|
Özürlü çocuk için vergi indiriminde yaş
sınırı yok
Veysi Seviğ - 20 Haziran 2007 Çarşamba -
Referans
Çalışanların bakmakla yükümlü oldukları özürlülerin tespitinde vergi indirimi
uygulanıyor. Eş, anne, baba ve çocuklarında sakatlık tespiti yapıldığında
ücretli ayrıca ücret gelirlerinde de indirim hakkı kazanıyor.
ÖZÜRLÜLERDE VERGİ İNDİRİMİ
SORU: İşyerinde çalışanlardan ikisinin çocuğu, birinin de eşi özürlü. Bu durumda
çalışana yapılan ücret ödemelerinden sakatlık indirimi yapılabilir mi? Özellikle
eşin sakatlık indiriminden yararlandırılması söz konusu olabilir mi?
Gelir Vergisi Kanunu’nun 31. maddesi hükmüne göre çalışma gücünü kaybetmiş
bulunan hizmet erbabının bu indirimden yararlandırılması gerekmektedir.
Bilindiği üzere sakatlık indirimi uygulaması ile ilgili olarak yürürlükte
bulunan “Hizmet Erbabının Sakatlık Derecelerinin Tespit Şekli ile Uygulaması
Hakkında Yönetmelik” hükümleri de bu yöndedir.
YANIT: Sakatlık İndirimi Gelir Vergisi Yasası’nın 31 ve 89. maddeleri
uyarınca uygulanmaktadır. Buna göre sakatlık indiriminden;
* Özürlü hizmet erbabı
* Bakmaya yükümlü olduğu özürlü kişi bulunan hizmet erbabı,
* Özürlü serbest meslek erbabı,
* Bakmakla yükümlü olduğu özürlü kişi bulunan serbest meslek erbabı,
* Basit usulde vergilendirilen özürlüler,
yararlanabilmektedir.
Sakatlık indirimi ile ilgili olarak Gelir Vergisi Yasası’nın 89/3. maddesinde
yer alan düzenleme uyarınca “Bu indirimden bakmakla yükümlü olduğu özürlü kişi
bulunan serbest meslek erbabı ile hizmet erbabı da” yararlanabilmektedir.
Sakatlık indirimi uygulamasında bakmakla yükümlü olan kişi tabirinden, özürlü
kişinin tabi olduğu çalışma mevzuatı veya bağlı bulunduğu sosyal güvenlik
kurumunun mevzuatına göre bakmakla yükümlü sayılan anne, baba, eş ve çocukları
anlaşılır. Bu bağlamda çocuklarda yaş sınırlamasına gidilmeksizin işlem yapılır.
Bakmakla yükümlü olduğu özürlü kişi bulunan hizmet erbabı çalıştığı işyerinden
veya duruma göre kayıtlı olduğu sosyal güvenlik kuruluşundan aldığı özürlü
kişiye ait sağlık karnesinin kimlik bilgileri içeren sayfalarının bir örneğini,
ilgili müdürlüklere vermek zorundadır.
Dolayısıyla ücretlilerin bakmakla yükümlü bulundukları kişilerden herhangi
birinin sakatlığı söz konusu ise bu durumun tespit sonuçlarına göre indirimden
yararlandırılması, bu bağlamda da ücret geliri elde edenlerin ücret gelirlerine
indirimin uygulanması gerekmektedir.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi eşin sakatlığı halinde eşe bakmak zorunda olan
ücretlinin bu indirimden yararlandırılması yasa hükmü gereğidir. Ayrıca
çocukların özürlü olması halinde, ücretli çalışan ve çocuğa bakmakla yükümlü
bulunan anne veya babanın da çocuk için yaş sınırlaması olmaksızın indirimden
yararlandırılması gerekmektedir. (V. Seviğ)
ÇOCUKLARIN EĞİTİM GİDERLERİ
SORU: Daha önce ticari faaliyette bulunurken geçirmiş olduğum bir rahatsızlık
nedeniyle Bağ-Kur'dan emekli oldum.
Sahibi bulunduğum iki daireyi kiraya vererek, buradan elde ettiğim kira geliri
ve Bağ-Kur'dan almakta olduğum aylıkla geçiniyorum.
Kira gelirimi yıllık beyanname ile bildiriyorum ve hesaplanan vergiyi de bugüne
kadar muntazam olarak ödedim.
Beyanname üzerinden çocuklarım için yapmış bulunduğum eğitim harcamalarını
düşebilir miyim? Bu, bir hak mıdır?
