|
İhracatta vergi için faturadaki değil mal
teslim tarihi önemli
Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz - 05 Eylül 2007
Çarşamba - Referans
İhracatta vergiyi doğuran olay mal tesliminin ve hizmetin gerçekleştirilmesi
olarak tanımlanır. İhracatın yapılabilmesi için hazırlanan faturanın düzenleme
tarihi fiili ihracat tarihiyle aynı olmayabilir. Bu durumda vergi için malın
teslim tarihi esas alınır.
İHRACATTA GELİRİN ZAMANI
SORU: İhracatta gelir ne zaman doğar? Mal bedeli hangi kurla YTL’ye çevrilir?
* İhracat satış faturasının kesildiği tarihte mi yapılmış sayılır?
* Gümrük beyannamesinin tescil edildiği tarihte mi (sağ üst köşedeki tarih mi)
ihracatta esas alınmaktadır?
* Fiili ihracatın gerçekleştiği tarih mi ihracat tarihidir? (A. Akyüz)
YANIT: Vergi Usul Yasası’nın 230. maddesi uyarınca faturada en az aşağıdaki
bilgilerin bulunması öngörülmüştür.
* Faturanın düzenlenme tarihi, seri ve sıra numarası
* Faturayı düzenleyenin adı, varsa ticaret unvanı, iş adresi, bağlı olduğu vergi
dairesi ve hesap numarası
* Müşterinin adı, ticaret unvanı, adresi, varsa vergi dairesi ve hesap numarası
* Malın veya işin nevi, miktarı, fiyatı ve tutarı
* Satılan malın teslim tarihi ve irsaliye numarası.
Buna göre fatura üzerine söz konusu malın teslim tarihinin yazılması mevcut
yasal zorunluluk gereğidir.
Diğer yandan Katma Değer Vergisi uygulaması açısından teslim vergiyi doğuran
olay olarak kabul edilmiştir. Bu bağlamda söz konusu yasanın 10/a maddesi
uyarınca “Mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde, malın teslimi veya hizmetin
yapılması” vergiyi doğuran olaydır.
Aynı yasanın 12. maddesi gereği olarak “Bir teslimin ihracat teslimi
sayılabilmesi için”;
* Teslim yurtdışındaki bir müşteriye veya serbest bölgedeki alıcıya ya da
yetkili gümrük antreposu işleticisine yapılmalıdır.
* Teslim konusu mal Türkiye Cumhuriyeti gümrük bölgesinden çıkarak bir dış
ülkeye veya bir serbest bölgeye vasıl olmalı ya da yurtdışındaki müşteriye
gönderilmek üzere yetkili gümrük antreposuna konulmalıdır. Bu bağlamda da
“Teslim konusu malın ihraç edilmeden önce yurtdışındaki alıcı adına hareket eden
yurtiçindeki firmalar veya bizzat alıcı tarafından işlenmesi veya herhangi bir
şekilde değerlendirilmesi durumu değiştirmez.”
Katma Değer Vergisi uygulaması açısından yurtdışına çıkışı gösteren tarih gümrük
beyannamesi üzerindeki “intac tarihi”dir.
İhracatın yapılabilmesi için gümrük beyanının açılmasında yurtdışındaki müşteri
adına düzenlenmiş fatura aranmaktadır. Bu durumda uygulamada bazen faturanın
düzenlenme tarihi, fiili ihracatın gerçekleştiği döneme bazı hallerde de sonraki
dönemlere rastlayabilmektedir. Bu durumda, sadece ihracat teslimlerinde geçerli
olmak üzere Katma Değer Vergisi'ni doğuran olay, faturanın düzenlendiği tarih
değil, malların yurtdışı edildiği tarih olarak kabul edilmektedir. (Oktar-Kemal
“KDV İstisnalar ve İadeler” Maliye ve Hukuk Yayınları 7. Baskı, 2007 Ankara sf:
22) Örneğin 29 Aralık'ta düzenlenen bir ihracat faturasına dayanılarak 8 Ocak
tarihinde gümrük beyannamesi düzenlenmesi 30 Ocak olarak intac tarihinin
belirtilmesi ve 2 Şubat’ta malların yurtdışına çıkışının gerçekleşmesi halinde,
29 Aralık'ta düzenlenen faturada gösterilen bedel şubat ayı ile ilgili Katma
Değer Vergisi beyannamesine yazılacaktır. Bu olay nedeniyle ihracat faturasının
döviz cinsinden düzenlenmiş olması halinde ihracat bedeli, döviz tutarının fiili
ihracatın gerçekleştiği tarihteki kur üzerinden YTL’ye çevrilmesi suretiyle
hesaplanması gerekmektedir.(V. Seviğ)
MURİSİN GELİR VERGİSİ
SORU: Babam 14 Mayıs 2007 tarihinde vefat etti. Kendisi serbest meslek
faaliyetinde bulunuyordu. Babamın ölümü üzerine varisleri olarak veraset ilamı
aldık. Ancak henüz mal paylaşımı yapılmadı.
