Ahlar Sokağı

 

03.07.2010

 

Arşiv Arama

 

Önceki Sayfa

 

Ahlar Sokağı

Veysi Seviğ - 03 Temmuz 2010 Cumartesi - Referans

Avukat Burhan Gürleroğlu yıllar öncesinde İstanbul Üniversitesi'nden yüksek lisans arkadaşımız. Kendisi mesleki faaliyeti yanında yazar ve şair. Geçen yıllarda yayımlamış bulunduğu ‘Ahlar Sokağı' adlı şiir ve bazı yazılarının bulunduğu kitapçık birçok kişinin dikkatini çekmiş. Kitabının kapağında yer alan bir dörtlüğünde Gürleroğlu şöyle diyor: "Olur'a olmaz'a da / Demek için evet / Her işin başı rüşvet / Ohhh!... Ne âlâ memleket!..."

Biz bugün burada Gürleroğlu'nun 10 Haziran 1976 yılında bir gazetede yayımlanan ‘Yargının tarafsızlığı' başlıklı yazısını sizlere sunmayı uygun gördük. Şöyle ki;

"Anayasanın 132. maddesinin 1. fıkrasında aynen-hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasa, kanuna, hukuka ve vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler-diye yazılıdır. Demek ki toplumun en yüce ve kutsal görevini üstlenmiş yargıçlar, kararlarında sağlıklı bir çözüm yoluna ulaşabilmek için anayasa ve kanunların ışığı altında yürüyecekler ve bu yolculukta da sadece ve sadece hukuk ve vicdani kanaatleri, kendilerine en büyük iki rehber olacaktır.

Hukuk devletinde bir tarafa, genellikle en ilkel topluluklarda dahi zaten yöneten, yönetilen herkesin uymakla yükümlü olduğu bazı yöntemler, düzenlemeler ve gelenekler vardır. Hangi düzeyde bulunursa bulunsun, sıfatı ne olursa olsun hiç kimse kuraldışı tutum ve davranışları gerek şahsı, gerekse toplum için meşale olarak kullanmaya kalkışmamalıdır.

Ayrıca, kuvvetler ayrılığı ilkesinin sözde ve kâğıt üzerinde değil gerçekten egemen olduğu ve işlerlik kazandığı ülkelerde yasama, yürütme ve yargı organları birbirlerinin yetki sınırlarını aşamazlar. Başka bir deyişle, biri diğerinin yerini alma doğrultusunda çaba ve girişimlere yönelemez. Hatta daha da öteye bu yönde bir istek, merak ve heves duyulması dahi bazı sakıncalar doğurabilir. Yargıçların görevlerinde bağımsız olması da, kuvvetler ayrılığı prensibinin kaçınılmaz ve tabii bir sonucu, aynı zamanda ülkemizde bir anayasa kuralıdır. Diğer taraftan, yargıçların bağımsızlığı sorunu, nasıl üzerinde inat ve ısrarla durulacak ve titrenecek bir konu ise devletin geleceği daha doğru bir deyimle varlığı için kararların tarafsızlığı üzerine toz kondurulmaması ve gölge düşürülmemesi de asıl ve yegâne amaçtır. Zira şüphe ve tereddütle karşılanan, inandırıcı olmayan kararlar, toplumun her ünitesinde ve kademesinde zihinleri bulandırabilir. Kişi ve kuruluşları yasadışılığa ve kaba kuvvete iter.

Öte yandan, yargı organlarının veya bir bölümünün hükümetle, siyasi partilerle ya da şu veya bu kuruluş ve kişilerle ters düşmesi veya uyum halinde olması diye herhangi bir şey söz konusu olamaz. Bir tarafa sempati veya kararları ister istemez yasal doğrultudan saptırabilir.

Yargıçların şunun veya bunun yanında veya karşısında olmamaları, bir fikrin ve akımın savunucusu veya yericisi durumuna düşmemeleri zaten görevlerinin gereğidir. Siyasal görüş ayrılıkları da şu veya bu nedenlerle kararlara yön çizmemelidir.

Ayrıca ister sağda ister ortada olsun, hiçbir kuruluşun, mahkemelerden çıkacak kararlara ipotek koyma hayaline kendini kaptırmaması ve bu durumlara da meydan verilmemesi lazımdır.

Bir yargı kuruluşunun başı veya üyesinin parti kavgalarında ve politik çekişmelerde taraf olması veya taraf olmaması şöyle dursun, o görünümü ve izlenimini (intiba) yaratması bile en objektif kararlara dahi kuşkulu ve endişeli gözlerle bakılmasına neden olur. Hele tartışmaların, haklı-haksız eleştirilerin, hükümetlere dönük tek yönlü suçlamaların veya övgülerin yargı organlarına saygıyı ve güveni azaltacağını söylemeye bilmem gerek var mı?

Bu arada hemen bir cümleyle belirtmek gerekirse, siyaset yapmaya hevesli ve niyetli olanların, siyaset yapılmayacak yerlerden, siyaset yapılabilecek alanlara yönelmelerinin, en doğal ve yasal hakları olduğunu hatırlatmakta yarar vardır. Bir de, politika sahnesine çıkmış ya da iktidara ve yönetime karşı olarak tanınmış kişilerin davalarına ağırlık verilmesi, özel bir özen gösterilerek öncelik ve ivedilik tanınması, buna karşı sokaktaki sade vatandaşın dertlerinin savsaklanarak bir türlü çözüme kavuşturulamaması, yalnız yargı kuvvetini zedelemekle kalmaz, eşitlik ilkesini de alaşağı ederek beraberinde götürür. Artık, her türlü yayın organlarının ve fısıltı gazetesinin etkinliğini sürdürdüğü, şu veya bu doğrultuda kamuoyunu oluşturduğu yerlerde ve dönemlerde her yazılanı ve söyleneni birer veri (muta) ve gerçek olarak kabul etmekten özellikle yargıçlar şiddetle sakınmak ve kaçınmak zorundadır. Şartlanma ve tek yönlü bilinçlenmenin olaylara gerçekçi, objektif ve genel bir görüş açısından bakmayı engellediğini hiç kimse inkâr edemez." (Ahlar Sokağı, Sf: 202-203)

Gürleroğlu'nun bu yazısının yayım tarihi 10 Haziran 1976. Aradan 34 yıl geçti. Halen ülkemizde ‘yargının tarafsızlığı' tartışılmakta. Değişen bir şey yok.

Gürleroğlu bir başka yazısında, tanıklık konusunda şöyle demektedir: "Çok boyutlu ve çok önemli, hatta yaşamsal sonuçların da doğmasına neden olan tanıklığın, kime karşı ve şartlar ne olursa olsun tarafsız, dürüst, yansız, yönsüz, her türlü düşünce, akım, duygusallık ve baskılardan uzak olarak işlemesi ve daha yerinde ve gerçekçi bir deyişle işletilmesi gerekir." (15 Nİsan 1976)

Gürleroğlu'nun ‘Ahlar Sokağı' Kızkulesi Yayıncılık ve Tanıtım Hizmetleri Yayınları'ndandır. İsteme için (0216) 341 08 65 veya 492 59 74-75 telefonla başvurulabili

İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve Danışmanlık Ltd.Şti - Türkiye' nin En Büyük Mevzuat Portalına Hoş Geldiniz!

 

Veysi Seviğ

 

Okunma: 618

Diğer Yazıları

 


Yazarın En Çok Okunan 5 Yazısı

 

Ahlar Sokağı