|
Tasfiye memurunun görevi şirketin sicil
kaydı silinince biter
Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz - 28 Kasım 2007
Çarşamba - Referans
TASFİYE MEMURLARININ SORUMLULUĞU
SORU: Bir limited şirkette tasfiye memuru olarak görev aldım. Vergi dairesine
yazılı olarak başvurarak tasfiyesinde görevli olduğum limited şirketin
hesaplarının incelenmesini talep ettim. Bu talebim üzerine yaklaşık iki yıl
sonra tasfiye talebinde bulunduğum şirket hesapları incelendi. Yapılan inceleme
sonucunda şirketin herhangi bir vergi borcu olmadığı tarafıma bildirildi.
Sonuçta şirketin sicilden silinmesi suretiyle şirket faaliyeti tamamen sona
erdi. Ancak bana şirketin ticaret sicilinden terkininden sonraki bir döneme ait
olarak verilmemiş bulunduğu iddia edilen Ba ve Bs formları nedeniyle özel
usulsüzlük cezası kesilerek tebliğ edildi. Ben de bu cezaya karşılık vergi
mahkemesine dava açtım. Vergi idaresinin bu tutumu nedeniyle zor durumda kaldım.
YANIT: Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Yasa'nın 32. maddesi uyarınca
“Hükmi şahısların tasfiyesinde bunların borçlu bulundukları amme alacaklarını
ödeme ve bu kanun hükümlerinin tatbikiyle ilgili vecibeleri tasfiye memurlarına,
hükmi şahsiyeti olmayan ortaklıklarla yabancı kurumların Türkiye'de şube, ajans
ve mümessilliklerinin tasfiyesinde bunların vecibeleri tasfiyeyi yürütenlere”
geçmektedir.
Aynı yasanın 33. maddesinde hükme bağlandığı üzere “Tasfiye memurları veya
tasfiyeyi yürütenler, tasfiyenin başladığını üç gün içinde ilgili tahsil
dairesine bildirmek mecburiyetindedirler.
Tasfiye memurları veya tasfiyeyi yürütenler, amme idarelerinin her türlü
alacaklarını ödemeden veya ödemek üzere ayırmadan önce tasfiye sonucunda elde
edileni dağıtamazlar veya bunlar üzerinde herhangi bir şekilde tasarrufta
bulunamazlar. Aksi halde tahakkuk etmiş ve edecek amme alacaklarından tasfiye
memurları veya tasfiyeyi yürütenler şahsen ve müteselsilen mesul olurlar. Bu
mesuliyet ifade ettiği para miktarını geçemez.”
Diğer yandan Türk Ticaret Kanunu'nda konuya yönelik yer alan düzenlemeler
çerçevesinde “Limited şirketlerde tasfiye halindeki şirketin temsili tasfiye
memurlarınca yürütülür. Şirketin tasfiyesi için ilk olarak ortaklar genel
kurulunun toplanarak tasfiye kararı alması ve tasfiye memurlarını tayin etmesi
zorunludur. Bu kararın ticaret siciline tescil ve ilan ettirilmesi gerekir.
Tasfiye kararı alındıktan sonra limited şirketlerde bütün işler tasfiye
memurlarınca yürütülür. Tasfiye memurları ilk olarak, vergi dairesine şirketin
tasfiyeye girdiğini bildirmek zorundadır. Tasfiye işlemlerinde son işlem olarak
şirketin sicilinden sildirilmesi ve keyfiyetin ilan ettirilmesi gerekir.”
Bu bağlamda da tasfiye, kurumun tasfiyeye girmesine ilişkin genel kurul
kararının ticaret sicilinde tescil ve ilan edildiği tarihte başlar ve tasfiye
kararının ticaret sicilinde tescil ve ilan edildiği tarihte sona erer.
Dolayısıyla tasfiye süresi içerisinde yapılan işlemler yönünden tasfiye
görevlilerinin sorumluluğundan bahis edilebilir. Ticaret sicilinden silinme
işlemleri yapılmış olan bir şirketin terkin tarihinden sonraki dönemler veya
işlemler dolayısıyla tasfiye görevlilerinin sorumlu tutulması mümkün değildir.
