|
Vergisini hastalıktan geciktiren mükellef
rapor almak zorunda
Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz - 03.10.2007
Çarşamba - Referans
Mükellef vergi ödevini yerine getiremeyecek kadar hasta olduğunu sağlık
kurumlarından alacakları raporlarla belgelendirmek zorunda. Vergi daireleri de
il sağlık müdürlüğü veya hastane başhekimine sorarak vergi sorumluluğunun yerine
getirilemeyecek kadar ağır olduğunu onaylatıyor.
UZLAŞMAYA KATILAMAMA
SORU: Rahatsızlığım nedeniyle yapılan vergi kontrollerinde hakkımda yazılan
rapor üzerine kesilen vergi ve ceza için belirlenen tarihte kontrolü yapan
memurların uzlaşma davetine gidemedim. Benim bu halimi dikkate almayan memurlar
uzlaşmaya gelmediğim için raporlarını yazarak vergi dairesine gönderdiler ve
hakkımda ödenmesi mümkün olmayan miktarda vergi ve vergi cezası kestiler.
Ben uzlaşma toplantısına muhasebecim vasıtasıyla bir özel sağlık kuruluşundan
almış olduğum ve hastalığımın durumunu gösteren bir rapor göndermiştim.
Benim son olarak ifademe başvurmadan ve vergi kontrolü yapmakla görevli
olanların kendilerinin belirledikleri toplantıya gidemediğim için yapmış
oldukları muamele sonucunda mağdur durumda kaldım.
YANIT: Vergi Usul Yasası’nın 13. maddesi uyarınca;
* Vergi ödevlerinden herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede
ağır kaza, ağır hastalık ve tutukluluk;
* Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı ve
su basması gibi afetler;
* Kişinin iradesi dışında vukua gelen mecburi gaybubetler,
* Sahibinin iradesi dışındaki sebepler dolayısıyla defter ve vesikaların elinden
çıkmış bulunması,
gibi haller mücbir sebep olarak kabul edilmektedir.
Yasa maddesinde yer alan ve hastalık halinin mücbir sebep olarak kabul
edilebilmesi için vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak derecede
ağır olması gerekmektedir.
Konuya ilişkin olarak yayımlanmış bulunan 1986/9 sayılı Vergi Usul Yasası İç
Genelgesi uyarınca;
* Hastanelerden (özel hastaneler dahil) alınan raporlarda belirtilen hastalığın
vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır hastalıklardan
olup olmadığı hususunun il sağlık müdürlüklerinden veya raporu tanzim eden
hastane başhekimliklerinden,
* Hastaneler dışındaki resmi sağlık kuruluşlarınca (hükümet tabipliği, sağlık
ocağı gibi) verilen raporlar hakkında da il sağlık müdürlüklerinden,
yazı ile sorulmak suretiyle raporda yer alan hastalığın vergi ödevlerinin yerine
getirilmeyecek derecede ağır hastalık olup olmadığı açıklığa kavuşturulmaktadır.
Diğer yandan, mücbir sebebin varlığını ispat için ibraz edilen raporların
mutlaka yukarıda belirtilen kuruluşlardan alınmış olması şartı aranacağından,
özel doktorlardan alınan raporlar dikkate alınmamaktadır.
Yukarıda yer alan açıklamalar doğrultusunda; olayın mücbir sebep kapsamında
değerlendirilebilmesi için hastalığın söz konusu iç genelgede sayılan sağlık
kuruluşları tarafından verilmiş bir raporla belgelendirilmesi ve hastalığın ağır
hastalık kapsamında olup olmadığının ayrıca değerlendirmeye tabi tutulması
gerekmektedir.
Sizin vermiş bulunduğunuz sağlık raporunun yukarıda belirtilen koşullara uygun
olmaması nedeniyle uzlaşmaya katılmadığınız varsayılarak hakkınızda işlem
yapılmıştır.
Ancak bu durumda da hakkınızda salınan vergi ve cezaya karşı yargı yoluna
başvurma hakkınız bulunmaktadır. (V. Seviğ)
YEMEK FİŞLERİNİN GİDERLEŞTİRİLMESİ
SORU: Çalışmakta olduğumuz işyerinde bize her gün 6.5 YTL’lik yemek fişi
verilmektedir. Halbuki kanunen bize verilmesi gereken yemek fişinin miktarı bu
miktarın çok üzerindedir. Bize verilen yemek bedelinin işveren tarafından gider
kaydedilmesinde vergi kanunlarında sınırlayıcı bir hüküm var mıdır?
YANIT: Gelir Vergisi Yasası’nın 23. maddesinin 8. bendi hükmü gereği
olarak hizmet erbabına işverence yemek verilmek suretiyle sağlanan menfaatler
Gelir Vergisi'nden bağışık tutulmuştur.