Babamın serbest meslek faaliyeti ile ilgili olarak ölüm tarihine kadar elde
ettiği kazancın beyanı bizler yani varisler tarafından mı yapılacaktır? (İ.
Yıldırımakın)
YANIT: Vergi Usul Yasası’nın 92. maddesi uyarınca “Bir takvim yılına ait
beyanname izleyen yılın mart ayının başından yirmi beşinci günü akşamına kadar,
gelirin sadece basit usulde tespit edilen ticari kazançlardan ibaret olması
halinde izleyen yılın şubat ayının başından yirmi beşinci günü akşamına kadar,
tam mükellefiyette vergiyi tarha yetkili vergi dairesine, dar mükellefiyette
Türkiye’de vergi muhatabı mevcutsa onun Türkiye’de oturduğu yerin, Türkiye’de
vergi muhatabı yoksa işyerinin, işyeri birden fazla ise bu işyerinden herhangi
birisinin bulunduğu yer vergi dairesine verilir veya taahhütlü olarak posta ile
gönderilir.”
Aynı yasal düzenleme çerçevesinde “Takvim yılı içinde memleketi terk edenlerin
beyannameleri memleketi terke takaddüm eden 15 gün, ölüm halinde, ölüm
tarihinden itibaren 4 ay içinde verilir.”
Buna göre müteveffa babanız için 01.01.2007-14.5.2007 tarihine kadar göstermiş
bulunduğu serbest meslek faaliyeti nedeniyle elde etmiş bulunduğu kazanç için en
geç 14 Eylül tarihine kadar (bu tarih de dahil) mirasçıları olan sizler
tarafından Gelir Vergisi beyannamesinin verilmesi ve bu süre içerisinde de
beyanname üzerinden tarh ve tahakkuk ettirilen Gelir Vergisi'nin ödenmesi
gerekmektedir. (V. Seviğ)
UZLAŞMAYA KATILMAMA
SORU: Yapılan bir vergi incelemesi sonucunda hakkımızda cezalı olarak hesaplanan
vergi ve dolayısıyla cezası için uzlaşma talebinde bulunduk. Ancak uzlaşma
tarihinde rahatsızlığım nedeniyle uzlaşma toplantısına katılamayacağımı
bildirerek uzlaşma tarihinin ertelenmesini istedim. Bu isteğim kabul edildi.
Ancak bana göre benim yapılan işlemde bir kusurum yok. Yani bana haksız olarak
vergi ve ceza salınıyor. Bu durumda yeniden belirlenen tarihte gidip
uzlaşamayacağımı bildirmem halinde dava aşamasında herhangi bir sorunla
karşılaşmam söz konusu olur mu ya da benim ilk tespit edilen tarihte uzlaşma
toplantısına gitmemiş olmam dava aşamasında aleyhime delil oluşturur mu? (G.
Ormancı)
YANIT: Uzlaşmanın vaki olmaması veya temin edilememesi ve daha önce de yapılan
işlemin yargıya intikal ettirilmemiş olması durumunda, ilgililer durumu tespit
tutanağının kendilerine tebliğ edilmesi üzerine genel hükümler çerçevesinde
vergi ve cezaya karşı vergi mahkemesinde dava açma hakkına sahiptirler. Bu
bağlamda da uzlaşmanın vaki olmaması halinde uzlaşma tutanağı, düzenlenme tarihi
itibariyle komisyonca mükellefe tebliğ edilmiş sayılır.
