Bağ-Kur ve bir Bağ-Kur'lunun ölümü ve sonrası

 

28.02.2006

 

Arşiv Arama

 

Önceki Sayfa

 

BİZE GÖRE

Bağ-Kur ve bir Bağ-Kur'lunun ölümü ve sonrası

Veysi Seviğ - 28 Şubat 2006 Salı - Dünya


Gazetemiz Yazı İşleri müdürlerinden Halkan Güldağ'ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Murat Başeskioğlu ile yapmış olduğu röportaj, aslında ülkemizin yıllardır ihmal edilen ve sözde çözümlerle geçiştirilen en önemli konusunu çok açık bir biçimde gözler önüne koyma açısından kanımızca bir gazetecilik örneği idi. (DÜNYA, 15 Şubat 2006)

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Murat Başeskioğlu, konularının önemini bilen çok konuşmak yerine iş üretmeyi ilke edinmiş deneyimli bir politikacı olduğu kadar, iyi bir yönetici olarak da dikkatleri üzerinde toplamıştır.

Sayın Başeskioğlu'na göre sosyal güvenlik sistemimizi "Bu şeklide yürütmemiz mümkün değil"dir.

Sayın Bakan yerden göğe kadar haklıdır. Bu haklılığını hemen örneklememiz mümkündür.

Primlerini kuruşu kuruşuna ödeyen bir Bağ-Kur'lu rahatsızlanmış ve Sosyal Sigortalar Kurumu hastanesine kaldırılmıştır. Ancak burada tedavisi mümkün görülmeyince kendisi üniversite hastanesine yönlendirilmiştir.

Üniversite hastanesinde Bağ-Kur'lu hastaya gerekli tedaviler yapılmasına rağmen, olumlu sonuç alınmamış, hasta vefat etmiştir.

Müteveffanın naaşı defnedilmek üzere üniversite hastanesinden alınırken hasta yakınlarına bazı belgeler imzalatılmıştır. Bu belgelerden birisi de borç senedidir. Borç senedinin miktarı ise 30.480 YTL'dir.

Bilahere üniversite hastanesi Bağ-Kur'lu hastanın tedavi masraflarını belirlemiştir. Masraf tutarı 30.503.60 YTL'dir.

Bağ-Kur; primini kuruşu kuruşuna ödeyen sigortalısının tedavisi için kendisine intikal eden fatura toplamının 30.503.60 YTL olduğunu yazı ile Bağ-Kur'lu hastanın mirasçılarına bildirmiştir. Buna karşılık Bağ-Kur söz konusu hasta için 29.698.20 YTL ödemeye hazırdır. Ancak bir şartla;

Bu şartın ise Bağ-Kur'lu olan ve bugün hayatta bulunmayan hastanın mirasçıları tarafından yerine getirilmesi mümkün değildir.

Şöyle ki;

Bağ-Kur'lu hastanın mirasçıları önce üniversite hastanesinin veznesine senetlerini ödeyecekler ve hesabı kapatacaklar, bundan sonra Bağ-Kur da mirasçılara hak ettikleri 29.698.20 YTL'yi ödeyecektir.

Bağ-Kur'lu olup tedavi aşamasında hayatını kaybeden hasta kiralık bir evde oturan yaşamını zorlukla idame ettirilebilen bir kişi olup, yakınları yani mirasçıları da aynı koşullarda yaşamaktadırlar. Bu kişilerin değil 30.503.60 YTL, 30 YTL ödeyecek durumları yoktur. Buna karşılık kendilerinden 30.503.60 YTL'nin ödenmesi istenmektedir.

Müteveffanın mirasçıları eğer bu parayı ödeyemezlerse durum ne olacaktır?

Üniversite hastanesi saymanlığının yanıtı kesindir.

"İcra takibi yaparız. Elimizde senedimiz var."

Bağ-Kur'lu olup primlerini kuruşu kuruşuna ödeyip hasta olduktan sonra ölmenin kaçınılmaz sonucu budur.

Şimdi soruyoruz. Bu mucize işkenceyi acaba kim icat etti?

Biz; yüzde yüz eminiz ki bu işkenceden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız'ın haberi yoktur. Ancak buna rağmen uygulama yukarıda anlattığımız gibi olmaktadır.

Sözü edilen Bağ-Kur'lunun ismi, soyadı ve sicil numarası, mirasçılarına Bağ-Kur tarafından yazılan yazı bizdedir. İstenildiği takdirde yetkililere takdim edilmek üzere muhafaza edilmektedir.

Bağ-Kur ile üniversite hastanesi kendi aralarında hesaplaşma zahmetine katlanamamıştır.

Bu arada her iki kurumun kendi arasında hesaplaşmasının da mümkün olmadığı pek de kabul edilemiyecek tarzda bizlere ifade edilmiştir.

Sayın okurlarımız,

Ülkemizde; Sosyal Sigortalar Kurumu ile Bağ-Kur'un özellikle vermiş olduğu sağlık hizmetleri üzerine basına intikal eden yakınmalar yanında şimdi bir de sigortalılara yaygın hizmet vermeye başlayan üniversite hastaneleri de eklenmiş bulunmaktadır.

Hayatını kaybetmiş olanların acılı hallerinden yararlanılmak suretiyle ellerinden senet alınmakta, sonra "Bunu ödemezseniz sizi icraya veririz" diye savrulan tehditler en azından insanlık açısından utanç verici olmaktadır.

Bağ-Kur'lu, sosyal sigortalı hastaların ellerinden neden senet alınmaktadır?

Bu sorunun da yanıtını öğrenmek hakkımızdır.

Ya hastaların yakınlarına savrulan tehditlere ne demeli!

"Senedinizi ödemezseniz icraya veririz, haciz yaparız!"

Bu tür olaylara seyirci kalmak olayların oluşumu kadar üzücüdür.

Son zamanlarda hastaların herhangi bir tedavi kurumuna başvurmaları halinde kendilerinden senet alınması artık alışkanlık haline gelmiştir. Hatta bu senetler çoğu kez boş olarak alınmakta ve bilahere doldurulmaktadır.

Yaşamakta olduğu sağlık sorununa çözüm arayanların çoğu kez bu tür senetleri verirken veyahut da imzalarken işin gerçek yüzü kendilerine anlatılmamakta ve açıklanmamaktadır. Sonra tehdit unsuru olarak kullanılmaktadır.

Alınan senetler bilahere yapılan harcamalar esas alınarak doldurulmakta ve hatta takibe dahi verilmekte haciz uygulamalarına gidilmektedir.

Düzenlenen faturaların gerçeği yansıtıp yansıtmadığı ise ayrı bir çalışma ve yazı konusudur.

Dünyanın hiçbir ülkesinde sosyal güvenlik kapsamında olup da bu tür kandırmaca ile elinden senet alınarak tedavi uygulamasına rastlamak mümkün değildir. Biz bu yazımızla bir gerçeği gözler önüne sermeyi amaçladık. Beklentimiz sosyal güvenlik kapsamı çerçevesinde ilgili yerlere başvuran hastalardan dolanbaçlı bir biçimde senet alınmasına son verilmesidir.

Diğer bir dileğimiz ise yukarıya aktarmış bulunduğumuz örnek olayla ilgili olarak kurumlar arasında hesaplaşma yapılarak, hasta mirasçılarından alınan senedin kendilerine iadesinin sağlanmasıdır.

İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve Danışmanlık Ltd.Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30

 

Veysi Seviğ

 

Okunma: 719

Diğer Yazıları

 


Yazarın En Çok Okunan 5 Yazısı

 

Bağ-Kur ve bir Bağ-Kur'lunun ölümü ve sonrası