Müdür beyin kızı üniversiteyi kazandı

 

06.09.2008

 

Arşiv Arama

 

Önceki Sayfa

 

Üniversite mezunu, 26 yıllık kamu görevlisi olarak çalışıyordu. Eline ayda 2.012 YTL geçiyordu. Yönetici konumundaydı. Eşi ise öğretmen olarak çocuklarımızın eğitimine kendisini atamış bir kişiydi. Onun eline geçen net aylık 1.280 YTL idi. Lojmanda oturmaları nedeniyle kira sorunları yoktu.

İki çocukları vardı, küçüğü bu sene Anadolu lisesine gidecekti. Kızları ise vakıf üniversitelerinden birine gitmeye hak kazanmıştı.

Baba heyecanla vakıf üniversitesinin bu yılki ücretini öğrenmek istedi. Üniversitede ilgili bölüme kayıt yaptırmak için istenen yıllık ücret 15.400 YTL olarak belirlenmişti.

Ancak söz konusu üniversiteye gidebilmek için ya özel araç kullanılması veya servisten yararlanılması gerekiyordu. Servisin aylık ücreti 300 YTL olarak tespit edilmişti.

Okulda sabah kahvaltısı almak ve öğle yemeği yemek mümkün olabiliyordu. Baba, okulda sabah kahvaltısının 10 YTL, öğle yemeğinin ise 15 YTL olduğunu öğrenmişti. Ancak çocuk eğer her gün öğle yemeği yemeği kabul ederse ayda 250 YTL vererek indirimli tarifeden yararlanabilecekti.

Baba söz konusu verileri öğrendikten sonra kendi kendine bir hesap yaptı.

* Okul ücretinin aylık maliyeti (15.400/12=) 1.283 YTL
* Servis ücreti 300 YTL
* Yemek ücreti aylık 250 YTL
* Toplam 1.833 YTL.

Sadece kızının üniversite birinci sınıfı okuma gideri olarak ödemek zorunda olduğunu hesaplayan baba, birdenbire terlediğini ve sıkıldığını hissetti.

O gün mesai saati bitimine kadar kafasında kızının okul masrafları vardı. Bu parayı ödemesi mümkün değildi.
Eğer kızının kaydını yaptıracak olursa kendi maaşından elinde kalacak olan para sadece (2.012-1.833=) 179 YTL idi.
Bu para belki oğlunun aylık giderlerini ancak karşılayacaktı.

Eşinin lojmandan okula gidiş, gelişini düşündü, sabah 08.30'da okulda olmak zorundaydı. Eşi okula gidiş gelişlerinde toplu taşıma araçlarından yararlanıyordu. Tutumlu ve disiplinli bir insandı. Para harcamayı sevmezdi. Lüksü yoktu.
Okuldan eve, evden okula gider, ayda bir tane kitap satın alarak boş vakitlerinde okumaya çalışırdı.
Geçen yıl eğitim camiasının en başarılı öğretmenleri arasında sayılmıştı.

Birden aklına arkadaşlarından birinin ismi geldi. Müdür beyin çocukluk arkadaşlarından birisi İstanbul'da bir üniversitede öğretim üyesiydi.

Telefonla arkadaşını aradı. Tesadüfen arkadaşını okulda buldu.
Kızının İstanbul'da bir vakıf üniversitesini kazandığını, ancak eğitim ücretinin çok yüksek olduğunu, bu konuda kendisine yardım edip etmeyeceğini arkadaşına sorduktan sonra "Vallahi benim bu ücreti ödeyecek halim yok" dedi.
Arkadaşı olan profesör söz konusu vakıf üniversitesinde arkadaşları olduğunu söyleyerek en kısa zamanda kendisini arayacağını ifade etti.

Bu telefon görüşmesinden sonra müdür bey rahatlamıştı. Gözünün önünden bulunduğu makamın önemini gösteren olaylarla ilgili manzaralar geçti. Yutkundu. Bazen kapısında imza için kuyruk oluşurdu. O yaptığı işten haz duyardı. Ne de olsa kamu görevlisiydi. Görevi vatandaşa hizmetti. Bugüne kadar kimseden bir şey istememiş, işini kuralına uygun olarak yapmaya çalışmıştı.

Akşama kadar hep aklında kızı ve onun okula kaydı vardı.

Saat 16.30 sularında telefon çaldı. Karşısında arkadaşı vardı.

"Bak" dedi, "Ben rektörle konuştum. Kızın için ücrette yüzde 10 indirim yapılacak. Rektörün telefon numarasını vereyim yaz. Kayıt için gitmeden önce telefon et. Benden selam söyle" dedi.

Arkadaşının konuya duyduğu ilgiye ve gösterdiği yakınlığa teşekkür etti.

Kendisine kolaylık sağlanmıştı. Kızı için okul ücreti olarak 15.400 YTL yerine 13.860 YTL ödeyecekti. Böylece okul maliyeti kendisine 15.400 yerine (15.400-1.540=) 13.860 YTL, aylık maliyet ise (13.860/12=) 1.155 YTL olmuştu.
Kuruşları dikkate almazsa yemek ve yol parası dahil kızını vakıf üniversitesinde okutmanın aylık maliyeti (1.550+250+300=) 1.705 YTL olacaktı.

Bu parayı ödedikten sonra kendisine maaşından kalan kısım ise (2.012-1.705=) 307 YTL idi.

Saat 17.30 olmuştu. Dairesinde çalışanlar "iyi akşamlar" dyerek birer ikişer evlerine gitmeye başlamışlardı.
O ise yerinden kalkamıyordu. "Ben neden çocuklarımı rahatlıkla okutacak kadar para kazanamıyorum" diye düşündü.
Kendi kendine "Ben kızımı para yüzünden üniversiteye gönderemeyecek miyim" diye derin bir düşünceye daldı.
Saat 19.30 olmuştu. Cep telefonu çaldı. Eşi "Geç kaldın. Evde seni bekliyoruz, merak ettik" diyordu.
Yerinden kalktı. Gece bekçisi kapıda bekliyordu.

Yola çıktı, dalgın dalgın yürümeye başladı.

Not: Rakamlar ve olay gerçektir.

İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve Danışmanlık Ltd. Şti - Türkiye' nin En Büyük Mevzuat Portalına Hoş Geldiniz.

 

Veysi Seviğ

 

Okunma: 847

Diğer Yazıları

 


Yazarın En Çok Okunan 5 Yazısı

 

Müdür beyin kızı üniversiteyi kazandı