|
İş kazası tazminatı kusur oranına göre gider
yazılabilir
Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz 10 Ekim 2007
Çarşamba - Referans
Zarar ve tazminatlar gerçek kazancın tespiti sırasında indirim konusu
yapılabiliyor. Ancak işverenin kusurundan kaynaklanan iş kazalarına ödenen
tazminatlar gider sayılmıyor. Kazada işveren yüzde 80 kusuruysa ödenen
tazminatın yüzde 20'lik kısmı indirime hak kazanıyor.
ŞİRKETİN ÖDEDİĞİ TAZMİNAT
SORU: Şirketimiz üretim tesislerinde iş kazası geçiren bir işçimiz için Sosyal
Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından iş mahkemesinde açılan dava sonucunda
şirketimiz %80 oranında kusurlu bulundu ve bu nedenle de tazminat ödememize
karar verildi. Karar doğrultusunda şirket olarak söz konusu tazminatı ödedik.
Ödenen bu tazminatı kurum kazancının tespiti aşamasında gider olarak indirim
konusu yapabilir miyiz?
YANIT: Kurumlar Vergisi Yasası’nın 6. maddesi uyarınca “Safi kurum kazancının
tespitinde, Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hakkındaki hükümleri
uygulanır.” Gelir Vergisi Yasası’nın 38. maddesi gereği olarak da ticari
kazancın belirlenmesi aşamasında, söz konusu yasanın 40. maddesinde sayılmak
suretiyle belirlenmiş bulunan giderlerin safi kazancın tespiti sırasında indirim
konusu yapılması mümkündür.
Gelir Vergisi Yasası’nın 40. maddesinin 3 numaralı bendine göre “İşle ilgili
olmak şartıyla mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen
zarar, ziyan ve tazminatlar” safi kazancın tespiti sırasında indirim konusu
yapılabilmektedir.
Söz konusu zarar, ziyan ve tazminatların gider olarak dikkate alınabilmesi
için;
* İşle ilgili olması
* Kanun hükmüne veya sözleşmeye veya mahkeme ilamına göre ödenmesi
gerekmektedir.
Sözleşmeye, ilama veya kanun hükmüne dayanmak ve teşebbüs sahibinin kusurundan
kaynaklanmamak koşuluyla iş kazaları dolayısıyla ödenen tazminatlar gider olarak
kayıtlara intikal ettirilebilmektedir. Ancak buna karşılık özellikle işverenin
kusurundan kaynaklanan kazalar sonucunda ödenen tazminatlar aynı yasanın 41.
maddesinin 6. bendi uyarınca gider olarak kabul edilmeyen ödeme niteliğindedir.
Diğer yandan Kurumlar Vergisi Yasası’nın 11. maddesinin (g) bendi uyarınca da
“Sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun
kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan
maddi ve manevi zarar tazminat giderleri” kabul edilmeyen gider niteliğindedir.
Mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde mahkeme kararı uyarınca şirketiniz
tarafından ödenen tazminatın, şirketinizin kusurlu olmadığı orana isabet eden
tutarı Gelir Vergisi Yasası’nın 40. maddesinin (3) numaralı bendine göre gider
olarak kabul edilecek, şirketin kusurlu olduğu orana isabet eden kısmı ise
Kurumlar Vergisi Yasası’nın 11. maddesinin (g) bendi uyarınca kabul edilmeyen
gider olarak kayıtlara intikal ettirilecektir. (V. Seviğ)
SÖZLEŞME GEREĞİ TAZMİNATTA KDV
SORU: Yapmış olduğumuz ticari sözleşme gereği olarak karşı tarafa sözleşmede
belirtilen tarihlerde teslimatı gerçekleştiremememiz halinde kendilerine
gecikilen her gün için belli bir bedel tazminat ödemekle mükellefiz. Bu arada
karşı taraf sözleşme konusu mal ve hizmetleri piyasadan temin etmesi halinde
ortaya çıkan fiyat farkını da bu sözleşme gereği olarak ödemekle mükellef
bulunuyoruz.
Biz bu tazminatları ender de olsa zaman zaman ödemek zorunda kalıyoruz. Bu
durumda karşımıza bir sorun çıkmaktadır. Biz bu tazminatları ve cezaları
sözleşme gereği öderken acaba ödenen miktarlar üzerinden ayrıca Katma Değer
ödememiz de gerekir mi?
