Kesinti suretiyle vergilendirme çağdaş bir uygulama değildir

 

18.01.2005

 

Arşiv Arama

 

Önceki Sayfa

 

BİZE GÖRE

Kesinti suretiyle vergilendirme çağdaş bir uygulama değildir

Veysi Seviğ - 18 Ocak 2005 Salı - Dünya

Dolaysız vergilerde vergi gelirlerinin büyüklüğünü etkileyen önemli kurumlardan birisi de "vergi tevkifatı"dır. Türk vergi sistemi içersinde Gelir Vergisi Yasası'nın dördüncü bölümünün üçüncü kısmında yer alan "vergi tevkifatı" (madde 94-98) Kurumlar Vergisi Yasası'nda daha dar kapsamda "Tevkifat yolu ile alınan kurumlar vergisi, tevkifat yapmaya mecbur olanlar ve tevkifata ait muhtasar beyanname" başlıklı madde ile düzenlenmiş bulunmaktadır. (Madde: 24)

Tevkifat kurumundan kaynaklanan sorumluluklar ise usul hukukunun kapsamındadır. Vergi Usul Yasası açısından "tevkifat" kavramı "vergi kesme" terimi ile ifade edilmiş olup, bu bağlamda tevkifat uygulaması usul açısından kesinti olarak değerlendirilmektedir.

Tevkifat uygulaması zaman içersinde giderek yaygınlaştırılan ve vergilendirmede kolaylık sağladığı görüşü ile bazı gelir gruplarınca da kabul edilen bir teknik haline gelmiş bulunmaktadır.

Zaman içersinde geçici maddelerle de kapsamı genişletilen tevkifat uygulaması gerçekte özellikle dolaysız vergilerde bir vergileme tekniği olarak vergi mükellefiyetinin getirdiği biçimsel yüklerin belli kişiler üzerinde yoğunlaştırılması suretiyle gerçek anlamda vergi idaresi ile vergi ödeyicisi arasındaki ilişkileri azaltmaya yönelik olarak tercih edilir olmuştur.

Tevkifat uygulaması ile gerçekte çoğu kez vergi mükellefi ile vergi idaresinin ilişkisi daha açıkçası bağlantısı koparılmaktadır. Geliri elde edene yapılan ödemeler sırasında belirlenen oranlar üzerinden yapılan kesintiler çoğu kez özellikle ülkemizde nihai vergi haline dönüşmektedir.

Vergi tekniğinde ilke bir vergilendirme biçimi olarak kabul edilen tevkifat müessesesi ülkemizde özellikle gelir vergisi uygulaması açısından verginin 90'ından fazlasını sağlar hale gelmiştir. Oysa bu oran Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 2-3 civarındadır.

Tevkifat (kesinti) suretiyle vergilendirme uygulamada üç farklı şekilde yapılabilmektedir. Şöyle ki;

. Kendisine yapılan ödemelerden kesinti yapılanların bir bölümü kesinti konusu gelirleri için beyanda bulunmamaktadırlar. Bu nedenle yapılan kesintiler nihai (son) vergilendirme anlamına gelmektedir. Bu tür vergilendirme idare açısından tercih edilir olmaktadır. Çünkü geniş bir mükellef kitlesi ile karşı karşıya kalması söz konusu olabilen idare çok az sayıda vergi sorumlusu ile karşı karşıya kalması söz konusu olabilen idare çok az sayıda vergi sorumlusu ile karşıya kalmak suretiyle belli bir iş yükünden kurtulmuş olmaktadır.

. Kendilerine yapılan ödemelerden kesinti yapılanlar, bilahare kesinti konusu gelirlerini beyan ederek, beyanname üzerinden hesaplanan vergiden kesinti suretiyle alınan vergilerin tamamını indirim konusu yapabilmektedirler. Bu tür vergilendirmede daha çok vergi gelirlerinin teminat altına alınması fikri hakim olmaktadır. Geliri elde edenin beyan dışı kalma becerisini gösterebileceği varsayımından hareket edilerek uygulamaya konulan ve mahsup olanağı bulunan dolayısıyla nihai vergilendirme niteliğinde olmayan bu yöntem ülkemizde daha çok serbest meslek erbabı ve ticari amaçlı gayrimenkul sermaye iratlarında uygulanmaktadır.

