|
KDV’de birlikte sorumluluğun sınırı
Veysi Seviğ - 19 Haziran 2007 Salı -
Referans
Vergi Usul Yasası’nın 11'inci maddesi uyarınca “Yaptıkları veya yapacakları
ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanlar, verginin tam olarak kesilip
ödenmesinden ve bununla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten sorumludurlar.
Bu sorumluluk, bunların ödedikleri vergilerden dolayı asıl mükelleflere rücu
etme hakkını kaldırmaz.
Yasal düzenleme gereği “Mal alım ve satımı ve hizmet ifası dolayısıyla vergi
kesintisi yapmak ve vergi dairesine yatırmak zorunda olanların, bu
yükümlülükleri yerine getirmemeleri halinde verginin ödenmesinden alım satıma
taraf olanlar, hizmetten yararlananlar ve aralarında doğrudan veya hısımlık
nedeniyle ya da sermaye, organizasyon veya yönetime katılmak veya menfaat
sağlamak suretiyle dolaylı olarak ilişkide bulunduğu tespit olunanlar
müteselsilen sorumludurlar.”
Söz konusu hükmün gerekçesinde “kesilen vergiler ile tahsil edilen katma değer
vergilerinin mutlaka vergi dairesine yatırılmasının amaçlandığı belirtilmiş, bu
bağlamda vergiyi kestiği veya tahsil ettiği halde, kestikleri veya tahsil
ettikleri vergiyi vergi dairesine yatırmayanları zorlamak ve bu görevlerin
yerine getirmelerini sağlamak için alım satıma taraf olanlar ve hizmetten
yararlananlar müteselsilen sorumlu tutularak gerçek yükümlülerin bu görevlerini
yapmasını zorunlu hale getirmek ve özellikle paravan şirket kurulmasını önlemek
maksadıyla bu hükmün konulduğu belirtilmiştir.
Vergi kaybı kanıtlanmalı
Vergi Usul Yasası’nın 11'inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan ve mal alım
ve satımı ve hizmet ifası hallerinde çerçevesi çizilen müteselsil sorumluluk
Katma Değer Vergisi ile ilgilidir. Katma Değer Vergisi uygulamasında muhtemel
kayıp ve kaçakların önüne geçilebilmek için yapılan bu düzenleme ile müteselsil
sorumluluğun uygulanabilmesi için gerçek mal alım ve satımı olmadan, komisyon
karşılığında fatura temin edildiğinin, yahut kişi ve kuruluşlar arasında vergiyi
ziyaa (kayba) uğratma yönünde bir ilişki bulunduğunun idarece belirlenmiş olması
gerekmektedir. Bu gibi durumlarda idare delil serbestisinden yararlanmak
suretiyle olayın gerçek mahiyetini belirlemek zorundadır. Böyle bir durumun
varlığı konusunda kuvvetli bir izlenim edinilmesi halinde, bu izlenimin mevcut
delillerle kanıtlanması zorunludur. Bu nedenle varsayımlara dayalı olarak gerçek
durumun belirlenmesi mümkün değildir. Aksi takdirde yasaların kendilerine
yüklediği ödevleri eksiksiz yerine getiren iyi niyetli yükümlülerin, karşı
tarafın vergi ödevlerini yerine getirip getirmediklerini izlemeleri ve onları bu
bağlamda da sorumlu tutmak temel hukuk ilkeleri ile örtüşen bir beklenti veya
ödev olarak kabul edilemez.
Uygulamada kendisinden mal veya hizmet alınan kişi veya kurumun bulunamaması
halinde, almış olduğu mal ve hizmet için Katma Değer Vergisi'ni ödemiş olsa bile
alıcının ya da hizmetten yararlananın sorumlu tutulduğu hallerle
karşılaşılmaktadır. Bu gibi hallerde yasaların kendilerine yüklediği ödevleri
eksiksiz yerine getiren iyi niyetli yükümlülerin diğer tarafın bulunamamasından
veya vergiyi ödeyip ödemediğini takip ve kontrolünden sorumlu tutulması ve hatta
haklarında müeyyide uygulanması bu bağlamda üzerinde durulması gereken bir
konudur.
Belge niteliği önemli
Düzenlenen belgelerin gerçek işlemlerle örtüşmediğini belirleme yetkisi inceleme
elemanına ait olduğundan, alıcı ile satıcı arasındaki belge ilişkisinin niteliği
kesin bir biçimde belirlenmeden işlem yapılması da doğru bir yaklaşım değildir.
İnceleme elemanları Vergi Usul Yasası’nın 11'inci maddesinin üçüncü fıkrası
hükmü çerçevesinde oluşan ve sorumluluk hukuku kapsamında değerlendirilmesi
gereken işlemler zincirini yetkilerini kullanarak yapacakları ve olayın kapsamı
ile mütenasip bir çalışma sonucunda belirleme olanağına sahip bulunmaktadırlar.
Tüm bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere Vergi Usul Yasası’nın 11/3 maddesine
konu olan müteselsil sorumluluğun Katma Değer Vergisi uyuşmazlıklarına
uygulanabilmesi için gerçek mal alım satımı olmadan fatura dolaşımının ya da
kişi ve kurumlar arasında vergi kaybına neden olmaya yönelik bir ilişkinin
bulunduğu hususunun idarece kanıtlanması zorunludur. Konuya ilişkin olarak
oluşan bir yargı kararında da aynı görüşe dayanılarak ”...inceleme elemanınca
yapılan tespitler davacı şirket ile mal aldığı şirket arasında bir irtibat
bulunduğunu kanıtlamadığından” alıcı konumunda olan ve tarhiyatın muhatabı
konumuna gelen şirkete söz konusu yasa hükmünün alıcı alehine sorumluluk
açısından uygulanamayacağı hususu açıkça belirtilmiştir. (Danıştay 9. Daire E.
No: 2005/2301, K. No: 2006/4414)
İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve
Danışmanlık Ltd. Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30
|