Karşı kuruluşun son zamanlarda ısrarla üzerinde durduğu bir konu olduğu için
bunun aydınlanmasını istiyoruz.
YANIT: Katma Değer Vergisi Yasası’nın 1/1 maddesi ile ticari, sınai, zirai
faaliyet ve serbest meslek faaliyeti kapsamında Türkiye’de yapılan teslim ve
hizmetler Katma Değer Vergisi'nin konusuna alınmış bulunmaktadır. Bu bağlamda
aynı yasanın 20/1. maddesine göre teslim ve hizmet işlemlerinde matrah, bu
işlemin karşılığını teşkil eden bedeldir.
Herhangi bir mal teslimi veya hizmet ifası mahiyetinde olmayan teslim ve
hizmetler Katma Değer Vergisi'nin konusuna girmemektedir. Bu şekilde yapılan
işlemler karşılığında ödenen bedeller üzerinden Katma Değer
Vergisi'nin hesaplanması gerekmektedir.
Dolayısıyla teslim edilmesi gereken malların sözleşmede belirtilen sürede teslim
edilmemesi durumunda tahsil edilen gecikme cezaları ya da tazminatlar, mal
teslimi veya hizmet ifası karşılığında ortaya çıkmadığından, Katma Değer
Vergisi'ne tabi bulunmamaktadır.
Konuya ilişkin olarak Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından verilmiş bulunan bir
özelgeye göre de aynı gerekçe ile bu tür tazminatların Katma Değer Vergisi'ne
tabi olmayacağı hususu açıklığa kavuşturulmuştur. (Maliye Bakanlığı Gelir
İdaresi Başkanlığı’nın 18.01.2007 gün ve B.07.1.GİB.0.01.54/ 5401-3035/3563
sayılı özelgesi) (V. Seviğ)
TASFİYE BİTİMİNDE KDV
SORU: Biz adi ortaklık halinde faaliyet gösteren iki kardeşiz. Son yıllarda
yaşanan ekonomik değişime ayak uyduramadığımız için işyerimizi kapatmaya ve
dolayısıyla işimizi tasfiye etmeye karar verdik.
Son aylarda yaptığımız işler azaldığı için daha önce yüklenmiş bulunduğumuz
Katma Değer vergilerini de müşterilerimize sattığımız mallar üzerinden alınan
Katma Değer Vergisi'nden indirim konusu yapamadık. Bu durumda tasfiye sırasında
bu vergileri nasıl değerlendirmemiz gerekmektedir?
Bu konuda yeteri kadar bilgi sahibi değiliz.
YANIT: Katma Değer Vergisi Yasası’nın 29/2. maddesi uyarınca “Bir vergilendirme
döneminde indirilecek Katma Değer Vergisi toplamı, mükellefin vergiye tabi
işlemleri dolayısıyla hesaplanan Katma Değer Vergisi toplamından fazla olduğu
takdirde aradaki fark sonraki dönemlere devrolunur ve iade edilmez.”
Ayrıca söz konusu yasanın 58. maddesinde hükme bağlandığı üzere “Mükellefin
vergiye tabi işlemleri üzerinden hesaplanan Katma Değer Vergisi ile mükellefçe
indirilecek Katma Değer Vergisi, Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahlarının
tespitinde gider olarak kabul edilmez.”
Diğer yandan, işin terk edilmesi halinde, işini terk eden mükellefler,
mevcutlarını terkten önce satış ve benzeri yollarla tasfiye ettikleri takdirde
teslim bedeli üzerinden, mevcutlar tasfiye edilmemişse, işletmeden çekiş
göstererek Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 3/a maddesi gereğince emsal bedeli
üzerinden vergi hesaplayıp beyan etmek zorundadırlar. Hesaplanan bu vergilere
rağmen indirilemeyen Katma Değer Vergisi kalırsa, indirim yoluyla giderilemeyen
bu vergilerin Gelir ve Kurumlar Vergisi matrahının tespitinde gider ve maliyet
unsuru olarak göz önüne alınması mümkün bulunmaktadır.