Kaldı ki benzer bir olayda Danıştay 4. Dairesi ”… cezanın kaldırılmasına ve
yargılama giderlerinin davalı idarece davacıya iadesine karar vermiştir.
(Danıştay 4. Dairesi E. No: 2007/264, K. No: 2007/809) (V. Seviğ)
YILBAŞI EŞANTİYONLARI VE KDV
SORU: Yaklaşan bayram ve yılbaşı nedeniyle ve tanıtım amacına yönelik olarak
hediyelik eşya yaptırarak müşterilerimize dağıtmayı düşünüyoruz. Söz konusu
hediyelik eşya için alışta ödemek zorunda kaldığımız Katma Değer Vergisi'ni
indirim konusu yapabilir miyiz?
Yine hediyelik eşya dağıtımını bedelsiz yapacağımız için burada gerçekleşen
teslimleri bedelsiz olması nedeniyle herhangi bir şekilde matraha eklemek
gerekir mi?
YANIT: Konuya ilişkin olarak yayımlanan 50 seri numaralı Katma Değer Vergisi
Genel Tebliği'nde de açıklandığı üzere “Firmaların belirli zamanlarda, özellikle
dini bayramlarda ve yılbaşlarında kendi tanıtımlarını yapmak amacıyla herhangi
bir bedel almaksızın kalem, anahtarlık, ajanda, takvim ve benzeri eşya
dağıtmaları geleneksel hale gelmiştir. Ticari hayatta eşantiyon olarak
adlandırılan bu ürünler, her ne kadar işletmede tüketilmemekte ise de aynı
pazarlama gideri niteliğinde olduğundan, bu ürünlerin müşterilere ayrıca bir
bedel alınmaksızın teslimi Katma Değer Vergisi hesaplanmasını
gerektirmemektedir.
Diğer taraftan, firmalar halen satışını yaptıkları veya piyasaya yeni
çıkardıkları bir ürünün tanıtımını sağlamak amacıyla numune üretmekte ve bu
malları da bir bedel tahsil etmeksizin vermektedir. Ana malın bütün
özelliklerini taşımakla birlikte, satışa konu edilmeyecek bir miktarla sınırlı
olan ve üzerinde "numunedir, parayla satılmaz" ve benzeri ibareleri taşıyan bu
mallar da işletmede tüketilmemekle birlikte aynı pazarlama gideri özelliğini
taşıdığından, bu malların bedel alınmaksızın teslimi de eşantiyonlarda olduğu
gibi Katma Değer Vergisi hesaplamasını gerektirmemektedir.
Dolayısıyla;
* Tacire teammüllere uygun nitelikte ve miktarda olması,
* Ayrıca bir satışa konu olmayacak şekilde verilmesi,
Halinde bayram veyahut yılbaşı nedeniyle verilen hediyeler için Katma Değer
Vergisi hesaplanmayacaktır.
İşletmenin iktisadi faaliyetini yaygılaştırmaya ve tanıtmaya yönelik olarak
verilen bu mallar için yüklenilen vergiler, genel hükümler çerçevesinde indirim
konusu yapılır. (V. Seviğ)
KÂR PAYLARINDA VERGİ İADESİ
SORU: 2007 yılında ortağı olduğum şirketten elde etmiş bulunduğum kâr payı
tutarı 39.819-YTL’dir. Bu gelirim yanında ayrıca emekli maaşım vardır. Benim
2008 yılında mart ayının 25’i günü akşamına kadar Gelir Vergisi beyannamesi
vermem gerekiyor. Benim yıllık beyanname vermem halinde idareden ayrıca vergi
alacağım doğacakmış, bu konuda bilgilenmek istiyorum.
YANIT: Gelir Vergisi Yasası’nın 22/2'nci maddesi uyarınca ortak olduğunuz
şirketten almış olduğunuz kâr payının yarısı Gelir Vergisi'nden bağışıktır.
Ancak ortağı olduğunuz kurum size kâr payını öderken, kâr payı üzerinden yüzde
15 oranında tevkifat yapmış olduğundan sizin gerçekte brüt kâr payınız
tevkifattan önce (39.819/85=) 46.846- YTL’dir. Dolayısıyla bu miktarın yarısı
olan (46.846/2=) 23.423- YTL sizin beyan edeceğiniz menkul sermaye iradıdır. Bu
bağlamda sizden kesilen Gelir Vergisi miktarı da (46.846x0.15) 7.027-YTL'dir.