Uzlaşmaya katılmamanız halinde tutanağın size tebliğinin ancak vergi dairesi
tarafından yapılması gerekmektedir. Bu durumda da Vergi Usul Yasası’nın Ek 7.
maddesi uyarınca, dava açma süresi, tutanağın tebliğ edildiği tarihten başlamak
üzere en az 15 gündür.
İlk belirlenen tarihte uzlaşmaya katılamamış olmanızın oluşacak yargı
kararlarına herhangi bir etkisi olamaz. (V. Seviğ)
YARGI KARARLARINDA
MENKUL SERMAYE İRADI
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E.2006/41 K.2006/87 T.14.4.2006
Davacı hakkında, ortağı olduğu anonim şirketin 1997 yılında sattığı
gayrımenkulün satışından doğan kârın şirket sermayesine eklenmeyerek şirket
ortaklarına dağıtıldığı ve davacı tarafından payına düşen kârın beyan
edilmediğinden bahisle cezalı tarhiyat yapılmış ise de 5422 sayılı Kurumlar
Vergisi Kanunu’nun 13. maddesine göre Kurumlar Vergisi mükelleflerinin bir hesap
dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanan ve aynı
kanunun 21. maddesine göre hesap döneminin kapandığı ayı takip eden dördüncü
ayın on beşinci günü akşamına kadar bağlı bulunulan vergi dairesine beyanı
gereken Kurumlar Vergisi düşüldükten sonra ortaklara dağıtıldığı farz edilen
kârın 1998 yılında ortaya çıkacağı açık olduğundan, 1997 yılında ortaklarca elde
edildiği ve menkul sermaye iradı olarak beyana dahil edilmediği görüşüyle
yapılan tarhiyatta dönem itibariyle yasal isabet bulunmamaktadır.
Danıştay 4. Dairesi E.2004/348 K.2004/1478 T.23.6.2004
Davacının 1999 yılında elde ettiği Hazine Bonosu ve devlet tahvili faiz gelirini
beyan etmediğinden bahisle yapılan tarhiyat, vergi mahkemesince davacının ilgili
yılda iki defa Hazine bonosu geliri elde ettiği, bunlardan ilkinin tevkif
yoluyla vergilendirildiği dolayısıyla geçici 55. maddeye göre beyanın
gerekmediği, ikincisinin ise vergi oranının “sıfır” olduğu gerekçesiyle
kaldırılmıştır. Ancak; Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 55. maddesinde kanunun
75. maddesinin 7, 12 ve 14 numaralı bentlerinde yazılı olan ve tevkif yoluyla
vergilendirilen menkul sermaye iratları düzenlenmiş olup Hazine bonosu faizleri
75. maddenin 5 numaralı bendinde düzenlendiğinden bu madde kapsamına girmeyerek
beyanının gerekmesi, ayrıca davacının elde ettiği ikinci faiz gelirinin
mahkemece vergi yükünün sıfır olması gereğine dayanak olan 7.10.1998 günlü ve
98/11794 sayılı bakanlar kurulu kararında sıfır olarak saptanan vergi yükünün,
94. madde gereği yapılacak vergi tevkifatlarına ilişkin olup nihai vergilemeye
ilişkin bir düzenleme içermemesi sebepleriyle davacının beyanı gereken bir
geliri bulunup bulunmadığı araştırılmadan tarhiyatı terkin eden yerel mahkeme
kararında yasal isabet yoktur.
Danıştay 3. Dairesi E.1998/1126 K.1999/233 T.28.1.1999
Kooperatiflerin kuruluş amaçları doğrultusunda ortaklarla yapılan muamelelerden
doğan olumlu gider farklarının (risturnlar) Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 8/2/d
maddesi uyarınca Kurumlar Vergisi'nden istisna olması, Gelir Vergisi Kanunu’nun
94. maddesinde öngörülen tevkifata tabi olmaması, aynı kanunun 75/1/2 bendinin
parantez içi hükmünde de kooperatiflerin ortakları ile yaptıkları muamelelerden
doğan kârların ortaklara, kooperatifle yaptıkları muameleler nispetinde tevzii,
kazanç dağıtımı sayılmayacağı hükmüne yer verilmesi, bu durumda kazanç ve kâr
dağıtımı niteliğinde sayılmayan risturnların kooperatif ortaklarınca Gelir
Vergisi beyannamesiyle de beyanından söz edilemeyecek olması, öte yandan haziran
1995 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında 1994 yılında meydana gelen
risturnun ortaklara 1996-1997 yıllarında dağıtılmasının kararlaştırılması ve
risturnların kooperatifin bilançosunda pasifinde yer alması sebepleriyle
ortaklarının tasarruf imkânının henüz gerçekleşmemiş olduğundan, elde edilen
risturnun 1994 yılı beyanına dahil edilmediğinden bahisle yapılan tarhiyat
isabetli değildir.
