Genç bir işadamının ölümü

 

08.08.2009

 

Arşiv Arama

 

Önceki Sayfa

 

Genç bir işadamının ölümü

Veysi Seviğ -08 Ağustos 2009 Cumartesi - Referans

Genç ve işini iyi bilen, aynı zamanda baba mesleğini sürdüren bir işadamıydı. Mutlu bir yaşantısı vardı. Çocuklarının iyi yetişmesi tek amacıydı. İstanbul'a komşu bir ilde helva üretimi yapan bir fabrikanın sahibiydi. Fabrikasına ortak almaktan çekiniyordu.

Büyük kızı üniversite eğitimi alırken, babasının benimle tanışmak istediğini söyledi. Ben de sınıfında göze batacak derecede başarılı olan öğrencimin babası için bir gün belirleyerek görüşme isteğini kabul ettim.

Bundan yaklaşık 7-8 yıl önce, belirlediğimiz günde okulda buluştuk.

Lise mezunuydu. Gençliğinde okumak istediğini ancak kardeşlerin en büyüğü olduğunu, babasının vefatı üzerine eğitimini bırakarak babasının işini sürdürmeye başladığını, babasının ölümü sırasında işyerinin 7-8 kişi çalışan küçük bir imalathane niteliğinde olduğunu, bugünse teknolojik gelişmeden yararlanan, el değmeden üretim yapan bir fabrika konumuna geldiğini, işyerinde 58 kişi çalıştığını kısa sürede büyük bir coşku içinde anlattı.

Bir ara durdu, iki kızı olduğunu, büyük kızının fakülte seçiminde kendisinin isteği doğrultusunda hareket ettiğini, bundan mutluluk duyduğunu, ancak kızının ileride evlenmesi halinde, eşinin istekleri doğrultusunda hareket edebileceğini, bu nedenle gelecekten endişe duyduğunu da belirterek, "Acaba şirketleşsem daha mı iyi olur?" diye danışmak istediğini ifade etti.
Kendisine şirket modellerini kısaca anlattıktan sonra, bu konuda öncelikle bazı hazırlıkların yapılması gerektiğini söyledim. Buna bağlı olarak sözü edilen ilçede kendisinin muhasebe işlerini yürüten meslek mensubuyla da konuyu görüşmesini önerdim.

O tarihlerde, öğretim üyeliği yanında, bir kamu kurumunda da görevli bulunuyordum. Kendisine bu konuda ancak sınırlı bir destek verebileceğimi ifade ettikten sonra, öncelikle belli bir hazırlık devresi geçirmeden şirketleşmeye yönelmemesini, şirketleşme aşamasında da ortaklarını belirlerken dikkatli olmasını kendisine bildirdim.

Kızı mezuniyetten hemen sonra babasının yanında çalışmaya başladı. Şirketin mali işlerini belli bir standarda oturttuktan sonra, şirketleşme konusunda zaman zaman kendi fikirlerini bana aktarmaya başladı.

İşleri giderek yoğunlaşıyordu.

Bir süre sonra, bir gece geç saatlerde, babasına destek veren bu öğrencim beni telefonla aradı.

Ağlıyordu. "Babamı kaybettik. Daha kötüsü biz sokakta kaldık. Fabrikayı amcam elimizden aldı. Çok zor durumdayız, bize yardım eder misiniz" dedi.

Ertesi gün için okulda buluşmayı önerdim, "Peki" diye yanıt verdi.

Bir perşembe günü saat 11.00'de mezun olduğu okulda buluştuk. Devamlı ağlıyordu. Zayıflamış, adeta ufalmıştı.

Babası yaklaşık bir yıl önce hastalanmıştı. Kendisine kanser teşhisi konmuştu. Hastanede üç ay tedavi gördükten sonra vefat etmişti.

Babasının hastalığının son dönemlerinde amcası, babasına yardım amacıyla fabrikaya gelmiş, bazı işlerin yapımında babasına kısmen yardımcı olmuştu. Babasının ölümünden sonra da "Siz merak etmeyin, ben fabrikayı idare ederim. Elde ettiğimiz kazançtan da size her ay muntazam ödeme yaparım" demiş. Öğrencim olan kıza da "Sen burada kendini harcama, git mesleğini yap, bak bu ilçede muhasebeciler iyi para kazanıyor, senin staj yapman, ayrıca sınava girmen ve mali müşavir olman lazım" diyerek öğrencimi işten uzaklaştırmıştı.

Ancak, öğrencimin annesine yaklaşık beş ay para ödeyen amcası, sonra para ödemeyi bırakmış ve bir gün öğrencimi çağırarak, "Bak burası benim malım artık size buradan para ödemem mümkün değil, benim de ailem var" diyerek fabrikayla ilişkilerinin kesildiğini bildirmişti.

Bir yandan ağlayarak bunu bana anlatan öğrencim, diğer yandan fabrika arazisinin tapusunu bana göstererek, "Burası bizim malımız, ortaokul mezunu amcamın nasıl olur" diyerek şaşkınlığını bana anlatmaya çalışıyordu.

Öğrencimin acınacak hali, anlatabildiği kadarıyla annesinin ve kardeşinin durumu beni çok üzmüştü. Tekirdağ'da bir süre bulunmuş ve şu anda bir başka ilde görev yapan bir arkadaşım aklıma geldi. Hemen telefonla onu aradım, bir süre yargıçlık yapmış bilahare üniversiteye geçmiş, sonra da serbest çalışmaya başlamıştı. Öğrencimle kendisini tanıştırmak istediğimi bildirdiğimde, duraksamasız önerimi kabul etti.

Öğrencim ve annesi kendi haklarının korunması için söz konusu arkadaşımı vekil tayin ettiler. Bir süre sonra gerçek ortaya çıktı. Öğrencimin babası hastanede yatarken, ölümünden üç gün önce nüfus kâğıdı ibraz edilmek suretiyle fabrika, babası tarafından amcasına satılmış görünüyordu. Ancak yapılan araştırmalarda ve çalışmalarda, tapudaki imzanın babasına ait olmadığı ve babasının da işlem gününde hastaneden çıkacak durumda bulunmadığı tespit edildi. Olay henüz yargıda sonuçlanmadı. Öğrencimiz şimdi bir kurumda çalışıyor, kız kardeşiyse hukuk fakültesinde öğrenci.

İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve Danışmanlık Ltd.Şti - Türkiye' nin En Büyük Mevzuat Portalına Hoş Geldiniz.

 

Veysi Seviğ

 

Okunma: 627

Diğer Yazıları

 


Yazarın En Çok Okunan 5 Yazısı

 

Genç bir işadamının ölümü