Türk Lirası'nın aşırı değer kazanması açısından mali tablolar |
26.08.2008 |
|
| ||
Türk Lirası'nın değer kazanması nedeni ile ortaya çıkan kur farkları vergi
hukuku açısından giderek önem kazanmaya başlamıştır. Bu bağlamda kur farkları
gerçekte "Tarafların iradesi dışında tezahür eden ve sadece Türk Lirası ve
yabancı paralar arasındaki parite değişimlerinden kaynaklanan farklardır."
(İstanbul YMM Odası "Kur farklarının KDV karşısındaki durumu" Platform dergisi,
Rapor 07/34, 15 Ağustos 2007 Sf: 9)
Ülkemizde geçmişte kur farkları daha çok Türk Lirası'nın değer kaybından kaynaklanırken şimdilerde bu fark Türk Lirası'nın aşırı değerlenmesi nedeni ile oluşmaya başlamıştır. Günümüzde yabancı para birimine göre alacaklı olanlar, bu alacakları nedeni ile zarar etmekte buna karşılık yabancı para birimine göre borçlu olanlar ise bu durumdan kârlı çıkabilmektedirler. Bilindiği üzere yabancı para birimine göre
oluşan borç ve alacaklar ile nakit mevcutlar Vergi Usul Yasası'nın 280.
maddesinde belirlenmiş olan ilkeler çerçevesinde değerlendirilmektedir. Buna
göre "Yabancı paralar borsa rayici ile değerlendirilir. Borsa rayicinin
takarrüründe muvaza olduğu anlaşılırsa bu rayiç yerine alış bedeli" esas
alınmaktadır. Ülkemizde henüz serbest döviz borsası oluşmadığı için değerleme her yıl sonu itibariyle Maliye Bakanlığı'nca tespit ve ilan edilen kurlarla yapılmaktadır. Maliye Bakanlığı'nın ilan ettiği kurlardan biri efektif diğeri de döviz alış kurlarını göstermektedir. Bu ayrım ülkemizde bankacılık uygulamasında nakit yabancı paranın efektif, bunun dışındaki yabancı para cinsinden ödeme araçlarının, örneğin yabancı para birimine göre düzenlenmiş çek, poliçe, Hazine bonosu, tahvil ve benzeri nitelikteki alacaklılık haklı doğuran belgeler döviz olarak isimlendirilmektedir. Döviz alış kurları nakit olmayan yabancı paralar için kullanılır. Bu şekilde değerlenecek yabancı paralar döviz olarak adlandırılan yabancı para cinsinden düzenlenen mektuplar, senetler ve diğer kıymetli evraklardır. Banka hesaplarında tutulan yabancı paralar da bir alacak niteliği gösterdiği için döviz alış kuru ile değerlendirilir. Ayrıca Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan 130 ve 217 sıra numaralaı Vergi Usul Yasası genel tebliğlerinde de belirtildiği üzere değerleme günü itibariyle Maliye Bakanlı tarafından kur ilan edilmediği hallerde TC Merkez Bankası tarafından ilan edilen kurların esas alınması gerekmektedir. Buna göre yapılacak değerlemede efektif cinsinden yabancı paralar için efektif alış kurunun, bulunmaması halinde döviz alış kurunun alınmaması zorunlu olmaktadır. Maliye Bakanlığı kural olarak sadece yıl sonu kurlarını ilan etmektedir. Bunun dışında gerek dönem içinde ve gerekse geçici vergilendirme dönemlerinin sonlarında yapılan değerlemelerde, fiili kurum bulunmadığı durumlarda TC Merkez Bankası tarafından Resmi Gazete'de ilan edilen döviz alış kurları esas alınmaktadır. Fiili kur "Bir mal alımında işletmenin döviz
kasasından yaptığı ödeme sırasında satıcı tarafından uygulanan kurdur." Bu hesaplamayı bankalarda döviz hesabı bulunanlar için de yapabiliriz. Diğer taraftan son zamanlarda bazı ortaklara döviz cinsinden verilen borçlar, bankalarda oluşturulan yabancı para mevduatları, yabancı para birimine göre verilen iş avansları giderek uygulamada sorun yaratmaya başlamıştır. Bir yandan özel sektörün dış borçlanmasına neden olan Türk Lirası'nın aşırı değer kazanması diğer yandan işletmeler bünyesinden yabancı para cinsinden alacakları da hareketli hale getirmiş bulunmaktadır. Bir başka anlatımla Türk Lirası'nda yaşanan
değerlenme olgusu işletmelerin mali tablolarında karakter değişikliğine neden
olmaya başlamıştır. Bu durum mali tabloların güvenilirliği açısından yeni bir
tartışma ortamı yaratacak niteliktedir. İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve Danışmanlık Ltd. Şti - Türkiye' nin En Büyük Mevzuat Portalına Hoş Geldiniz. |
Veysi Seviğ
Okunma: 771 | |||
Yazarın En Çok Okunan 5 Yazısı
|