Kaynak kullanarak hisse alım satımı vergiye tabi tutulur |
20.02.2008 |
|
| ||
Kaynak kullanarak hisse alım satımı vergiye
tabi tutulur Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz - 20 Şubat 2008 Çarşamba - Referans SORULAR SORUNLAR VE YANITLARI HİSSE ALIM SATIMI SORU: Zaman zaman banka kredisi de kullanarak hisse senedi alım-satımı ile uğraşıyorum. Yaklaşık üç yıldır sürdürmüş bulunduğum bu iş içerisinde yine bana itimat eden birkaç ticari faaliyet sahibi kişiler içinde bu tür işlere aracılık etmiş oldum. Konunun mükellefiyet tesis ettirme açısından zorunluluk olup olmadığı konusunun da tereddüde düştüm. Bu konuda beni aydınlatabilir misiniz? YANIT: Kural olarak gerçek kişilerin hisse senetlerinin elden çıkarılmasından sağlanan kazançlarının değer artış kazancı olarak kabul edilebilmesi için, yapılan işin öncelikle herhangi bir organizasyonu gerekli kılmaması, süreklilik arzetmemesi, sadece kendiniz için alım-satım yapmanız ve bu işler için banka kredisi kullanmamış olmanız gerekmektedir. Gelir Vergisi Yasası'nın 37 inci maddesinde yer
alan tanımlamadan da anlaşılacağı üzere "Her türlü ticari ve sınai faaliyetten
doğan kazançlar ticari kazançtır." Ticari organizasyonun mevcudiyetinin varlığı
ise; * Organizasyonun şeklen veya belirli unsurları ile oluşmamasına rağmen işlemlerin birden fazla olmasıdır. Gelir Vergisi Yasası'nın uygulanışına yönelik
olarak yayımlanan 232 seri numaralı genel tebliğde de ifade edildiği üzere"...
ticari bir organizasyonu gerektirecek nitelikte alım-satım işlemlerinin
yapılması halinde elde edilecek kazançların ticari kazanç olarak
vergilendirilmesi" gerekmektedir. SORU: Müşterilerimden birisi bana 27.01.2008 vadeli cirolu bir çek verdi. Ancak bu çek Ticaret Kanunu'nu gereğince iptal edilmiş bir çek olarak çıktı. Çeki bana ciro eden gel sana yeni bir çek vereyim diyor. Bana vereceğini söylediği çek yine müşteri çeki ve bu çekte vadeli olacak. Benim paramı tahsil etmem lazım. En kısa yoldan paramı nasıl tahsil edebilirim? YANIT: Türk Ticaret Yasası'nın 711'inci
maddesine göre "Çekten cayma, ancak ibraz müddeti geçtikten sonra" hüküm ifade
etmektedir. Bu bağlamda da çekin keşidecisi kendisinin veya üçüncü şahsın
elinden rızası olmadan çekin çıkmış olduğu iddiası ile çeki ödemekten men
edebilir. SORU: Babam bir inşaat firmasında
çalışmaktadır. Almakta olduğu ücrete asgari geçim indirimi uygulanır mı? Bunu
nasıl öğrenebiliriz. Ücretliye yansıtılacak tutar ücret ücret
ödenmesinin yapıldığı dönemde ücret bordrosunda açılan "Asgari Geçim İndirimi"
satırında gösterilecek ve işveren tarafından ilgili aya ilişkin verilecek
muhtasar beyannamede tevkif suretiyle kesilen vergiler toplamından mahsup
edilerek kalan tevkifat tutarı ilgili vergi dairesine ödenecektir. Bu bağlamda
da muhtasar beyanname üzerinde asgari geçim indirimi tutarının mahsup
edilebilmesi için söz konusu tutarın mutlak suretle ücretlilere ödenmiş olması
gerekmektedir. Ücretlilere ödenmeyen tutarın mahsup edilmesi halinde bu tutar
işverenlerce muhtasar beyanname üzerinden eksik beyan edilmiş ve ödenmemiş gelir
vergisi olarak kabul edilecek ve işverenden söz konusu vergi gecikme zammı ile
birlikte aranacaktır. (V. Seviğ) Danıştay 4.Dairesi E.2002/215 K.2003/1011 T.21.4.2003 Muhtelif kişilere, arasında yapılan sözleşme
gereği faiz karşılığı borç verdiği ancak elde edilen faiz tutarını eksik beyan
ettiği ileri sürülen davacı hakkında cezalı tarhiyat yapılmıştır. Faiz karşılığı
borç para verme işinin ticari faaliyet kabul edilebilmesi için faaliyetin
devamlı ve mutad meslek halinde ifa edilmesi gerekmekte olup, olayda da faaliyet
konusu ikrazatçılık olan davacının elde ettiği gelirin ticari kazanç olarak
vergilendirilmesinin gerekmesi, ticari kazançta tahakkuk esası kabul
edildiğinden gelirin mahiyet ve tutar itibariyle kesinlik kazanmasının gelirin
elde edilmiş sayılması için yeterli olması ve davacı ile borç para verilen şahıs
arasında yapılan sözleşmeyle borç para karşılığı ödenecek faiz oranı ve
vadesinin belirlenmiş olması sebepleriyle, inceleme raporundaki tespitlere göre
vadesinde tahakkuk eden yani hukuken tasarruf edilebilir hale gelen faizin