Ancak yasal düzenleme gereği olarak işverence, işyerinde veya müştemilatında
yemek verilmeyen durumlarda çalışılan günlere ait bir günlük yemek bedelinin
Katma Değer Vergisi hariç olmak üzere 2007 yılında 8.80 YTL’yi aşması halinde
aşan kısım ücretin bir parçası sayılarak Gelir Vergisi'ne tabi tutulmaktadır. Bu
miktar yasa maddesinde öngörülen aşılmaması gereken üst sınırdır.
Diğer yandan söz konusu yemek hizmetine yönelik ödemenin bizzat işveren
tarafından hizmeti sağlayana yapılması gerekmektedir.
Yasa maddesinde çalışana verilmesi öngörülen yemek bedelinin nakden çalışana
verilmesi halinde de verilen miktar Gelir Vergisi'ne tabi tutulmaktadır. (V.
Seviğ)
ARACILIK FAALİYETİ
SORU: Ben vergi dairesine kayıtlı olarak faaliyet gösteren ve dahili ticaret işi
ile uğraşan bir mükellefim. 2007 yılında kendi ticari işlerimi sürdürürken
konuya ilişkin olarak ortaya çıkan anlaşmazlıklarda da bilirkişilik yapıyorum.
Yapmış olduğum bu bilirkişilik işlerinden de gelir sağlıyorum.
Geçen günlerde yapmış bulunduğum bu iş için benden fatura istediler. Benim
yaptığım bilirkişilik işi mahkemede değil, özel kişiler arasında satılan malın
istenilen vasıfta olup olmadığını belirleme işidir.
Benim çözümü sağladığım anlaşmazlıklarda taraflar almaya niyet ettikleri malın
kalitesini sormakta bende alıcılara bir yazı yazarak gördüğüm malın kalitesini
ve söz konusu malın nerede yetiştirildiğini bildirmekten ibarettir.
Yaptığım bu işin ticari bir tarafı yok.
Yapmış bulunduğum bu iş için benden fatura isteyen firmaya fatura vermek zorunda
mıyım?
YANIT: Sizin yapmakta olduğunuz iş, bir bilirkişilik işi değildir. Çünkü
bilirkişilik hizmetleri daha çok resmi makamlara verilen ve bir konunun gerçek
durumunu açıklayan veya belirleyen bir hizmet türü olup, genellikle bu tür
hizmetler daha çok yazılı olarak ilgili mercie sunulmak suretiyle yerine
getirilmektedir.
Oysa, sizin yapmakta olduğunuz iş sadece bir başka kişi tarafından satın
alınması düşünülen bir malın, satın alma isteminde bulunan kişinin belirlemiş
olduğu koşullara uygun olup olmadığını tespit etmektir. Bu işler bir anlamda
tavassut işi mahiyetinde olduğundan ticari niteliktedir. Dolayısıyla sizin bu
tür işlerden elde ettiğiniz gelirlerin faturalandırılması gerekmektedir. (V.
Seviğ)
YARGI KARARLARINDA
ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI
Danıştay 7. Dairesi E. 2000/4100 K. 2002/2978 T. 26.9.2002
Davacılar adına, ödünç para verip karşılığında faiz geliri elde ettikleri halde
fatura düzenlemediklerinden bahisle özel usulsüzlük cezası kesilmişse de VUK’nın
353. maddesine göre özel usulsüzlük cezasının fatura düzenlemesi gerektiği halde
düzenlemeyen vergi mükellefleri adına kesilebilecek olması, yasalara aykırı bir
şekilde yürütülen ikrazatçılık faaliyeti dolayısıyla belge basım izni alınması
ve fatura bastırılmasının mümkün olmaması ve bu yasak faaliyet nedeniyle fatura
düzenlenmesi zorunluluğundan söz edilemeyecek olması sebepleriyle fatura
düzenlemeleri söz konusu olmayan davacılar adına kesilen özel usulsüzlük
cezasında yasal isabet yoktur.
Danıştay 9. Dairesi E. 2000/518 K. 2001/4929 T. 21.12.2001
Yükümlü adına, 1998 yılına ait KDV yıllık bildirimini 25.6.1999’a kadar vermesi
gerekirken bu sürede vermediğinden bahisle Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 355.
maddesine göre özel usulsüzlük cezası kesilmişse de Vergi Usul Kanunu’nun 148/1.
maddesi ve olay tarihinde yürürlükte bulunan mükerrer 355. maddesi hükümlerine
göre ceza kesilebilmesi için yükümlülerden bilgi veya bildirimlerin verilmesinin
yazılı olarak istenmesi ve tayin olunan sürede yerine getirilmemesi halinin
mevcut olması gerektiğinden ve olayda davacı hakkında ceza kesilmeden önce,
davalı idare tarafından yıllık bildirimin yazılı olarak istenilmemiş olduğu
sabit olduğundan, Katma Değer Vergisi'ne ilişkin yıllık bildirim verilmesi
hususunun bir yazıyla istenilmesi yoluna gidilmemiş olması sebebiyle yükümlü
adına özel usulsüzlük cezası kesilemez.
