|
Karşılık ayırma hikâyesi
Veysi Seviğ - 28 Temmuz 2007 Cumartesi -
Referans
Yıllar öncesinde ülkemizin önde gelen bir kuruluşunun hesaplarını denetlerken
ilginç bir tabloya rastladık. İşletme kârlı çalışan ve fakat devamlı finansman
sıkıntısı çeken bir kuruluştu. Bankalardan kullandığı krediler nedeniyle ödemek
zorunda kaldığı faiz işletmeyi adeta tam anlamı ile darboğaza sürüklemişti.
Teknik eğitim almış ve işletmeyi yönetmekle görevli ortak bu durumdan dolayı ne
yapacağını şaşırmıştı.
Bize çok nazik bir biçimde kurumun özelliklerini anlattıktan sonra neden böyle
bir sıkıntıya düştüğünü anlayamadığını ifade ederek "Umarım ki sizin
denetiminizden sonra tespit edeceğiniz hususlar bize de yardımcı olur" diyerek
bize çalışmalarımız sırasında her türlü desteği vermeye hazır olduğunu
bildirmişti. Bu taahhüt de doğrusunu söylemek gerekirse bizi işin başında belli
bir rahatlığa kavuşturmuştu.
İnceleme sırasında ilk dikkatimizi çeken konu o dönemde alacak senetlerinin
yaklaşık yüzde onuna yakın bir kısmının protesto konusu olmasıydı. Bu bağlamda
bankalar tarafından protestoya tabi tutulan senetler bir süre sonra şirkete geri
dönüyor ve protestolu senetler hesabına alınıyordu.
Bir süre sonra da söz konusu senetler protestolu senetler hesabından
çıkartılarak şüpheli alacaklar hesabına alınıyor, söz konusu senetler için
karşılık ayrılmak suretiyle bu alacaklar bir anlamda giderleştiriliyordu.
Yaptığımız kısa bir çalışmadan sonra protesto konusu olan senetlerin bilahare
tahsil edilip edilemediğini, daha açıkçası akıbetlerinin ne olduğunu araştırmaya
başladık.
Yıl içersinde söz konusu kuruma binlerce senet girişi yapılıyordu. Bu senetler
çalışılan bankalara belli bir ayırımdan sonra kullanılan kredilere karşılık ciro
yoluylo veriliyor, protestolu senetler ise bankalar tarafından şirkete iade
edilerek ortaya çıkan açık yeni senetlerle kapatılıyordu.
Şirketin mali işlerden sorumlu müdürü o günün koşullarına göre düşük sayılabilen
bir ücretle çalışmasına rağmen ünlü bir kulübün yönetim kurulu üyeliğini yapıyor
ve İstanbul’un en iyi semtlerinden birisinde sahip bulunduğu çok katlı bir
apartman dairesinde yaşamını sürdürüyordu.
Kendisine protestolu senetlerin akıbetini sorduğumuzda bu senetlerin takibini
yapabilmek için önce illere göre tasnif ettirdiğini bilahare şirketin bölge
müdürlüklerine göndererek takibe aldırdığını beyan ederek bize karşı konuya
gösterdiği önemi adeta lafla yani sözle kanıtlamaya çalışıyordu.
Önce o tarihlerde bir yıl içerisinde İstanbul ili içerisinde protestolu yaklaşık
13.000 senetin akıbetini araştırmaya karar verdik. Bize getirilen dosyalarda
protestoya yönelik noterlikçe düzenlenen belgeler dışında başkaca bir belge
örneğin protesto edilmiş senetler yer almadığından bu senetlerin tahsil edilmek
üzere hangi işleme tabi tutulduğunu araştırmaya başladık.
Ödenmeyen ve protestoya tabi tutulan senetler, günlük olarak kendilerine gider
pusulası ile ödeme yapılan öğrenciler tarafından borçlularla ilişki kurularak
tahsil ediliyor ve tahsil edilen paralar mali işlerden sorumlu olan kişiye her
akşam nakit olarak getirilmesine karşılık, söz konusu tahsilat için şirket
bünyesinde herhangi bir belge düzenlenmiyordu. Buna karşı tahsilatı yapanlara
belli bir oranda ödeme yapılıyordu.
Araştırmayı biraz daha derinleştirdiğimizde protestolu senetlerden yapılan
tahsilatın yaklaşık yarısının kayıtlara intikal ettirilmediğini belirledik.
Bu tespitten sonra mali işlerden sorumlu kişiye durumu açtığımızda söz konusu
kişi bu konuda herhangi bir açıklama yapamayacağını beyan ettiğinden durumu
şirketi yönetmekle görevli ortağa aktardık. Ancak bu aşamada söz konusu ortağın
davranışı da ilginçti.
Şirketi yöneten ortak "Ben teknik eğitim almış bir elemanım. Benim muhasebe
bilgim yok. Ben kayıttan anlamam ama söz konusu kişi benim adeta sağ kolum. Tüm
işlerimizi o bilir ve takip eder. Böyle bir şeyin olmasına ihtimal vermiyorum"
diyerek adeta kendisinden şüphelendiğimiz ve yapılan inceleme sonucunda da
şüphelerimizin haklı olduğu anlaşılan kişiye duyduğu güven gerçekten şaşkınlık
vericiydi.
Bilahare çalışmalarımızı hızlandırarak kayıtlara intikal ettirilmeyen protestolu
senet miktarını hesapladığımızda ortaya çıkan rakamın büyüklüğü şirket
ortaklarını da şaşırtmıştı.
Bu olayın faili ise durum açıklığa kavuşunca "Ben zaten sizden ayrılmak
istiyorum" diyerek şirketten ayrılmayı tercih etti. Şirketi yöneten ortak ile
diğer ortaklar söz konusu kişinin bu tür ayrılışına karşı neden tepki
göstermediler ve neden bu olayı kabullendiler bugün dahi anladığım bir davranış
değildir.
İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve
Danışmanlık Ltd. Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30
|