ilgili yıl geliri olarak beyanı gerektiğinden, yapılan tarhiyat isabetlidir. Otopark ve garaj işleten yükümlü hakkında, icra
daireleri ve vergi dairelerinden hacizli malları muhafaza etmesi karşılığında
depolama ve yediemin ücreti altında aldığı bedellerle ilgili olarak KDV'ni beyan
etmeyerek ödemediğinden bahisle ilgili dönemler için cezalı tarhiyat
yapılmıştır. Olayda uyuşmazlık konusu, yükümlünün Maliye ve İcra dairelerince
yediemin olarak teslim edilen menkul malları deposunda muhafaza etmesi karşılığı
elde ettiği bedelin ücret mi yoksa ticari kazanç mı olduğudur. Yediemin sözlükte
"üzerinde anlaşmazlık bulunan bir malın anlaşmazlık halledilinceye kadar
bırakılan güvenilir kimse" olarak tanımlanmış olup, bu tanım ile HUMK'un
101.maddesine göre, yediemin olabilmek için teslim alınacak eşyayı muhafaza
edecek yerin bulunması yeterli olmayıp, bunun yanında ve en önemlisi yetkili
kuruluşlarca yediemin olarak seçilmiş olunmak olduğundan, yetkili kuruluşlarca
seçilmedikçe yediemin olunamayacağına göre, bu işin, isteyen kişiler tarafından
yapılmasından ve devamlılığından söz edilemeyecek olması, yediemin olarak
seçilme halinde teslim alınacak emtiayı muhafaza edecek garaj, depo vs. yere
sahip olunması ve bunların ticari olarak işletilmesinin 193 sayılı GVK'nun 37.
maddesinde tarif edilen ticari faaliyette bulunulduğuna kanıt teşkil etmeyecek
olması, yedieminlikten elde edilen gelirin ticari kazanç olarak
nitelendirilmeyecek olması ve yükümlüye yediemin sıfatıyla yapılan ödemelerin de
ücret sayılması gerektiğinden, elde edilen bedelin ticari kazanç olarak KDV
Kanunu'nun 1. maddesi uyarınca KDV'ne tabi tutulması mümkün olmayıp, yapılan
tarhiyatta yasal isabet yoktur. Aracını kiraya vererek nakliyecilik
faaliyetinden dolayı işini terk eden yükümlü hakkında, ilgili dönemlere ait KDV
beyannamesini vermediğinden bahisle cezalı tarhiyat yapılmışsa da; Gelir Vergisi
Kanununun 37. maddesinde her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan
kazançların ticari kazanç olduğu, 70/8. maddesinde de her türlü motorlu
araçların kiraya verilmesinden elde edilen iratların gayrimenkul sermaye iradı
sayıldığı, ancak kiraya verilen motorlu araçların ticari işletmeye dâhil
bulunması halinde, bunların iratlarının ticari kazancın tespitine ilişkin
hükümlere göre hesaplanacağı hükme bağlanmış olup, olayda nakliyecilik
faaliyetinde bulunan ve vergi dairesine kamyonunu nakliye firmasına kiraya
verdiği ve ticari faaliyetine son vermek suretiyle işini terk ettiğini bildiren
davacının, nakliye firmasına kiraya verdiği aracında şoför olarak çalışması işin
terk edilmediği ya da ticari faaliyetin devam ettiği şeklinde
düşünülemeyeceğinden, yapılan tarhiyatta yasal isabet yoktur. "28.11.2002 tarihinde iktisap edinilen bir
gayrimenkulün, 21.12.2005 tarihinde bir yıllığına kiralanması esnasında ayrıca
kiralayan ve kiracı arasında satış vaadi sözleşmesi imzalanması ve bu sözleşme
gereğince gayrimenkul satış bedelinin yarısının sözleşmenin imza tarihinde,
kalan yarısının ise kira akdi süresinin sona ereceği 21.12.2006 tarihine
müteakip gayrimenkulün tapu sicilinde kiracıya devri ile ödenmesi halinde, dört
yıllık sürenin geçmiş olduğundan bahisle değer artış kazancının doğmayacağını
söylemek mümkün değildir. Gayrimenkul iktisaden tasarruf etme genel olarak
tapuya tescil ile gerçekleşir. Ancak, bazı durumlarda tapuya tescilden önce de
gayrimenkulün tasarrufu alıcıya bırakılmış olabilir. Örneğin, olayda olduğu gibi
gayrimenkulün tasarrufu kira akdi ile tapu tescilinin öncesinde alıcıya
bırakılmış olabilir. Bu durumda, satış vaadi sözleşmesinin imza tarihi
itibariyle her ne kadar tapuya tescil yapılmamış olsa da, gayrimenkulün iktisap
edildiği tarihten satış vaadi sözleşmesi ile satıldığı tarihe kadar dört yıldan
az zaman geçtiği için satıştan elde edilen kazancın değer artış kazancı olarak
vergilendirilmesi gerekir." Hayat yaşla değil, yaşamakla anlaşılır. ANDRE GIDE İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve Danışmanlık Ltd. Şti - Türkiye' nin En Büyük Mevzuat Portalına Hoş Geldiniz. |
Veysi Seviğ
Okunma: 1245 | |||
Yazarın En Çok Okunan 5 Yazısı
|