YANIT: Gelir Vergisi Yasası’nın 89/2. maddesi uyarınca, Gelir Vergisi
matrahının tespitinde; Türkiye’de yapılması ve gelir veya Kurumlar Vergisi
mükellefiyeti bulunan gerçek veya tüzelkişilerden alınacak belgelerle tevsik
edilmesi koşuluyla, mükellefin kendisi, eşi ve küçük çocuklarına ilişkin olarak
yapılan eğitim ve sağlık harcamaları, beyanname üzerinde indirim konusu
yapılmaktadır.
Bu bağlamda indirim konusu yapılabilecek eğitim harcamaları “Eğitim ve öğrenim
kurumları ile anaokulu, kreş ve dershanelere eğitim amacıyla yapılan ödemeler,
kurs ücretleri, her türlü kitap (ders kitabı, hikâye, roman, deneme, bilimsel
eser ve benzeri nitelikte) ve kırtasiye alımları için yapılan harcamaları”
kapsamaktadır.
Diğer yandan Gelir veya Kurumlar Vergisi mükellefi öğrenci yurtlarına ödenen ve
fatura, perakende satış fişi veya yazarkasa fişi ile belgelendirilen giderler,
eğitim gideri niteliğinde gider olarak kabul edilmekte olup, beyan edilen
gelirden indirilmesi mümkündür.
Üniversitelere yatırılan ücret ve öğrenim harçlarının beyan edilen gelirden
indirilebilmesi için üniversitenin Kurumlar Vergisi'ne tabi kurum olması ve bu
kurumdan alınacak fatura ya da fatura yerine geçen bir belge ile kanıtlanması
gerekmektedir.
Gerek okullara gerekse okullara gidiş-geliş hizmeti yapan mükelleflere ödenen
taşıma ücretleri, eğitim giderlerinin bir unsuru olarak dikkate alınmaktadır.
Eğitim amaçlı olarak kullanılan internet hizmeti için yapılan harcamalar da bu
kapsamda mütalaa edilmektedir. Ancak bilgisayar alımı için yapılan harcamalar,
eğitim amaçlı harcama olarak kabul edilmemektedir.
Özel sürücü kurslarına yönelik yapılan harcamalar da eğitim harcaması olarak
indirimden yararlandırılmaktadır.
Söz konusu harcamalar, beyan edilen gelirin yüzde 10’u ile sınırlı bir miktarda
indirim konusu yapılabilmektedir. Örneğin 120.000 YTL gelir beyan eden bir kişi,
ancak bu gelirinden en fazla 12.000 YTL indirim yapabilir. (V. Seviğ)
OKULA BAĞIŞIN TEVSİKİ
SORU: Okullara yapılan bağış ve yardımlar için bankaya yatırılan paralar
için alınan dekontlar, bağışın yapıldığını kanıtlar mı?
Eğer dekont yeterli olmuyorsa, bağışı alan okuldan ayrıca yazı alınması gerekir
mi?
YANIT: Maliye Bakanlığı tarafından konuya ilişkin olarak verilen özelgelerden de
anlaşılacağı üzere, Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerince bir kampanya
çerçevesinde yapılan bağış ve yardımlarla ilgili olarak bankalarda açılan
hesaplara yatırılan tutarlar için banka tarafından verilen makbuz veya dekontta
yatırılan para ile ilgili bilgi yazılı olması koşuluyla bu makbuz ve dekontlar
bağış ve yardımı kanıtlayıcı belge olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla banka
hesaplarına yatırılan bu tür paralar için düzenlenen dekontlar, kanıtlayıcı
belge olarak kabul edilmektedir. (V. Seviğ)
YARGI KARARLARINDA
5522 SAYILI KANUNA GÖRE ÖRTÜLÜ KAZANÇ
Danıştay 9. Dairesi E: 2005/2622 K: 2005/4503 T: 21.12.2005
İmalatçı olan yükümlü şirket, kendi ortaklarından oluşan şirketlere emsallerine
göre yüksek bedelle hizmet alımında bulunması ve ciro hizmet primi ödemiş olması
ancak satış yaptığı diğer firmalara ciro hizmetinden dolayı prim ödememesi
sebebiyle örtülü kazanç dağıttığı iddiasıyla tarhiyata muhatap olmuştur. Ancak
ayrı tüzelkişilik olan yükümlü şirket ve onun mallarını pazarlayan bu
şirketlerin, davacının yurtiçi ve yurtdışındaki 197 müşterisine hizmet vermesi,
davacı şirketin faaliyet türü, iş hacmi, kârlılığı gibi unsurlar dikkate