Danıştay 4. Dairesi E.1998/15 K.1998/2824 T.26.6.1998
Anonim şirketlerde kâr paylarının dağıtımının gerçekleşmesi yani menkul sermaye
iradının elde edilmiş sayılması için genel kurulca veya genel kurulun verdiği
yetkiye dayanılarak yönetim kurulunca karar alınması ve fiilen dağıtımın
gerçekleşmiş olması gerekir. Olayda, davacının ortağı olduğu anonim şirket 1994
yılında satışını yaptığı gayrimenkul kazancını dahil ederek 1995 yılı Kurumlar
Vergisi beyannamesini vermiş, tahakkuk eden vergiyi ödemiş ve nisan 1995 tarihli
genel kurulunda kâr dağıtımına karar vererek muhasebe servisince sehven kâr
payları ortakların hesabına kaydedilmişse de 2.6.1995 tarihinde yürürlüğe giren
5522 sayılı KVK’nın 23. maddesinde gayrimenkul kazançlarının kurum sermayesine
ilavesi halinde Kurumlar Vergisi'nden istisna olacağının hükme bağlanmasıyla
temmuz 1995 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısıyla gayrimenkul kazancının
sermayeye eklenmesi ve kâr dağıtımına ilişkin kararın iptaline karar verilerek
kâr dağıtımına ilişkin muhasebe kayıtlarının da iptal edilmesi neticesinde
şirketin yetkili organlarınca kâr dağıtımına ilişkin hukuki prosedür
tamamlanmadığından ve fiilen dağıtılan bir kâr payı söz konusu olmadığından
davacı tarafından elde edilen menkul sermaye iradından söz edilemez.
ÖZELGELERDE
YILLARA YAYGIN İNŞAAT VE ONARIM İŞLERİ
1. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 28.5.2007 tarih ve 10902 sayılı
özelgesi
“Yıllara yaygın inşaat ve montaj işlerinde işin başlangıç tarihi, sözleşmede
yapılacak işin yer teslimi öngörülmüş ise yerin teslim edildiği tarih, yer
teslimi tarihi öngörülmemiş ise sözleşmede belirlenen işin fiili başlangıç
tarihi, sözleşmede bunların hiçbiri belirtilmemiş ise sözleşmenin imzalandığı
tarih olarak kabul edilir. Bir inşaat ve taahhüt işinin yıllara yaygın iş olarak
kabul edilebilmesi, söz konusu işin başlangıç ve bitiş tarihlerinin farklı
yıllara tekabül etmesine bağlıdır. Bu şartlar göz önüne alındığında; 27.12.2006
tarihinde imzalanan bir sözleşme gereğince işin yer teslimi 4.1.2007 tarihinde
yapılmış ise bu işin 200 günden az süre içinde teslim edilmesi halinde yapılan
işin yıllara yaygın inşaat ve onarım işi olarak nitelendirilmesi mümkün
değildir.”
2. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 15.5.2007 tarih ve 10073 sayılı
özelgesi
“GVK’nın 42. maddesi gereğince yıllara yaygın inşaat ve onarım işlerinde kâr
veya zarar işin bittiği yıl tespit edilir ve tamamı o yılın geliri sayılır ve
ilgili yıl beyannamesinde beyan edilir. Yıllara yaygın inşaat işinden elde
edilen gelir de dahil edilerek verilen yıllık beyannamede, söz konusu inşaat
işine ilişkin olarak inşaat faaliyeti süresince yapılan istihkak ödemelerinden
ödemeyi yapan kurumca yapılmış olan tevkifatlar ise beyannamede hesaplanan
vergiden mahsup edilebilir. İlgili yıl Kurumlar Vergisi beyannamesi verilirken
sehven tevkif suretiyle kesilen vergilerin bildirilmemesi, mahsup veya iade
talebinde bulunulmaması halinde ise şirket işin bittiği yıla ait Kurumlar
Vergisi beyannamesi için düzeltme beyannamesi vermek suretiyle ilgili dönemde
yürürlükte olan 5422 sayılı KVK’nın 44. maddesi ile GVK’nın 121. maddesinde
öngörülen hükümlere göre mahsup işlemini gerçekleştirmesi mümkündür.”
3. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 25.4.2007 tarih ve 8492 sayılı
özelgesi
“Bir işin GVK’nın 42. maddesi kapsamında yıllara yaygın inşaat işi olarak kabul
edilmesi için işin başlangıç tarihi itibariyle bir yıldan uzun süreceğinin
belirlenmiş olması zorunlu değildir. Bir iş aynı takvim yılı içinde bitirilmesi
düşünülürken uzayabileceği gibi aynı şekilde başlangıcı itibariyle yıllara
yaygın inşaat işi olarak öngörülen bir iş tahmin edilenden kısa sürede aynı
hesap dönemi içinde bitirilebilir. Bu sebeplerle işin yıl içerisinde bitirilme
amacıyla başlanmasını takiben herhangi bir nedenle uzaması ile takip eden yıla
sirayet etmesi nedeniyle daha önce yapılan ödemelerin tevkifata tabi tutulmamış
olması ile birden fazla takvim yılına sirayet etme maksadıyla başlanan ama işin
fiilen bırakılması veya erken bitirilmesi hallerinde aynı yıl içerisinde sona
ermesi hallerinde istihkaklardan tevkifat yapılmış olmasının yanlış uygulama
olarak değerlendirilmesi gerekmediği gibi maddenin konuluş maksadına aykırı bir
durum olarak değerlendirilmesi de gerekmemektedir.”
4. Gaziantep Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 18.5.2006 tarih ve 515-85 sayılı
özelgesi
“2005 yılı içerisinde bitirilmesi sözleşmeye bağlanmış bulunan ancak işin
bitirilememesi nedeniyle 2006 yılına sarkan inşaat işinin Gelir Vergisi
Kanunu’nun 42’nci maddesi kapsamında yıllara sari inşaat ve onarma işi
kapsamında değerlendirilmesi mümkün olup, vergilemede yukarıda yer alan
hükümlere göre yapılacağı tabiidir. Ancak aynı yıl içerisinde bitirilmesi
sözleşmeye bağlanmış bulunan işin süresinde bitirilememesi ve buna bağlı olarak
geçici kabul tutanağının düzenlenmesi ve idarece onaylanmasının bir sonraki
takvim yılına sirayet etmesi durumunda; söz konusu taahhüt işi için süre
uzatımının kesinleştiği tarihten önce onaylanmak suretiyle tevkifat
yapılmaksızın ödenmiş bulunan istihkak (1 no'lu hakediş) nedeniyle ayrıca
tevkifat yapılmasına gerek bulunmamaktadır. İşin bir sonraki takvim yılına
sirayet edeceğine ilişkin süre uzatımının kesinleşmesinden sonra yapılacak
istihkak ödemeleri (2 no'lu hakediş) üzerinden Gelir Vergisi Kanunu’nun 94/3.
maddesi uyarınca Gelir Vergisi stopajı yapılması gerekmektedir.”
5. Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 8.3.2007 tarih ve 722 sayılı özelgesi
“Yıllara yaygın inşaat işleri ile ilgili olarak vergi mevzuatımızda özel bir
vergileme usulü düzenlendiğinden, söz konusu işlerin kısım kısım tamamlanıp
geçici kabullerinin yapılması suretiyle, tamamlanan kısımlarla ilgili kâr veya
zararın ilgili yıl beyanlarına dahil edilmesi mümkün değildir. Bu düzenleme
gereğince tek sözleşme ile taahhüt edilmiş olan bir işin belli bir kısmı
bittiğinde geçici kabulünün yapılması halinde, geçici kabulü yapılan kısma ait
kazancın elde edildiği yıl gelirleri arasında dahil edilerek beyan edilmesi
mümkün olmayıp, işin tamamının bitirilmesi halinde geçici kabulün yapılıp kâr
veya zararın işin bittiği yıl beyannamesi ile beyan edilmesi gerekir.”
SÖZÜN ÖZÜ
Ben bilmediğimi bildiğim için diğer insanlardan akıllıyım.
SOKRATES
İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve
Danışmanlık Ltd. Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30
|