|
BİZE GÖRE
Vergilendirmede tevkifat başarılı mı?
Veysi Seviğ - 30 Mayıs 2005 Pazartesi - Dünya
Geçmişte, yaklaşık 300 yıl önce izlenmesi ve kolaylığı nedeniyle uygulanmaya
başlanan tevkifat suretiyle vergilendirme yöntemi, son on yıldır özellikle
vergilendirmede genellik ve eşitlik ilkeleri ile örtüşmediği için yavaş yavaş
terkedilmeye başlanmıştır.
Vergilendirmede temel ilke vergi yükümlülerinin beyanları üzerinden tarh ve
tahakkuk işlemlerinin tamamlanmasını sağlayacak yöntemlerin geliştirilmesi ve
uygulanmasıdır.
Ülkemizde de anayasal buyruk gereği "Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı
Maliye politikasının sosyal amacıdır."
Bu buyruğun temel dayanağı vergilendirmede eşitlik ve adaletin sağlanmasıdır.
Bir başka anlatımla vergide eşitlik ilkesi yükümlülerin vergi ödeme güçlerini
dikkate almak suretiyle vergilendirmenin yapılmasını öngörmektedir.
Tevkifat suretiyle vergilendirmede hak sahibine yapılan ödemeler öngörülen
oranda kesintiye tabi tutulmakta ve kesintiden sonra kalan miktar hak sahibine
ödenmektedir. Uygulamada hak sahiplerinin vergisi kesinti suretiyle alınan
gelirinin yeniden vergilendirilmesine yönelik hukuki düzenlemelere~ karşı
devamlı belli bir direnç gösterdikleri ve bu bağlamda da kendilerinden kesinti
suretiyle alınan vergiye nihai vergi görüntüsü kazandırma gayret ve çabasına
girdikleri gözlenmektedir. Bu çabalar bazı hallerde siyasi destekle
bütünleşmektedir.
Oysa eşitlik ilkesi yükümlülerin vergi ödeme güçleri dikkate alınmak suretiyle
vergilendirmenin yapılmasını öngörür. Başka bir deyişle kişilerin genel vergi
yüküne kendi ödeme güçlerine göre katılmalarını hedefler.
Gerçekte; vergilendirmede mali güce göre vergi alma kuramı herkesin eşit
koşullar çerçevesinde vergi ödemesini sağlamaya yöneliktir.
Bu bağlamda da vergilendirmede adalet, sosyal devletin en etkin uygun aracı
olarak kabul edilir.
Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı bu ilkelere uyularak sağlanır.
Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu bir kararda da vurgulandığı üzere "vergide
eşitlik ilkesi, mali gücü aynı olanların aynı, mali gücü farklı olanların ise
ayrı oranda vergilendirilmesidir. (AYMK E: 94/80, E.95/6 "Anayasa Yargısı ve
Vergi Hukuku" Gerek, Şahnaz-Aydın, Ali Rıza Seçkin Kitapevi Sf: 116)
Tevkifat uygulamasının nihai vergiye dönüştüğü hallerde genellikle
vergilendirmede eşitlik ilkesinden sapılmaktadır. Kaldı ki tevkifat
uygulamasında tevkifatı yapanlar ile tevkifata muhatap olanların kendi
aralarında oluşan menfaat ortamı sonuçta uygulamanın kayıtdışına kaymasına da
neden olabilmektedir.
Son yıllarda tevkifat yoluyla vergilendirmeye yönelmenin vergi idaresinin
yetersizliğinden kaynaklandığı ifade edilmektedir. Bu bağlamda geçmişten bu yana
yapılan eleştirilerin başında da tevkifat suretiyle yapılan vergilendirmenin
eşitlik ilkesinden sapma olarak görülmesi gelmektedir.
Tevkifat suretiyle vergilendirmede tevkifat oranının sıfır olarak belirlenmesi
halinde ortaya çıkan tablo ise gerçekten vergilendirmede eşitlik açısından
üzerinde durulması gereken bir konudur.
Bazı hallerde tevkifat oranları yüksek tutulabilmektedir. Bu takdirde de
kendisinden tevkifat yapılan kişi kendisinden kesinti suretiyle alınan verginin
finansman yükü ile karşı karşıya kalmaktadır. Bir başka anlatımla kendisinden
kesinti yapılan kişinin eline kesinti miktarı kadar eksik bir pay geçerken,
belki başka bir faaliyet alanında olan kişiye kesintisiz olarak almış bulunduğu
istihkakını genel beyan döneminde bildirecek, dolayısıyla elde etmiş bulunduğu
maIi olanağı bir süre değerlendirme olanağını kullanacaktır.
Dünya üzerinde ülkemizle birlikte bazı ülkelerde kesinti suretiyle alınan
verginin nihai vergi haline dönüştürülmesi yönünde adeta etkin bir baskı
oluşturulması gündeme gelmektedir. Bu bağlamda Gelir Vergisi Yasası'na eklenen
geçici 67'nci madde bu görüşün somut bir örneğini teşkil etmektedir.
Kesinti suretiyle vergilendirmede gerçek anlamda vergi yükümlüsü olan kişinin
bazen beyanla ilgili hakları kısıtlanmakta, bazı hallerde de beyan dışı kalması
söz konusu olabilmektedir.
Gerçekte vergilendirmede şahsilik ilkesi geçerli olduğundan eşit gelir elde
edenlerin eşit olarak bu gelirden yararlanmaları bazen mümkün olamamaktadır. Bu
nedenle vergi matrahlarının kişisel durum dikkate alınarak düzenlenmesi gerekir.
Kendisinden kesinti suretiyle vergi alınanların vergiye karşı duyarlılıkları
kendilerinden yapılan kesintinin niteliğine göre değişmektedir. Ancak kesinti
suretiyle alınan verginin sonuçta kesintiyi yapan tarafından ödenmesi
zorunluluğu olduğundan, vergi kesintisini yapma görevini üstlenmiş olanın konuya
bakış açısı ve yapmış olduğu kesintileri vergi idaresine aktarabilme olanağına
göre de önem arz etmektedir.
Avrupa ülkelerinin bir bölümü ile ABD'de kesinti suretiyle vergilendirme yerine
beyan usulünün geçerli kılınmasında yatan düşünce vergilendirmede eşitlik ve
genellik ilkesinin sağlanmasına verilen önemdir.
İktisadi Dayanışma Gazetecilik
Matbaacılık ve Danışmanlık Ltd.Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30
|