Bu durumda sizin beyan edeceğiniz menkul sermaye iradı 23.423- YTL olacak, bu
miktar üzerinden ödeyeceğiniz Gelir Vergisi ise 4619-YTL olarak hesaplanacaktır.
Bu durumda sizin bu beyan nedeniyle vergi idaresinden (7027 4619=) 2408-YTL
alacağınız olacaktır. Bu alacağınızı nakten talep edebileceğiniz gibi 2008
yılında olması muhtemel vergi borcunuza da mahsup ettirebilirsiniz.
YARGI KARARLARINDA VERGİ HATASI
Danıştay 4. Dairesi E. 2002/2207 K. 2004/340 T. 26.2.2004
Davacının ilgili dönem muhtasar beyannamesini postayla vergi dairesine
gönderdiği, verdiği dilekçeyle tahakkuk eden verginin KDV iade alacağından
mahsubunu istediği ancak beyannamenin imzasız olması nedeniyle imzanın
tamamlatılması için bildirimde bulunulmasına karşın imza eksiliğinin
giderilmemesi üzerine takdir komisyonunca beyannamede belirtilen matrahın takdir
edildiği, ihbarname ve ödeme emri aşamasında dava açılmadığı, idarece mahsubun
yapıldığı ve davacının kesilen kaçakçılık cezası ile hesaplanan gecikme faizinin
kaldırılması için yaptığı düzeltme ve şikâyet başvurusunun reddi üzerine, tesis
edilen olumsuz işlemin iptali için dava açtığı olayda; beyannamede imza
bulunmaması re’sen tarh nedenleri arasında sayılmadığı halde takdir komisyonuna
gidilmişse de verilen beyannamedeki matrah esas alınarak tarh edilen verginin,
davacının mahsup istemi doğrultusunda KDV iade alacaklarından mahsup edildiğinin
tartışmasız olması sebebiyle vergi ziyaından söz edilemeyeceği gibi vergiye
bağlı kaçakçılık cezası ile hesaplanan gecikme faizinde yasaya uyarlık
bulunmadığından, yapılan düzeltme ve şikâyet başvurusunun reddedilmesi işleminde
isabet yoktur.
Danıştay 4. Dairesi E. 2002/1487 K. 2003/2862 T. 12.11.2003
Yatırım teşvik belgesi kapsamında yararlandığı yatırım indirimi ile ilgili
yeminli mali müşavir tasdik raporunu ibraz etmeyen davacı adına yapılan ikmalen
tarhiyatların kaldırılması istemiyle açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddi
üzerine davacı tarafından Maliye Bakanlığı'na yapılan düzeltme ve şikâyet
başvurusuna cevap verilmemek suretiyle tesis edilen olumsuz işleme karşı dava
açılmış ise de Vergi Usul Kanunu’nun 122. ve 124. maddeleri uyarınca idareden
düzeltilmesini isteme hakkı doğuran vergi hatalarının, kendisinden düzeltme
isteminde bulunulan idari makamın veya uyuşmazlık halinde yargı yerinin aynı
kanunun 3. maddesinde öngörülen yorum tekniklerine başvurmadan kanunda
tanımlanan şekilde ve açıklıkta olması gerektiğinden, davacı adına yapılan
ikmalen tarhiyatlar ise hukuksal yorumla çözülebilecek nitelikte uyuşmazlık
olduğundan, Maliye Bakanlığı'na yapılan düzeltme ve şikâyet başvurusunun reddine
dair işlemde hukuka aykırılık yoktur.