Danıştay 9. Dairesi E. 2000/1695 K. 2001/4399 T. 20.11.2001
Özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi için Vergi Usul Kanunu’nun 353. maddesinde
sayılan belgelerin verilmediği veya alınmadığı hususunun açık, yükümlüyü
bağlayacak ve hukuken itibar edilecek biçimde olayın vukuu anında somut bir
şekilde tespitinin gerekmesi ve yine bu belgeleri vermeyen ve almayanların
saptandığına dair hukuken geçerli bir tespitin mevcut olmasının zorunlu olması
sebepleriyle böyle somut bir tespit olmadan yükümlünün bir kısım alışları için
fatura almadığı ve bir kısım satışları için ise fatura düzenlemediği görüşüyle
kesilen özel usulsüzlük cezası yasal isabetten yoksundur.
Danıştay 4. Dairesi E. 1999/614 K. 1999/2958 T. 2.7.1999
Davacı şirketin satışını yaptığı emtia için eksik bedelli ödeme kaydedici cihaz
fişi düzenlediği yolundaki yoklama tutanağına dayanılarak özel usulsüzlük cezası
kesilmiş ise de Vergi Usul Kanunu’nun 353/2. maddesine göre özel usulsüzlük
cezası kesilebilmesi için maddede sayılan belgelerin düzenlenmediğinin,
kullanılmadığının, bulundurulmadığının, düzenlenen belgelerin aslı ile örneğinde
farklı meblağlara yer verildiğinin veya gerçeğe aykırı olarak düzenlendiğinin
tespitinin gerekmesi ve ödeme kaydedici cihaz fişinin eksik bedelli düzenlenmiş
olmasının bu belgenin hiç düzenlenmemiş sayılamayacak olması sebepleriyle
kesilen özel usulsüzlük cezasında yasal isabet yoktur.
ÖZELGELERDE
ÜCRET
1. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 25.7.2007 tarih ve 13789
sayılı özelgesi
“GVK’nın 61. maddesinin 2. fıkrasının 2. alt bendinde, ‘Evvelce yapılmış veya
gelecekte yapılacak hizmetler karşılığında verilen para ve ayınlarla sağlanan
menfaatler’in de ücret sayılacağı belirtilmiştir. Yine GVK’nın 'Müteferrik
İstisnalar' başlık 6. bölümünde, tahsil ve tatbikat ödemelerine ilişkin
istisnayı düzenleyen 28. maddenin 1. bendinde, resmi ve özel müesseseler ve
şahıs hesabına yabancı memleketlerde tahsilde veya stajda bulunan öğrenci ve
memurlara gider karşılığı olarak verilen paraların vergiden istisna olduğu, özel
müesseseler tarafından yapılan ödemelerin, benzeri devlet öğrenci ve memurlarına
verilen miktardan fazla olduğu takdirde, aradaki farkın ücret olarak vergiye
tabi tutulacağı, bununla beraber, asli görev veya memuriyet dolayısıyla alınan
ücretlerin bu istisnaya dahil olmadığı düzenlenmiştir. Bu hükümlere göre bir
öğretim görevlisinin yurtdışı eğitim masraflarının, eğitim sonrasında şirket
çalışanlarına eğitim vermesi şartı ile şirketçe karşılanması hali, burs verme
olarak nitelendirilemez. Şirket ve ilgili öğretim görevlisi arasında
karşılanacak eğitim masrafları nedeniyle çalışma yükümlülüğünü gösterir bir
sözleşme ile durumun tevsik edilmesi ve karşılanacak eğitim gideri tutarının
işin önemi ve genişliği ile orantılı olması koşuluyla ücret olarak dikkate
alınır.”
2. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 27.7.2007 tarih ve 14084
sayılı özelgesi
“4857 sayılı İş Kanunu’nun ‘Geçersiz Sebeple Yapılan Feshin Sonuçları’ başlıklı
21. maddesinde; ‘İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin
geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin
geçersizliğine karar verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak
zorundadır. İşçiyi başvurması üzerine bir ay içinde işe başlatmaz ise işçiye en
az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle
yükümlüdür. Mahkeme veya özel hakem feshin geçersizliğine karar verdiğinde,
işçinin işe başlatılmaması halinde ödenecek tazminat miktarını da belirler.
Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için en çok dört aya kadar
doğmuş bulunan ücret ve diğer hizmet hakları ödenir (…)’ hükmüne yer
verilmiştir. Bu hükümlere göre her iki ödeme de her ne kadar işsizlik sebebiyle
ödenmiş olsa da işveren tarafından evvelce yapılmış hizmet karşılığı olsa dahi
(akdin feshi mahkeme kararınca reddedildiğinden, akit taraflar arasında hüküm
ifade edeceğinden) hizmet akdine istinaden sağlanan bir menfaattir. GVK’nın 61.
maddesinin 2. fıkrasındaki; ücretin; ödenek, tazminat, kasa tazminatı, (mali
sorumluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye,
gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olmasının veya bir ortaklık
münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde
tayin edilmiş bulunmasının onun mahiyetini değiştirmeyeceği düzenlemesi
karşısında, İş Kanunu'nun 21. maddesine istinaden yapılan iş güvencesi tazminatı
ödemesi ve boşta geçen zaman için yapılan ödeme, hangi ad altında olursa olsun
GVK’ya göre ücret olarak nitelendirilir ve bu esasa göre vergilendirilir.”
3. Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 5.12.2005 tarihli özelgesi
“GVK’nın 23/8. maddesinde, hizmet erbabına işverenlerce yemek verilmek suretiyle
sağlanan menfaatin vergiden istisna olduğu, işveren tarafından işyerinde veya
müştemilatında yemek verilmemesi hallerinde ise çalışılan günlere ait bir günlük
yemek bedelinin (259 sayılı GVK Genel Tebliği uyarınca 2007 yılı için) 8,80
YTL’yi aşmaması ve buna ilişkin ödemenin yemek verme hizmetini sağlayan
mükelleflere yapılması koşulları ile istisna, bu tutarı aşan yemek bedeli
ödemelerinin ise ücret olarak vergilendirileceği hükme bağlanmıştır. GVK’nın 186
seri no’lu Genel Tebliği'nde ise ayrıca, söz konusu istisna uygulamasında yemek
bedeline Katma Değer Vergisi'nin dahil olmadığı belirtilmiştir. Bu hükümlere
göre personele öğle yemeği verme hizmetini sağlayan kuruluşa ibraz edilen yemek
çekleri karşılığında ödenen tutardan, personelden tahsil edilen katkı payının ve
yukarıda açıklanan GVK’nın 23/8. maddesinde belirtilen istisna tutarına isabet
eden Katma Değer Vergisi'nin düşülmesi suretiyle bulunacak olan tutar, söz
konusu istisna tutarının altında kalması halinde vergiye tabi tutulacak bir
ücret söz konusu olmayacaktır.”
4. Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı'nın Mayıs 2007 tarihli özelgesi
“GVK’nın 63. maddesinde, ücretin safi değerinin işveren tarafından verilen para
ve ayınlarla sağlanan menfaatler toplamından maddede bentler halinde sayılan
indirimler yapıldıktan sonra kalan miktar olduğu hükme bağlanmıştır. Yine
GVK’nın 104. maddesinde ise yıllık Gelir Vergisi'nin, vergiye tabi gelirlerin
yıllık toplamından ‘sakatlık indirimi’ başlıklı 31. maddedeki indirimler
düşüldükten sonra 103. maddedeki nispetler uygulanmak suretiyle hesaplanacağı
hükme bağlanmıştır. Kısacası, son olarak 31. maddede belirtilen indirimlerin de
yapılmasından sonra kalan tutar vergi matrahını oluşturmaktadır. Bu hüküm ve
açıklamalar gereğince, GVK’nın 86. maddesine göre ücret gelirlerinin beyan
sınırını aşıp aşmadığının tespitinde söz konusu ücretin brüt tutarının dikkate
alınması söz konusu olmayıp, vergi matrahının dikkate alınması gerekir.”
HANGİ HALLERDE VERGİ SORUMLULUĞU GECİKTİRİLEBİLİR
* Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır kaza,
hastalık ve tutuklulukda.
* Yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler yaşandığında.
* Kişinin iradesi dışında vukua gelen mecburi gaybubetler ortaya çıktığında.
* Sahibinin iradesi dışındaki sebeplerle defter ve vesikaların elinden çıkmış
bulunduğunda.
* Mükellef hastalığının vergi sorumluluğunu yerine getiremeyecek kadar ağır
olduğunu raporla kanıtlamalı.
* Vergi daireleri de raporlarda yazanları il sağlık müdürlükleri veya hastane
başhekimliğine onaylattırıyor.
SÖZÜN ÖZÜ
Ya bir yol bul ya bir yol aç ya da yoldan çekil.
KONFÜÇYUS
İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve
Danışmanlık Ltd. Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30 |