|
Genel idari usul kanun tasarısı
Veysi Seviğ - 01 Mart 2008 Cumartesi -
Referans
Kural olarak idari işlemlerin yapılmasında uygulanacak ilke, esas ve usullerin
ayrı yasa ile belirlenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda da "idare yapacağı
işlemlerde; insan haklarına saygılı olmakla, adalet, kanun önünde eştlik,
tarafsızlık, hukuki güvenlik ve istikrar, kamu yararı, açıklık ve katılım,
ölçülülük, doğru bilgilendirme ve usul ekonomisi ilkelerine uymakla; yargı
kararlarının gereklerini yerine getirmekle ve bu şekilde iyi yönetimi
gerçekleştirmekle yükümlüdür." (Genel İdari Usul Kanunu Tasarısı Madde: 3)
Anayasal buyruk gereği "İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu
açıktır." (Anayasa Md: 125). Buna karşılık ülkemizde henüz idari işlemlerin
yapılmasında uygulanması gereken ilke, esas ve usullerin yasal çerçevesi
belirlenmemiştir. Bu nedenle ülkemizde uyuşmazlık yaratma konusunda idari
işlemler ayrı bir önem taşımaktadır.
Konuya çözüm getirmek üzere Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan "Genel İdari
Usul Kanun Tasarısı" 49 madde ve sekiz bölümden oluşmaktadır.
Tasarının bölüm başlıkları şöyledir:
* Genel Hükümler (Madde: 1-5)
* Başvuru Hakkının Kullanılması, (Madde: 6-11)
* İdari İşlemi Yapma Yetkisi, (Madde: 20-29)
* İdari İşlemin Hazırlanışı, (Madde: 20-29)
* İdari İşlemin Tamamlanması, (Madde: 30-35)
* Uyuşmazlıkların Yargı Öncesi Çözüm Usulleri, (Madde: 36-41)
* Yargı Kararlarının Uygulanması Usulü ve Sorumluluk, (Madde: 42-46)
* Çeşitli Hükümler, (Madde: 47-49)
Yukarıdaki ayırımdan da anlaşılacağı üzere bundan böyle idari işlemlerin
yapılmasında belli bir gerekliliğin ve düzenin varlığı zorunlu olacaktır. Bir
başka anlatımla söz konusu tasarı ile birey, idarenin işlemlerinde izleyeceği
usulü önceden bilecek ve kendisi hakkında tesis edilecek işleme konu bilgi ve
belgelere kolaylıkla ulaşabilecektir. Dolayısıyla bu bir anlamda idareye karşı
bireylerin hukuki güvenceye alınmasıdır.
Gerçekte Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin 28 Eylül 1997 tarihli kararı
"Bireylerin İdari İşlemler Karşısında Korunması" başlığını taşımaktadır. Bu
karar ile beş ilke belirlenmiş ve ilgililerce uygulanması öngörülmüştür. Buna
göre bireyler idari işlemler karşısında;
* Dinlenme hakkına,
* Bilgi kaynaklarından faydalanma hakkına,
* Hukuki yardımdan yararlanma ve temsil hakkına,
* İdari işlemlerin gerekçeli olarak bildirilmesini talep etme hakkına,
* İşleme karşı başvuru yollarının gösterilmesini isteme hakkına sahiptir.
Bu beş hakkın ayrı bir yasal düzenleme ile belirlenmesi zorunludur. Bu düzenleme
ayrı bir "Genel İdari Usul Kanunu" ile olabilir.
Mevcut hukuk kuralları çerçevesinde "Her idari işlemin gerekçeli olması" ve
ilgiliye tebliğ edilen idari işlemle ilgili duyuruda o işlemin yapılmasını
gerektiren maddi ve hukuki nedenlerin açık ve anlaşılabilir bir biçimde
açıklanmış olması gerekmektedir. Bu olgu hukuk devleti olmanın kaçınılmaz
gereklerinden birisidir. Çünkü idari işlemlerin hukuka uygun olması zorunluluğu
ve denetlenebilir olması idari makama, idari işlem yaparken var olan maddi ve
hukuki koşulları kapsamlı ve inandırıcı bir şekilde değerlendirme yükümlülüğü
getirmektedir.
Ülkemizde yapılan bazı idari işlemlerin zaman zaman basına yansıdığı ve çoğu kez
de bu tür olayların daha çok kişisel ve/veya siyasi nedenlerle bağlantılı olduğu
gözlenmektedir.
İdari usulde çok önemli özelliklerden birisi de idari usulü sona erdiren idari
işlemin, yöneldiği kişi için gerek uygulama gerek bilgilendirme ve gerekse hukuk
yollarına başvuru kanallarının yeterince "açık" ve "yol gösterici" olma
zorunluluğudur. Bu bağlamda da idari makamın (otoritenin) kararın içeriğini
objektif, açık, kesin ve eksiksiz olarak belirlemesi hukuk devleti olmanın
gereğidir.
Her idari tasarruf için karşı tarafın idari itaraz hakkı vardır. Her ne kadar
idari bir tasarrufa karşı yargı yoluna gitmek mümkünse de olayın yargıya
taşınmasından önce, olayın üst makamlara aktarılması suretiyle çözümlenmesine
olanak sağlamak gerekir. Böyle bir durumda üst makamların idari işlemi
onaylayıcı bir organ olma yerine yapılan tasarrufun hukuku uygunluğunu yapılan
başvuru üzerine denetimini yapacak bir organ olarak görev alması beklenmektedir
ki doğrusu da budur.
Halen tasarı halindeki "Genel İdari Usul Kanunu"nun Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nde görüşülerek kabul edilmesi ve dolayısıyla yürürlüğe girmesi ile
birlikte ülkemizde çokça yakınılan sübjektif nitelikteki idari işlemlere son
verilmiş olacaktır.
Keyfi olarak tanımlanabilecek nitelikteki idari işlemleri gerçekleştirenlerin bu
davranışından, kendileri sorumlu olacağından, bu kişileri siyasi görüşlerine
göre ayırmak ve korumak da pek mümkün olmayacaktır.
İktisadi Dayanışma Gazetecilik
Matbaacılık ve Danışmanlık Ltd. Şti -
Türkiye' nin En Büyük Mevzuat Portalına Hoş Geldiniz. |