Danıştay 7. Dairesi E. 2000/5877 K. 2003/371 T. 30.1.2003
Vergi mahkemesinde dava açılabilmesi için VUK’nın 378. maddesine göre verginin
tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tahsilat ve takdir komisyonları kararlarının,
6183 sayılı kanununun 58. maddesine göre ödeme emrinin tebliğ edilmiş olması
veya VUK’nın 122. maddesi uyarınca yapılan düzeltme başvuruları reddolunanların
Maliye Bakanlığı'na şikâyet yoluyla yapmış oldukları başvuruların reddedilmiş
olması gerekmektedir. Olayda, kesinleşmesini müteakip ödenen KDV ve buna bağlı
ceza, gecikme faizi ve zammının geri verilmesine karar verilmesi isteminde
bulunulmakta ise de tarh ve ceza kesme işlemleri yasal süresi içinde idari
davaya konu edilmeyen vergi ve cezanın mükellefine geri verilmesinin, ancak,
VUK’nın 116. ve devamı maddelerinde yer alan vergi hatalarının düzeltilmesine
dair hükümler uyarınca ve zamanaşımı süresinde olanaklı olması ve olayda
düzeltme ve şikâyet yoluna başvurulmamış olması sebebiyle idari davaya konu
olabilecek nitelikte işlem bulunmadığından, mahkemece davanın bu nedenle reddi
gerekmektedir.
Danıştay 3. Dairesi E. 2001/4683 K. 2003/1043 T. 11.3.2003
Davacının, 1999 takvim yılı kazançları üzerinden Nisan 2000 döneminde verilen
muhtasar beyannamede yatırım indiriminin Gelir (stopaj) Vergisi matrahına dahil
olmaması gerektiği belirtilerek bu nedenle fazla hesaplanan tahakkukun
kaldırılması ile ödenen taksitlerin iadesi istemiyle yaptığı şikâyet
başvurusunun, cevap verilmemek suretiyle reddi işlemi vergi mahkemesince iptal
edilmişse de düzeltme yolunun VUK’nın 117 ve 118. maddelerinde ayrı ayrı
düzenlenen hesap ve vergilendirme hatalarının varlığı halinde istemin kabulünü
gerektirecek olması, yapılan başvuruda sözü geçen kurallarda yazılı açık hesap
veya vergilendirme hatalarından hiçbirinin bulunmaması, davacının başvurusunun
yatırım indiriminin Gelir (stopaj) Vergisi matrahına dahil olmadığı yönünde
olması ve bu iddianın VUK’nın 117 ve 118. maddelerinde yazılı hatalardan
herhangi birinin kapsamında olmayıp, ancak tahakkuka karşı süresinde açılacak
davaya konu edilebilecek olması sebepleriyle davacının başvurusunun reddinde
hukuka aykırılık söz konusu olmadığından, dava konusu işlemi iptal eden vergi
mahkemesi kararında yasal isabet yoktur.
ÖZELGELERDE KURUM KAZANCI
1. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 10.5.2007 tarih ve 2163 sayılı özelgesi
“KVK’nın “Diğer İndirimler” başlıklı 10/1-c maddesi uyarınca, kamu yararına
çalışan derneklere makbuz karşılığında yapılan bağış ve yardımların toplamının o
yıla ait kurum kazancının % 5'ine kadar olan kısmının Kurumlar Vergisi
matrahının tespitinde; Kurumlar Vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek
şartıyla kurum kazancından indirilebilmektedir. GVK’nın 89/4. fıkrasında da
benzer şekilde kamu yararına çalışan derneklere yıllık toplamı beyan edilecek
gelirin % 5'ini (kalkınmada öncelikli yöreler için % 10'unu) aşmamak üzere,
makbuz karşılığında yapılan bağış ve yardımların Gelir Vergisi matrahının
tespitinde, Gelir Vergisi beyannamesinde bildirilecek gelirlerden
indirilebileceği hükme bağlanmıştır. Bu hüküm ve açıklamalar gereğince, kamu
yararına faaliyet gösteren derneklerden sayılan cemiyete makbuz karşılığında
yapılan bağışların, Gelir Vergisi mükelleflerince o yıla ait beyan edilecek
gelirin; Kurumlar Vergisi mükelleflerince ise o yıla ait kurum kazancının %5’ine
kadar olan kısmının yıllık beyannameler üzerinde gösterilmek suretiyle indirim
konusu yapılması mümkün bulunmaktadır.”