alındığında bir pazarlama şirketiyle çalışmasının ticari geleneklere ve iş
yaşamının doğal seyrine uygun olması, inceleme elemanınca emsal alınan diğer
firmaların ise pazarlama faaliyetiyle ilişkilerinin bulunmaması, halbuki davacı
şirketin örtülü kazanç dağıttığından bahsetmek için benzer faaliyette bulunan
firmalar arasında kıyaslama yapılması gerekirken olayımızda böyle bir kıyaslama
olmaması ve ödenen ciro priminin doğal ve teamüllere uygun olması sebepleriyle
davacı şirketin örtülü kazanç dağıttığı iddiasıyla yapılan tarhiyat yasal
değildir.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E: 2004/26 K: 2004/82 T: 25.6.2004
Davacı şirketin bankadan aldığı kredinin bir kısmını ortağına kullandırması
örtülü kazanç kabul edilerek tarhiyat yapılmış ise de alınan banka kredilerinin
ortaklara aynen kullandırılması ve kredi maliyetlerinin aynen aktarılmasının
ticari teamüller gereği olması, bu gibi durumlarda sakıncanın kredi maliyetinin
altında veya üstünde faiz uygulanması ve farkın izah edilememesinde ortaya
çıkması, ancak olayda ortağa kullandırılan kredinin faiz ve komisyon
giderlerinin ortak tarafından karşılanmış olduğunun açık olması sebepleriyle
ayrıca faiz alınmadığından bahisle yapılan tarhiyat yasal değildir.
Danıştay 4. Dairesi E: 2000/107 K: 2001/1096 T: 27.3.2001
Ticari hayatın gereği olarak ortakların cari hesap yoluyla ortaklıktan borç alıp
borç vermeleri mümkün olup bu durumun işletmeden para çekme anlamına gelmemesi,
ortaklar cari hesabının hem alacak hem borç bakiyesi vermesi, alınan borç
paraların ortakların özel ihtiyaçlarında kullanıldığı yönünde bir tespit
yapılmaması, alınan borç paraların yıl sonuna kadar ödenmiş bulunması ve bu
paralar nedeniyle herhangi bir faiz tahakkukunun yapılmadığının sabit olması
karşısında davacı kurumun örtülü kazanç dağıttığından söz edilemez.
Danıştay 3. Dairesi E: 1999/3100 K 2000/2018 T: 25.5.2000
Davacı şirketin ortağı olan şirkete sattığı emtianın satış bedeli emsaline uygun
olup, bu satışa ilişkin tahsilatın geç yapılmış olması sebebiyle şirketin,
ortağına örtülü kazanç dağıttığından bahisle tarhiyat yapılmış ise de kurumların
kendi ortaklarına yapmış oldukları satış işlemlerinde, ortaklara örtülü kazanç
dağıtılmış olduğundan söz etmek için söz konusu satışların emsaline göre göze
çarpacak şekilde düşük bedeller üzerinden ya da bedelsiz şekilde yapılması
gerektiğinden, uyuşmazlık konusu olayda ise bu tür bir tespit yapılmadığı ve bu
nedenle örtülü kazanç dağıtımı için kanunun aradığı koşulun gerçekleşmediği
anlaşıldığından, satış bedellerinin geç tahsil edilmiş olmasının örtülü kazanç
dağıtıldığını gösterdiği iddiasıyla yapılan cezalı tarhiyatta yasal isabet
yoktur.
ÖZELGELERDE
KURUMLAR VERGİSİ İSTİSNALARI
1. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 14.7.2006 tarih ve 6479 sayılı özelgesi:
“5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/h maddesi uyarınca, 1.1.2006
tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, yurtdışında yapılan inşaat, onarım,
montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye’de genel sonuç
hesaplarına intikal ettirilen kazançlar Kurumlar Vergisi'nden istisnadır. Ancak
bu istisnadan sadece inşaat işini tahahhüt eden yani asıl yüklenici firmanın
yararlanması mümkün olup, söz konusu faaliyet istisna kapsamında bir faaliyet
olsa dahi, işin tamamını ya da belirli bir kısmını yerine getiren taşeron
firmanın bu istisnadan yararlanması mümkün değildir.”
2. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 8.11.2006 tarih ve 21311 sayılı
özelgesi:
“Yurtdışında mukim bir firmadan alınan, ilgili ülkedeki bir bakanlık binasının
komple tadilat işi için ilgili firmaya verilen tadilat, onarım, montaj, tefriş
işleri ve mimari hizmetlerinden elde edilen kazanç, Türkiye’deki genel hesaplara
intikal ettirilmesi şartı ile KVK’nın 5/h maddesi kapsamında vergiden istisna
kabul edilir. Ayrıca, söz konusu teknik hizmetlerin, Türkiye’de mukim bir
firmanın yurtdışı mükellefiyet kaydı olan şubesine veriliyor olması istisnadan
yararlanmaya engel teşkil etmez. Ancak, bu işlerle ilgili olarak düzenlenecek
faturalarda, faturanın yurtdışında yapılan bir iş için düzenlendiğine dair bir
şerh konulması gerekmektedir.”
3. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 7.9.2006 tarih ve 17064 sayılı
özelgesi:
“4562 sayılı Organize Sanayi Bölgesi Kanunu’nun 18/3. maddesinde, katılımcılara
tahsis veya satışı yapılan arsaların hiçbir şekilde tahsis amacı dışında
kullanılamayacağı, bu arsaların katılımcıları ve mirasçıları tarafından borcun
tamamı ödenmeden ve tesis üretime geçmeden satılamayacağı, devredilemeyeceği ve
temlik edilemeyeceği hususunun da tapuya şerhinin gerektiği düzenlenmiştir. Bu
nedenle organize sanayi bölgesinde bulunan ve şirkete tahsis edilmiş bulunan
arazinin, söz konusu 4562 sayılı kanunda öngörülen özel şartlar yerine
getirilmediği sürece satılması söz konusu olamayacağından ve iki yıldan fazla
süredir şirket aktifinde yer almakla berber tapuda şirket adına tescil işlemi
yapılmayan gayrimenkulün satışından doğan kazancın, KVK’nın 5/1-e bendinde
öngörülen diğer şartlar yerine getirilse dahi, istisna düzenlemesinden
yararlanması mümkün değildir.”
4. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 2.10.2006 tarih ve 18943 sayılı
özelgesi:
5520 sayılı KVK’nın yürürlüğe girmesinden önce 21.12.1999 tarihi itibariyle
yürürlüğe giren 4490 sayılı Türk Uluslararası Gemi Sicili Kanunu'nda, Türk
Uluslararası Gemi Sicili'ne kayıtlı gemilerin işletilmesinden elde edilen
kazançların Gelir ve Kurumlar Vergisi'nden istisna edileceğine ilişkin hükümlere
yer verilmesi nedeniyle 4490 sayılı kanun hükümlerine göre gerçek ve
tüzelkişilerce elde edilen söz konusu kazançlar, yeni Kurumlar Vergisi
Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden sonra da vergiden istisna edilemeye devam
edilecektir.”
5. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 16.10.2006 tarih ve 200081 sayılı
özelgesi:
“(...) Büyükşehir Belediyesi tarafından ihalesi yapılan, yurtdışında bir binanın
restorasyon işinde, ihale kapsamında ödemeler (...) Büyükşehir Belediyesi
tarafından yapılmış olsa dahi, neticede yurtdışında yapılan inşaat onarım işleri
nedeniyle oluşan kâr veya zarar Türk mevzuatına göre değil, taahhüt işinin
yapıldığı ülke vergi mevzuatı hükümlerine göre tespit edileceğinden, ilgili ülke
vergi mevzuatına göre elde edilen kazanç Türkiye’deki genel netice hesaplarına
intikal ettirilmesi halinde, söz konusu yurtdışında yapılan onarım ve inşaat işi
nedeniyle elde edilen kazancın KVK’nın 5/h maddesinde düzenlenen istisnadan
yararlanması mümkündür.”
6. Gelir İdaresi Başkanlığı’nın 12.2.2007 tarih ve 11645 sayılı özelgesi:
“Kiralanan iş makineleri ile her türlü hafriyat ve nakliye işiyle uğraşan
şirketin, yurtdışında inşaat işi yapmakta olan tam mükellef bir inşaat şirketi
ile aktettiği iş makinesi kiralama sözleşmesine istinaden yurtdışında hafriyat
işi yapmak suretiyle yurda döviz olarak kira geliri getirmesi halinde,
Türkiye’den tedarik edilen iş makinelerinin yurtdışında kiralanması işleminden
elde edilen kazanç istisna kapsamında olmadığından, KVK’nın 5/1-h maddesinde yer
alan istisnadan yararlanması mümkün değildir.”
İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve
Danışmanlık Ltd. Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30
|