|
Yeni milli gelir serisi ve vergi yükü
Veysi Seviğ 17 Mayıs 2008 Cumartesi -
Referans
"Vergileme sorunları söz konusu olduğunda, özellikle politik alanda en çok
tartışılan konulardan biri de vergi yüküne ilişkin hususlardır. Vergi yükü ne
demektir? Böyle bir yükten söz edilebilir mi?"
Maliye Bakanılğı tarafından yapılan çalışmalara göre vergi yükü 2004 yılında
25,9, 2005 yılında 27,1 ve 2006 yılında ise 26,3'tür. 2007 yılı için henüz
kesinleşmemiş olmasına rağmen vergi yükünün 30,5 olduğu tahmin edilmektedir.
(Ancak bu rakamlar ve tahmin eski milli gelir serisine göredir.)
Gerçekte "Kamu ekonomisinin fonksiyonları ile vergi yükü ve kamu harcamalarının
büyüklüğü arasındaki ilişkileri konu alan araştırmalara göre, bir ülkenin sosyal
ve ekonomik gelişmişlik düzeyi ile toplam vergi yükü arasında yakın bir ilişki
bulunmaktadır.
Vergi yükü, bir ülkenin kamu maliyesinin değerlendirilmesinde göz önünde tutulan
en önemli göstergelerden bir tanesidir. Bu gösterge ile bir ülkenin ekonomisinde
kaynakların ne kadar kısmının devlet tarafından vergi veya diğer isimler altında
alındığını ifade edilir." (Yıllık Ekonomik Rapor, TC Maliye Bakanlığı, 2008
Sf:64)
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) yeni milli gelir dizisi dikkate alındığında
Türkiye'de ortaya çıkan vergi yükü değişimi konusunda bugüne kadar konuya ilgi
duyanlarca herhangi bir görüş ortaya konulmamış, daha doğrusu yeni milli gelir
dizisi maliye bilimi ile ilgilenenlerin dikkatini her nedense çekmemiştir.
Bilindiği üzere yeni milli gelir dizisine göre 2004 yılı gayri safi yurtiçi
hasıla 599.033 milyon YTL olup, buna bağlı olarak vergi yükü 23,6 olmuştur. 2006
yılında bu rakam yani vergi yükü yeni diziye göre 20, 2007 yılında ise yine 20
olarak tahmin edilmektedir.
Türkiye 2007 yılında beklediği büyümeye ulaşamamasına rağmen milli gelir
hesaplarında yapılan değişiklikle hem gayri safi yurtiçi hasıla artmış ve hem de
kişi başına düşen milli gelir 9.333 dolar olarak hesaplanmıştır.
Gayri safi yurtiçi hasılanın hesaplanmasında yöntem değiştirerek toplamı
artırmak suretiyle kişi başına düşen geliri bir anda artırmak suretiyle ülke
halkının zenginleştiğine yönelik söylemler gerçeklerle örtüşmemektedir.
Rakamların büyümesine rağmen bütçe ile yapılan fiili harcamalar ile vergi
gelirlenrinin artmadığı bir dönemde, milli gelirin yapılan bir hesaplama
operasyonu ile yükseltilmesi beraberinde bazı sorunları da getirmiş
bulunmaktadır.
Öncelikle Türkiye yeni milli gelir dizisine göre 1998 yılından bu yana en düşük
vergi yüküne sahip ülkelerden birisi haline gelmiştir.
Diğer yandan "1980'li yıllardan beri uygulanmakta olan vergi alma yerine
borçlanmayı tercih etme biçimindeki politikalar olumsuz etkisini, kamu
ekonomisinin temel fonksiyonlarından sapmalara yol açarak, üretimin düşmesi
biçiminde göstermiş ve ekonomik kriz yaratılmasına yol açmıştır."
Ancak "Ülkemizde son dönemlerde uygulanan vergi politikaları ile de ülkemizde
vergi sistemi yapısal olarak değişikliğe uğratılmış, bunun sonucunda dolaylı
vergilerin toplam vergi gelirleri içerisindeki payı artırılarak özellikle
tüketim ağır bir vergi baskısı altında bırakılmıştır. BU bağlamda dolaysız
vergilerin en önemlisi olan gelir vergisi uygulaması tam anlamı ile stopaj
vergisine dönüştürülmek suretiyle vergi mükellefi sayısının artması engellenmiş,
dolaysız vergilerin yükü belli bir mükellef grubu üzerinde yoğunlaştırılmıştır.
Günümüzde yeni milli gelir dizisine göre hesaplanan vergi yüklerinin Avrupa
Birliği ülkeleri bir yana OECD ülkeleri ile bile mukayesesi zor hale gelmiştir.
Gerçekte vergi yükü kavramı, vergiyi ödeyen bireyler açısından
değerlendirilebileceği gibi ekonominin tümü açısında da değerlendirilebilir. Bu
takdirde karşımıza toplam yani global vergi ile bireysel (ferdi) vergi yükü
kavramları çıkmaktadır.
Ülkemizde bu bağlamda toplumsal yani global vergi yükü ile ferdi vergi yükü
arasında da uçurum kadar farklı bir durum söz konusu olabilmektedir. Çünkü vergi
yasaları açısından milyar YTL kazananın geliri vergi dışı bırakılırken insanca
yaşam düzeyini sağlamaktan çok uzak asgari ücretin vergi kapsamında
değerlendirilmesi bu uçurumun çarpıcı örneğini oluşturmaktadır.
Bir başka açıdan olay incelendiğinde bazı hallerde vergilendirme aşırılığa
gidilmesi palinde bu davranış kayıtdışılığı özendirmektedir. Bunun tipik örneği
ülkemizde otomobil sayısı artarken akaryakıt tüketimi buna paralel
artmamaktadır. Bu bağlamda ülkemizde yoğun sayılabilecek boyutta kaçak akaryakıt
kullanımından bahis edilmektedir.
Teknik olarak hukuki bir olay olan vergi ödemenin ödeyicisi üzerinde meydana
getirdiği psikolojik etkiye vurgu "impact" denilmektedir. Bu etki toplum
içerisinde olumsuz bir sonucu ifade eden memnuniyetsizlik şeklinde gelişir.
Vergi sistemi ve yapısı konusunda gittikçe gelişen memnuniyetsizlik olgusuna
duyarsız kalmak mümkün değildir.
Son milli geliri hesapları üzerinden yapılan operasyondan sonra ülkemizin vergi
fakiri olarak tanımlanacak hale geldiğini ancak buna karşılık bazı kesimler
üzerinde vergi yükünün yoğunlaştığını söyleyebiliriz.
İktisadi Dayanışma Gazetecilik
Matbaacılık ve Danışmanlık Ltd. Şti -
Türkiye' nin En Büyük Mevzuat Portalına Hoş Geldiniz. |