2. Adana Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 17.9.2007 tarih ve 2603 sayılı özelgesi
“5520 sayılı KVK’nın 6/1-2 maddesinde; Kurumlar Vergisi'nin, mükelleflerin bir
hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve
safi kurum kazancının tespitinde, GVK’nın ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin
uygulanacağı, hüküm altına alınmıştır. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu’nun 88/8. maddesinde ise Sosyal Güvenlik Kurumu
Başkanlığı’na fiilen ödenmeyen prim tutarlarının, Gelir Vergisi ve Kurumlar
Vergisi uygulamasında gider yazılamayacağı belirtilmiştir. Bu hükümlere göre
yükleminiz altında yaptığınız işlerde yeterli işçilik bildirmemeniz nedeniyle
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından, eksik bildirilen işçilik tutarı
üzerinden hesaplanan ve kesinleşen prim tutarlarını, fiilen ödediğiniz tarihte
kurum kazancınızın tespitinde gider olarak kaydetmeniz mümkün bulunmaktadır.”
3. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 21.5.2007 tarih ve 10392 sayılı
özelgesi
“Kurum personeline ödenen temettü ikramiyeleri Gelir Vergisi Kanunu’nun 61.
maddesine göre ücret sayıldığından bu ödemelerin kurum kazancının tespitinde
ücret gideri olarak dikkate alınması gerekmektedir. Ayrıca, söz konusu
ikramiyelerinin bilanço günü itibariyle ödenecek toplam tutarı kesinleştiğinden
çalışanlara o yıla ilişkin Kurumlar Vergisi beyannamesinin verilmesi süresinin
sonuna kadar ödenecek temettü ikramiyeleri, ilgili olduğu yılın kazancının
tespitinde gider olarak dikkate alınabilecektir. Performans değerlendirmelerine
bağlı olarak verilen prim veya ikramiyeler de aynı kurallara tabidir. Bu
açıklamalara göre şirket çalışanlarına performans değerlendirmelerine bağlı
olarak verilen prim ve ikramiyelerin 2005 yılı bilanço günü itibariyle ödenecek
toplam tutarı kesinleştiğinden, çalışanlara 2005 yılına ilişkin Kurumlar Vergisi
beyannamesinin verilmesi süresinin sonuna kadar ödenecek tutarlar, ilgili olduğu
yıl kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabilir.
4. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 20.12.2006 tarih ve 25393 sayılı
özelgesi
“Şirket aktifinde kayıtlı bulunan bağlı ortaklık payının, bağlı ortaklığın (limited
şirketin) tasfiyesi sonunda ortaklık payı nedeniyle ödenecek bir meblağ
kalmaması ve şirkete herhangi bir ödeme yapılmaması ve bunun belgelendirilmesi
halinde, bağlı ortaklık payının sıfır bedelle elden çıkarıldığının kabul
edilmesi, söz konusu ortaklık payının Vergi Usul Kanunu’nun Geçici 25. maddesi
uyarınca enflasyon düzeltmesi sonucu düzeltilmiş değeri ile düzeltme öncesi
farka isabet eden zarar kısmı hariç ortaya çıkan zararın ilgili yıl safi kurum
kazancının tespitinde dikkate alınması mümkündür. Ancak, şirketin bağlı
ortaklığının tasfiyesi sürecinde, şirketin malvarlığının paraya çevrilmesi,
alacaklarının tahsil edilmesi, borçlarının ödenmesi ve olumlu bir bakiye varsa
bunun tasfiye payı hükümlerince pay sahiplerine dağıtılması işlemleri sırasında,
şirketin yönetiminde söz sahibi olan ortaklarının kusurunun veya muvazaalı
işlemlerin bulunması halinde, bu ortakların sahip oldukları hisse senetlerinden
doğan zararların, bu ortakların şahsi kusurundan kaynaklanması nedeniyle safi
kazancın tespitinde dikkate alınması mümkün değildir.”
SÖZÜN ÖZÜ
Düşündüğünü söyleyenden değil, söylediğini düşünmeyenden korkun.
HİNT ATASÖZÜ
İktisadi Dayanışma
Gazetecilik Matbaacılık ve Danışmanlık Ltd.Şti
- Türkiye' nin En Büyük Mevzuat Portalına
Hoş Geldiniz ! |