. Kendilerine yapılan ödemelerden kesinti yapılanların bazı gelir unsurlarında, gelirin tamamı beyan edilmemekte, belli bir miktarı beyan edilmekte, bu bağlamda da beyan edilen miktar üzerinden kesinti suretiyle alınan vergilerin tamamı indirim konusu yapılabilmektedir.

Kesinti suretiyle alınan vergilerin nihai vergi haline dönüşmesi ile elde edilen gelirin belli bir miktarının beyanı halinde kesinti suretiyle alınan verginin tamamının beyan üzerinden hesaplanan vergiden indirim konusu yapılması vergi hukukunun adalet ve eşitlik ilkeleri ile örtüşmemektedir.

Kesinti suretiyle yapılan vergilendirmenin nihai vergilendirme şekline dönüşmesi halinde, kesinti konusu geliri elde edenlerin vergi idaresi ile ilişkisi kesilmekte, vergi hukuku açısından vergi sorumlusu olarak tanımı yapılanlar alacaklı vergi dairesine muhatap olmaktadır. Böyle bir durum da kendisinden kesinti suretiyle vergi alınanların mevcut vergi yasaları çerçevesinde kendilerine sağlanan belli indirim ve matrah tespit etme haklarından da yararlanmamaktadırlar.

Ülkemizde kesinti suretiyle vergilendirmenin giderek yaygınlaştırılması sonucunda vergi mükellefi (yükümlüsü) ile sorumlusu sıfatlarının tek bir vergi borçlusu veyahut da ödeyicisi bünyesinde toplanmasına neden olmuştur. Ancak bu konuda kamuoyuna yansıyan yakınmalardan bu olgu ön plana çıkarılmamaktadır.

Tevkifat uygulamasında da iki farklı vergilendirme geçerli bulunmaktadır.

. Ücret geliri elde edenlere yapılan ödemelerde gelir vergisi tarifesi yasal düzenleme gereği beş puan düşük uygulanmak suretiyle tevkifat yapılmaktadır.

. Diğer tevkifat konusu olan ödemelerde tevkifat oranlarını belirleme yetkisi Bakanlar Kurulu'na ait olup, yasal olarak belirlenen oranı bir katına kadar artırmak veya sıfır oranına kadar indirme yetkisi bu bağlamda Bakanlar Kurulu'nun yetkisine bırakılmıştır.

Vergi tevkifatının yasal oranı yüzde 25 olmasına karşılık bu oran genellikle Bakanlar Kurulu tarafından daha düşük belirlenmekte ve elde edilen gelir türlerine göre de tevkifat oranları farklılaştırılmaktadır.

Ülkemizde uygulanan vergi politikalarında tevkifat müessesesi devamlı ön planda yer almış, bunun sonucunda ülkemizde vergi mükellefi sayısı düşmüş, vergi mükellefi olanlar aynı zamanda vergi sorumlusu konumuna gelirken tevkifat yoluyla vergilendirilenler mükellef sayısının yaklaşık üç katına çıkmış bulunmaktadır. Bu durumda, başka bir anlatımla her üç vergi yükümlüsünün tevkifat yoluyla vergisini hesaplayıp vergi dairesine yatırma görevi bir vergi sorumlusuna yüklenmiş bulunmaktadır.

Tevkifat yoluyla vergilendirme her şeyden önce gerçek vergi yükümlüsünde olması gereken mükellefiyet haklarının da kullanılmasını sınırlayan ve hatta yok sayan bir teknik niteliğindedir.

Tarihte vergilendirmenin ilk dönemlerinde yaygın bir biçimde çeşitli adlar altında uygulamada yararlanılan tevkifat müessesesinin ülkemizde çizdiği manzara dikkate alındığında, bu uygulamanın vergilendirmede verimliliği de olumsuz etkilediği gözlenmektedir.

Uygulamanın teknik ve bilimsel çalışması yapılmadan istekler doğrultusunda yaygınlaştırılması bir yandan mükellef sayısının düşmesine neden olurken diğer yandan vergi gelirlerinin dağılımı ve verimliliği üzerindeki olumsuz etkisi dikkate alınmamaktadır. Bu durum ülkemizde dolaysız vergileri daha da tartışılır hale getirmektedir.

İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve Danışmanlık Ltd.Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30

 

Veysi Seviğ

 

Okunma: 703

Diğer Yazıları

 


Yazarın En Çok Okunan 5 Yazısı

 

Kesinti suretiyle vergilendirme çağdaş bir uygulama değildir