Bir lise öğrencisinin dramı

 

04.07.2009

 

Arşiv Arama

 

Önceki Sayfa

 

Bir lise öğrencisinin dramı

Veysi Seviğ - 04 Temmuz 2009 Cumartesi - Referans

Bu yıl üniversite sınavlarına girecekti. Okuduğu lisede tüm olumsuz ekonomik koşullarına rağmen başarılı br öğrenciydi. Okulun hem futbol hem de voleybol takımlarında oynuyor, boş saatlerinde bir otoparkta çalışan babasına yardım ediyor, araçları otoparkta boş yerlere yönlendiriyor, giriş ve çıkışlarına yardımcı oluyor, bu işlerden aldığı bahşişlerle ailesine yük olmadan okumaya çalışıyordu.

Okullar arası yapılan maçların birinde karşı takım oyuncusu ile çarpışarak yere düştü, hemen ayağa kalktı, sol ayağında bir sızı hissetti. Ancak onun için okul takımının galibiyeti çok önemliydi. Maça devam etti.

Sonuçta galip gelmişlerdi. Çok mutluydu. Arkadaşları ile güle oynaya evinin yolunu tuttu. Takım arkadaşları ile hemen hemen aynı semtte oturuyorlardı. Ertesi günü yazılı sınavı vardı. Evde annesinin hazırladığı yemeği yedi. Köşeye çekildi, ertesi günkü sınavı için çalışmaya başladı.

Saatler geçtikçe ayağındaki sızı daha da arttı, baldırında şişlik ve morarma olmuştu. O, böyle durumlara alışıktı. Bir naylon torbaya koyduğu buzları baldırına bastırdı. Gecenin ilerleyen saatlerinde olduğu yerde uyuyakaldı.

Ertesi sabah erkenden uyandı, saat dört buçuk beş arasıydı, ayağı dün akşamkinden daha az ağrıyordu. Yine ders çalışmaya başladı. Sabah altı buçuk sularında her gün sabah kahvaltısı olarak çeyrek ekmek içine ortasından bıçakla kesmek suretiyle ikiye bölmüş bulunduğu haşlanmış yumurtayı koyarak kendisine göre hazırlamış olduğu sandviçi yemeği alışkanlık haline getirmişti. Bu sabah da aynı sandviçi hazırladı, iki bardak çayla kahvaltısını yaptı. Saat yedi civarı okula gitmek üzere evden ayrıldı.

Sınavı iyi geçmişti. Okulda sevilen bir öğrenciydi. Herkes ondan bahsediyordu. Bir gün önceki maçta çok başarılı olmuştu. O da belki hayatının en güzel gününü o gün olarak yaşadı.
Ayağındaki sızı devam ediyordu. Zar-zor okul çıkışından sonra evine geldi. Komşu teyzenin yapmış olduğu bir merhemi ayağına sürdü, yine dersinin başına geçti. Onun için üniversiteye girmek tek hedefti.

Birkaç gün böyle geçti. Cuma günü son dersten çıktıktan sonra okul bahçesinde yapılan törene katıldı. Tören bittikten sonra karşılaştığı beden eğitimi öğretmeni "Dur bakayım ne o sen topallıyorsun, maçtaki sakatlığın geçmedi mi" diye sordu.

Öğretmeni bu soruyu sorduktan sonra yere çömelerek onun pantolon paçasından elini soktu, ayağına baktı. Eli ile öğrencisinin ayağını yoklarken o birdenbire "ah" diyerek sıçradı.
Deneyimli beden eğitimi öğretmeni hemen onu en yakın sağlık merkezine götüreceğini söylediğinde o, "Yok öğretmenim ayağım iyi" diyebildi.

Öğretmen kararlıydı. Onu ikna ederek civardaki bir hastaneye götürdü. Yapılan ilk muayenede sağ ayak kemiğinde bir çatlama olabileceği ifade edilerek pazartesi günü ayağının detaylı bir röntgeninin alınması gerektiği hem kendisine hem öğretmenine söylendi.

O babasından para isteyemiyordu. Çünkü babası otoparkta çalışması karşılığında günlük 30 TL yevmiye alıyor, bu para ile hem ev kirası ödüyor hem de okul çağındaki iki çocuğunun tahsil giderlerini karşılıyor, kalan para ile de ailesinin geçimini sağlıyordu.

Pazartesi günü ayağındaki sızının yerini şiddetli bir ağrı ve acı almıştı. Okula zorlukla geldi.

İlk dersten çıktığında sınıfın kapısında beden eğitimi öğretmenini bekler buldu. Öğretmeni "Hadi bakalım gel buraya" diyerek onu bir taksi ile hastaneye götürdü.
Hastane yetkilileri onu derhal röntgene alarak detaylı ayak filmini çektiler.

Filmde ayak kemiğinin iki yerinde kırık tespit edildi. Ancak doktorlar çok kuşkuluydular. "Derhal ameliyata almamız gerekir" diyerek endişelerini beden eğitimi öğretmenine bildirdiler.
Filmin çekildiği günün akşamına doğru sağ ayağı ameliyat edildi. Ancak gecikmiş ameliyat kangren kuşkusunu da beraberinde getirmişti. On beş gün sonra yapılan muayene korkunç beklentinin ilk habercisi oldu.

Kangren olasılığı çok artmıştı. Ayağı dizkapağının hemen altından kesilecekti. O artık çok sevdiği futbol maçlarına oyuncu olarak katılamayacak, voleybol oynayamayacaktı.
Pisi pisine bir ayaktan yoksun kalmıştı. Aylar birbirini kovaladı. Nisan ayının ortasına doğru kesilen ayağında bazı morartılar oluştu. Tekrar hastanenin yolunu tuttular. Bu sefer kendisine ayağının kalçadan itibaren kesilmesi gerektiği söylendi.

Kaderine küsmüştü, doktorların söylediklerinden başkasına evet deme olanağı yoktu. Herkes üniversite sınavlarına girmek için son hazırlıklarını yaparken o bir bölümü daha önce kesilmiş olan ayağının kalçadan itibaren kalan kısmının kesilmesine de sessizce evet dedi.

Şimdi onun bir ayağı kalçadan itibaren yok. En büyük üzüntüsü üniversite sınavlarına girememiş olması.

Not: Yukarıda aktarılan olay bu yıl yaşanmış olup, gerçektir.

İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve Danışmanlık Ltd.Şti - Türkiye' nin En Büyük Mevzuat Portalına Hoş Geldiniz.

 

Veysi Seviğ

 

Okunma: 756

Diğer Yazıları

 


Yazarın En Çok Okunan 5 Yazısı

 

Bir lise öğrencisinin dramı