Bu bilgiler ışığında adi ortaklığınızın tasfiye edilmesi sonucu mükellefiyetinin
sona ermesi nedeniyle üzerinizde kalan ve indirim yoluyla giderilemeyen ve
sonraki döneme devrolan Katma Değer Vergisi'nin ortakların hisseleri oranında
gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınması gerekmektedir.
YARGI KARARLARINDA
GAYRİMENKUL İŞLERİ VE
TİCARİ KAZANÇ
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E.2006/45 K.2006/108 T.14.4.2006
Satın alma yoluyla iktisap ettiği araziyi parsellere ayırıp, bu parsellerden
birini yine maliki olduğu bir başka arsa ile birleştiren ve adına aldığı yapı
ruhsatına dayanarak kişisel ihtiyacı aşan büyüklükte inşaata başlayan davacının,
sonrasında da inşaatın devam ettirilip tamamlanması hususunda müteahhit ile
anlaşması ve tamamlanarak kat irtifakı kurulan binadan hissesine düşen bağımsız
bölümlerden 29 adedini 1998 yılında sattığı olayda, devamlılık unsurunun var
olduğunun açık olması sebebiyle, bu faaliyetinden elde ettiği kazancı ticari
kazanç olarak vergilendirilmelidir.
Danıştay 4.Dairesi E.2005/245 K.2005/2116 T.17.11.2005
Dava konusu olayda, üyelerini konut sahibi yapmak amacıyla kurulan davacı
kooperatifin bu amaçla 1987 yılında satın aldığı araziyi, üyelerinin bir
kısmının yer değiştirmesi ve bir kısmının da emekli olarak başka yerlere
yerleşmesi dolayısıyla amacına ulaşamayacağından, zorunlu olarak ve kooperatifin
feshi sonucunu doğuracak şekilde satması neticesinde elde ettiği kazanç; olayda
münhasıran ortaklarla iş görülmesi şartının ihlal edilmemiş olması, arazinin
hiçbir parselasyon işlemine tabi tutulmadan ve satın alma tarihinden itibaren
aradan beş yıldan fazla bir süre geçtikten sonra satılması ve alım satım işinin
birden fazla olmaması sebepleriyle ticari kazanç olarak değerlendirilemez.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E.2004/216 K.2005/70 T.1.4.2005
Davacı tarafından muhtelif yıllarda iktisap edilen taşınmazların
21.4.1999-22.4.1999 tarihlerinde tek bir kişiye satılmasının, Gelir Vergisi
Kanunu’nun aradığı anlamda ticari organizasyon içeren ve devamlılık arz eden bir
faaliyet sayılmayacak olması ve kazanç sağlama amacına yönelik başkaca alım
satım yapıldığına dair tespitin de bulunmaması sebepleriyle elde edilen kazanç
ticari kazanç olarak nitelendirilemez.
Danıştay 4.Dairesi E.2002/3259 K.2003/407 T.18.2.2003
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 37/4. maddesinde, gayrimenkullerin alım
satım ve inşa işleriyle devamlı olarak uğraşanların bu işlerden elde ettiği
kazançların ticari kazanç, Geçici 56. maddenin G bölümünde ise arızi olarak
ticari muamelelerin icrasından veya bu nitelikteki muamelelere tavassuttan elde
edilen kazançların arızi kazanç olduğu belirtilmiştir. Davacı tarafından yapılan
inşaat işi ile daire ve dükkân satışlarından elde edilen kazancın ticari kazanç
olarak değerlendirildiği olayda; ticari kazançtan söz etmek için bu muamelelerin
devamlı ve öteden beri yapılıyor olmasının gerekmesi, idarece daire ve dükkân
satışının birden çok olması nedeniyle olayda devamlılık olduğu iddia
edilmekteyse de arızi kazancın tanımlandığı Geç. MD. 56’nın G bölümünde “arızi
olarak ticari muamelelerin icrasından” şeklinde çoğul düzenleme yapılması,
devamlılığın bir inşaatta birden fazla daire satışı olarak değil, birden fazla
inşaat yapılması olarak anlaşılması gerektiği ve davacı tarafından söz konusu
inşaattan başka yapılmış veya yapılmakta olan bir inşaatın bulunduğu hususunda
bir tespitin de olmaması sebepleriyle, davacının ticari kazanç elde ettiğinden
söz edilemez.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu E.2001/338 K.2002/79 T.15.2.2002
Davacı hakkında düzenlenen vergi inceleme raporu ve eklerini oluşturan banka
kayıtları, tapu sicil müdürlüğü ve icra dairesi kayıtları ve borçluların
ifadelerinden yükümlünün 1994 ila 1998 yıllarında aynı ve değişik kişilere bir
veya birden çok kez, bu kişilere ait müşteri çeklerini kırmak suretiyle veya
senet veya gayrimenkul satış senetleri karşılığı borç para verdiğinin
anlaşıldığı olayda; Danıştay’ın süregelen içtihatları ile aralarında yakın
akrabalık bağı veya iş ilişkisi bulunmayan kişiler arasında önemli miktardaki
paraların günün ekonomik koşullarında karşılıksız olarak alınıp verilemeyecek
olması ve bir yılda birden çok veya aynı kişiye birden çok yılda borç para
verilmesinin ikrazatçılık olarak kabul edilecek olması sebepleriyle davacının
elde ettiği gelir ticari kazanç olarak vergilendirilmelidir.
