün olmadığından, söz konusu
arsaların satışından doğan kazancın Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesi
kapsamında istisnaya konu edilmesi olanaklı değildir.
4. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın B.07.1. GİB. 4.34.16.01/KVK.5/e-7495/3615
sayı ve 28.2.2007 tarihli özelgesi
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 5/1-e maddesinde yazılı istisnanın
uygulanabilmesi için taşınmazların kurumun aktifinde kayıtlı olması ile birlikte
bu taşınmazların satılması ve bu işlemden bir kazanç elde edilerek, satan
kurumun mali yapısında bir iyileşmenin olması gerekmektedir.
YENİ YAYINLAR
Beyanname kılavuzu
Bugün tanıtacağımız kitap, Hesap Uzmanları Derneği'nin 1967’den beri yayımladığı
ve bu yıl 41 yaşına giren geleneksel yayını “Beyanname Düzenleme Kılavuzu”.
Kitap, ağırlıklı olarak Gelir Vergisi Kanunu'nu ve Kurumlar Vergisi Kanunu'nu
ayrıntılı olarak incelemekte (ilk 715 sayfa), bu vergilerle ilgili hükümlere ve
uygulamada karşılaşılan duraksama yaratan durumlara açıklık getirmeye
çalışmaktadır. Gelir veya Kurumlar Vergisi beyannamesinin hazırlanması
aşamasında gerekli her türlü bilgiyi bulmanın mümkün olduğu kitapta, bu
vergilerin dışında Vergi Usul Kanunu'nun genel hükümleri, değerleme ölçüleri ve
enflasyon muhasebesi, vergi suç ve cezaları, vergi yargısı ve vergi anlaşmaları
gibi konular da irdelenmekte. Kitap, Türk Vergi Sistemi'nin klasik eseri
niteliğinde ve ayrıca hesap uzmanlarınca hazırlanması dolayısıyla Maliye
Bakanlığı'nın yarı-resmi yayını olarak kabul edilmekte. Biz sadece, zaten
bilinen, tanıtımına zaten gerek bile olmayan ve hemen her meslek mensubunun
bürosunda mutlaka olması gereken bu eserin yeni baskısının geçen günlerde
yayımlandığını duyurmak istedik. 1185 sayfalık bu kitabı kitapçılarda
bulamayanlar, Hesap Uzmanları Derneği'nin 0212. 244 00 45 numaralı telefonlarına
müracaat edebilirler.
HANGİ ŞARTLARDA BİLANÇO ESASINA GÖRE DEFTER TUTULUR
* Vergi Usul Kanunu'nun 177. maddesi gereğince,
iş hacmine göre belirlenmiş bulunan defter tutma zorunluluğu ile ilgili rakamsal
ölçüler, her yıl yeniden değerleme oranında artırılarak belirlenir.
* 2007'de iş hacmi belirlenen miktarları geçen mükellefin 2008'den itibaren
bilanço esasına göre defter tutabilmeleri için, yasanın 180. maddesinde yer alan
ölçünün de oluşması gerekmektedir.
* Buna göre iş hacimleri bakımından birinci sınıfa dahil olabilmek için bir
önceki yıl yani 2007 yılında rakamsal değerlerin yüzde 20’yi aşan nispette
oluşması gerekmektedir.
* Eğer bir tacirin 2007 yılında alışları (100.000+100.000x 0.20=) 120.000 YTL’yi
veya satışları (140.000+140.000x 0.20=)168.000 YTL’yi aşarsa 2008 başından
itibaren birinci sınıf tüccar olarak defter tutması zorunlu.
* Eğer iş hacmi 2007'de bu yıl için belirlenmiş ölçüleri yüzde 20'nin altında
kalacak miktarda artış gösterirse bu takdirde söz konusu artışın iki yıl üst
üste oluşması halinde birinci sınıf tüccar gibi defter tutması şart.
* Yıl içerisinde daha önce belirlenen rakamsal değerleri iş hacmi olarak
aşanların sınıf değiştirmeleri, diğer şartlar da oluşmuş bulunuyorsa ertesi
yıldan itibaren tutacakları defterler de değişecektir.
İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve
Danışmanlık Ltd. Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30
|