|
Bankalarda müşterek hesap sorunu
Veysi Seviğ - 28 Mart 2008 Cuma - Referans
Borçlar Kanunu'nun 148'inci maddesi uyarınca borcun tamamının tediyesini istemek
hakkını her birine bahşettiğini (sağladığını) borçlu beyan ettiği hallerde,
müteaddit (birden fazla) alacaklılar arasında teselsül mevcuttur.
Yeni Borçlar Kanunu tasarısında yer alan bir benzer düzenleme ile dei "aksi
kararlaştırılmadıkça veya alacaklılar arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden
anlaşılmadıkça" alacaklıların her biri edim üzerinde eşit hak sahibi olacaktır.
Borçlar Kanunu'nun 148'inci maddesi özellikle bankalarda sıkca rastlanan ortak
hesapların çerçevesini çizmekte ve aynı zamanda hukuki dayanağını
oluşturmaktadır.
Bu yasa maddesi ile intikal ve veraset vergisi uygulamasına mani olunmakta, çoğu
kez de, kanuni mirascıların hakları, çoğu kez de haberleri olmadan başkalarınca
kullanılmaktadır.
Çünkü ortak hesaplarda, hesap ortaklığı olanlar bankada bulunan paranın tamamını
çekme hakkına sahip olabilmektedirler.
Bilimsel öğretide ortak hesap kavramı adı altında hem tek imzalı (teselsüllü)
ortak hesap, hem de "birlikte imzalı" ortak hesap türü anlaşılmaktadır. Ortak
hesap türü ayrımını sağlayan tek ölçüt, banka nezdindeki hesap üzerinde birlikte
alacaklıların tasarruf yetkilerinin şeklidir. İlkinde her bir mudi banka hesabı
üzerinde diğerlerinin katılımı olmaksızın tasarruf edebilmektedir.
Konuya ilişkin olarak oluşan görüşlere göre "Müşterek hesabı açan ve müşterek
mevduatın konusu olan harayı yatıran hesap sahibinin sözleşmeyi imzalaması ile
sözleşmenin banka ile diğer hesap sahipleri arasında kurulmuş olduğu kabul
edilmektedir. Bu durumda diğer hesap müşterek hesap sahiplerinin imzalarının
sözleşmede bulunmaması sonucu etkilememektedir.
Eğer, sözleşmede aksine bir hüküm varsa, yani diğer hesap sahiplerinin de
sözleşmede imzaları olmadan sözleşmenin geçerli olmayacağı belirtilmiş ise, bu
katdirde imzalar tamamlanmadan hesap sahipleri söz konusu hesabı kullanamazlar.
Matbu sözleşme metninde böyle bir kayıt olmamasına, matbu sözleşme metninin
banka yetkilileri ve müşterek hesabı açtıran ve mevduatı bankaya yatıran hesap
sahibinin imzalarına rağmen sözleşmede diğer hesap sahiplerinin imzalarının
"yokluğu" nedeniyle sözleşmenin kurulmadığını iddia etmek, doğruluk ve dürüstlük
kuralına uygun düşmez. (Kaplan, ibrahim "Banka Sözleşmeleri Hukuku C.I. Ank.
1996, Sf:233 vd)
oluşan yargı kararlarına göre "Müşterek hesaptaki paylar aksi iddia edilip
kanıtlanmadıkça birbirine eşittir. Zira para müşterek hesaba yatırıldığına ve
pay bakımından bir anlaşma bulunmadığına göre, mülkiyetin yarı yarıya olmak
üzere hak sahiplerine ait olması gerekir." (11.HD, 21.03.2002, 157/2539, acar,
Faruk "Türk-İsviçre Medeni Hukukunda Alacaklılar Arası Teselsül" Doktora tezi,
Sf: 336-337)
Mevduat hesabı birden fazla kişiye ait ise, mudilerin birinin ölümü halinde,
aksine sözleşme yoksa, hesaptaki haralar eşit paylara bölünecek ve hayatta kalan
mudiye kendi payı ödenebilecektir. (Reisoğlu, Seza "Bankalar Kanunu Şerhi,
Ankara, 2002, Sf: 390) Zira taraflardan herbiri hesaptan para çekerken payına
göre kendi adına, payından fazla çektiği miktarda diğer hesap sahibine göre
borçlu durumuna girer. (2. HD 29.01.1987, 495/11191; HGK, 11.02.1998, 40/75)
Ülkemizde bir çok hallerde bankalar nezdinde müşterek hesaplar açılabilmekte ve
bu hesapların önemli bir bölümü de uygulamada teselsüllü olabilmektedir. Bu tür
hesapların taraflardan birince tamamen çekilmesi söz konusudur.
Gerek iş yaşamında ve gerekse özel yaşamda bu tür hesaplar özellikle hastalık ve
ölüm hallerinde önem arzetmekte olup genellikle bu tür hesapların önemli bir
bölümü kanuni mirascılar tarafından da bilinmemektedir.
Herhangi bir kişinin veya bir yakınının müşterek hesap nedeniyle paranın
tamamını çekmiş olması halinde, parayı bankaya yatıran mudinin mirascıları bu
haktan yararlanamaz hale gelebilmektedirler. Söz konusu hesapların taraflar
arasında ihtilaf yaratması halinde de var olan hesap bakiyesinin hesaba
katılımcı olan mudi sayısına bölünerek tasarruf edilir hale gelmesi gerçek hak
sahipleri açısından önemli bir haksızlık konusu olabilmektedir.
Diğer yandan da bu tür oluşumlarda Maliye Bakanlığı "Veraset ve İntikal
Vergisi"nden yoksun kalmaktadır. Gerçekte bu tür hesapların açılmasına neden
olan hallerin başında söz konusu vergiden kaçınma düşüncesi yatmaktadır.
Teknik anlamda müşterek hesap açılırken bankaya aksine bir anlaşma bildirilmemiş
ise, bankada açılan bu hesabın aktif teselsüllü hesap olduğu kabul edilmektedir.
(Tekinalp, Ünal Banka Hukuku'nun Esasları, İstanbul, 1988, Sf: 329; Kaplan Sf:
235,236)
İktisadi Dayanışma Gazetecilik
Matbaacılık ve Danışmanlık Ltd. Şti -
Türkiye' nin En Büyük Mevzuat Portalına Hoş Geldiniz. |