ÖZELGELERDE
TASFİYE VE İFLAS
1. Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı'nın B.07.1.GİB.4.06.16.01/07-KVK-17-1 sayı ve
Haziran 2007 tarihli özelgesi
“Tasfiye döneminde, şirket varlıklarının paraya çevrilmesi, alacakların tahsili,
borçların ödenmesi ve artan kısmın paylaşılması esastır. Tasfiyeye giren
kurumların, tasfiye döneminde tasfiye ile ilgili faaliyetler dışında ticari
faaliyette bulunmaları mümkün değildir. Ayrıca, tasfiyeye giren şirketler yeni
ticari iş ve muameleler (ihalelere girmek, emtia üretimi yapmak vb)
yapamayacakları gibi tasfiye memurları da tasfiyeyi bir an önce sona erdirmek
amacıyla şirketlerin başlamış ve devam eden tüm işlerini en kısa zamanda
tamamlamak için gerekeni yapmak zorundadırlar. Bu itibarla şirketin -yeni mal
alımı yapmaksızın- envanter kayıtlarında da yer alan hammadde ve yarı mamul
mallarını satabilmek için fason işçilik yaptırması, tasfiyenin sonuçlandırmasına
yönelik bir işlemler olduğundan, ticari faaliyet kapsamında nitelendirilemez.”
2. Kayseri Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 6.4.2007 tarih ve 1063 sayılı
özelgesi
“367 seri no’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nde, Kurumlar Vergisi
mükelleflerinin Kurumlar Vergisi beyannamesini ve geçici vergi beyannamelerini
elektronik ortamda göndermek zorunda oldukları belirtilmiştir. Bununla beraber,
Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın tamim mahiyetindeki duyurusunda;
anılan genel tebliğe göre zorunluluk kapsamında olmasına rağmen tüzelkişiler
için tasfiye, devir, birleşme, hesap döneminin değişmesi durumunda verilmesi
gereken kıst dönem beyannameleri ile gerçek kişiler için ölüm halinde verilmesi
gereken kıst dönem beyannamelerinin henüz elektronik ortamda alınamaması
nedeniyle söz konusu beyannamelerin kâğıt ortamında vergi dairelerince kabul
edilmesi gerektiği bildirilmiştir. Bu nedenle ve otomasyon sisteminin kıst dönem
beyannamelerinin elektronik ortamda kabulüne imkân vermemesi sebebiyle tasfiye
sonu beyannamesinin ve bir önceki tasfiye dönemi beyannamelerinin yasal süresi
içinde kâğıt ortamında verilmiş olmasının ‘mücbir sebep’ hali olarak kabul
edilmesi ve özel usulsüzlük cezası kesilmemesi gerekir.”
3. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 22.11.2006 tarih ve 22582 sayılı
özelgesi
“Herhangi bir sebepten dolayı tasfiyeden (iflastan) vazgeçilmesi halinde, kurum
hakkında tasfiye hükümleri uygulanmayacak olup, böyle bir durumda tasfiyede
vazgeçme kararı, bu kararın alındığı dönemin başından itibaren geçerli olacak,
tasfiyeden vazgeçme kararının alındığı tarihe kadar verilen beyannameler normal
faaliyet beyannamelerinin yerine geçecek, tasfiyeden vazgeçilen kurumun geçici
vergiyle ilgili yükümlülükleri ise tasfiyeden vazgeçilmesine ilişkin kararın
alındığı tarihi kapsayan geçici vergilendirme dönemi başından itibaren
başlayacaktır. Buna göre 8.11.2006 tarihli mahkeme kararı ile iflas kararı
kaldırılan şirket hakkında tasfiye hükümleri uygulanmaz. Kurumun geçici vergi
yükümlülüğü 8.11.2006 tarihini içeren 10-12/2006 vergilendirme döneminden
itibaren tekrar başlar. İflasın kaldırılması kararı, 1.1.2005 tarihinden
itibaren geçerli olduğundan, kurumun vergilendirilmesinde bu tarihten itibaren
tasfiye dönemi yerine hesap dönemi geçerli olacaktır. Ancak, iflas kararının
alındığı 19.10.1998 tarihi ile iflasın kaldırıldığı 8.11.2006 tarihi arasındaki
döneme ilişkin vergilerden KVK’nın 17. maddesinin 7. bendi gereğince tasfiye
memurları (iflas halinde iflas masası) sorumlu olacaktır.”
4. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 6.2.2007 tarih ve 1991 sayılı
özelgesi
“5520 sayılı KVK’nın 17/7. maddesinde; tasfiye memurlarının, kurumun tahakkuk
etmiş vergileri ile tasfiye beyannamelerine göre hesaplanan vergiler ve diğer
itirazlı tarhiyatlar için İcra İflas Kanunu’nun 207. maddesine uygun bir
karşılık ayırmadan aynı kanunun 206. maddesinin 4. sırasında yazılı alacaklılara
ödeme ve ortaklara paylaştırma yapamayacakları, aksi takdirde bu vergilerin asıl
ve zamları ile vergi cezalarından şahsen ve müteselsilen sorumlu olacakları,
belirtilmiştir. Yine aynı maddenin 8. bendinde ise kurumdan aranan vergilerin
sonucu alınıncaya kadar tasfiye memurlarının, sorumluklarının devam edeceği
düzenlenmiştir. Bu hükümlere göre kurumların tasfiyesinde ve iflasında
vergilemeye ilişkin ödev ve sorumluluklar tamamen kanuni temsilci durumunda olan
tasfiye memurları ile iflas masasına yüklenmiştir. Bu itibarla, iflasına karar
verilen müflis kurumun iflas muameleleri sona erinceye kadar vergilemeye ilişkin
ödev ve sorumluluklar tamamen kanuni temsilci durumunda olan iflas masasınca
yerine getirilmek üzere mükellefiyetlerinin devam edeceği hususu tabiidir.”
YENİ YAYINLAR
Bugün tanıtacağımız çalışma Gelirler Kontrolörü Ercan Alptürk tarafından kaleme
alınmış bulunan “Gayrimenkul Değerleme Rehberi” adlı kitap. Yirmi bir bölümden
oluşan kitap, soru cevap şeklinde hazırlanmış. Konu çok boyutlu olarak olarak
ele alınarak konuya ilişkin genel bilgilerden sonra, değerleme şirketleri,
vergi, finansal kiralama, tüketicinin korunması, bankacılık sektörü, yatırım
ortaklıkları, mortgage, teşvik mevzuatı açısından irdelemelerde bulunulmuş.
Kitap çok daha geniş boyutlu olarak hazırlanmış olmakla birlikte, aynı zamanda
değerleme uzmanlığı sınavlarına hazırlanan için de iyi bir kaynak niteliğinde.
Değerleme şirketlerini de irdeleyerek değerleme rapor tekniklerini de aktaran bu
kitabı edinmek isteyenler yayıncı kuruluş olan Maliye ve Hukuk Yayınları'na
(0312.438 56 50) müracaat edebilirler.
SÖZÜN ÖZÜ
Okunu hedeften öteye atan okçu, okunu hedefe
ulaştıramayan okçudan daha başarılı değildir.
MONTEIGNE
İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve
Danışmanlık Ltd. Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30 |