|
BİZE GÖRE
Ekonomik yapıdaki değişim ve uygulanan
Maliye politikası
Veysi Seviğ - 06 Eylül 2005 Salı - Dünya
İstanbul Ticaret Odası tarafından açıklanan ağustos ayına ait ücretliler geçinme
indeksine göre perakende fiyatlar bir önceki aya göre yüzde 1.4 oranında artış
göstermiştir. Bu oran "Perakende fiyatlardaki değişimi yansıtan ağustos ayları
itibariyle son beş yılın en yüksek değeridir. "Bu bağlamda "giyim ve ev eşyası
harcamalarındaki azalışa rağmen, ağustos ayında gıda, kültür-eğitim ve eğlence,
konut ulaştırma ve haberleşme harcamalarındaki artışlar genel enflasyon üzerinde
etken olmuştur."
Diğer yandan, ülkemizde ihracattaki artış hızı gerilemiş ithalat ise artmaya
devam etmiştir. Temmuz ayı verilerine göre ihracatın, ithalatı karşılama oranı
yaklaşık yüzde 57 olmuştur. Geçtiğimiz yıl aynı dönemde yüzde 64.5 olan
ihracatın ithalatı karşılama oranındaki bu düşüş son derece önemlidir. Ayrıca
dünya üzerinde ham petrol fiyatlarında ortaya çıkan artış ithalat rakamlarının
gelecek aylarda daha da artacağını göstermektedir.
İthalat rakamlarının değerlendirilmesinden de anlaşılacağı üzere ithalat
rakamlarının artışında yatırım malından daha çok ara malı ithalatının etkili
olduğu anlaşılmaktadır. Ancak söz konusu ara malı ithalatındaki artışın üretime
aynen yansımadığı anlaşılmaktadır. Bu durum ülkemizde ara malı olarak tanımı
yapılan mal grubunun nelerden ibaret olduğunun bilinmesi zorunluluğunu gündeme
getirmektedir.
Gerçekte Türkiye'de 2005 yılında büyüme rakamlarında da belli bir düşüş
gözlenmektedir. Tekstil, hazır giyim, deri sanayii ve hatta son aylarda otomotiv
sektöründe dahi belli bir daralma ve durgunluğun etkili olmaya başladığı
anlaşılmaktadır.
İç piyasadaki tüketimin geçen yıla göre geride kaldığı görülmektedir.
Dolayısıyla 2005 yılında yüzde 5 büyüme hızını yakalamak giderek zorlaşmaktadır.
Konut sektöründeki canlanmanın temel dayanağı kredili konut edinimine yönelik
olarak yapılan yönlendirmelerdir. Mali sektörün kredi piyasasındaki darboğazı
aşabilmek için konut edinimini kredilendirmesi, yeni bir ekonomik sorunun
habercisi niteliğindedir.
Konut kredilerinin kaynağı özel nitelikte dış borçlanmalardır. Bu tür kredilerde
var olan vade ile borçlanılarak temin edilen fonların vadeleri arasında belli
bir uyum bulunmamaktadır.
Her ne kadar konut sektöründeki canlanma bir yandan istihdam olanağı yaratırken,
diğer yandan konut üretiminde kullanılan malların talebini de olumlu yönde
etkilemekte ise de, bu gelişmede vade uyumsuzluğu riski vardır.
Türkiye'de her şeye rağmen istihdam sorununun çözümüne yönelik olarak kalıcı bir
politika oluşturulamamıştır. Bu bağlamda yapılan yasal düzenlemenin yetersiz ve
etkisiz olması da sorunun devam etmesine neden olmaktadır.
Ülkemizde sanayi kesiminde yaşanan sorunlar giderek artmakta olup, ucuz Uzakdoğu
mallarının piyasayı adeta istila etmesi sonucunda, üretim yerine ithal malı
ticareti tercih edilir hale gelmiştir.
Böyle bir durumdan endişe etmemek mümkün değildir. Böylesine bir durumun
aşılabilmesi için yapılması gerekenleri doğru tespit edebilmek üzere öncelikle
bu durumun tarafsız bir gözle anahatları ile belirlenmesi zorunlu olmaktadır.
Bu tablonun temel nedenlerini ise şöylece belirleyebiliriz;
* Uygulanan Maliye politikaları, mevcut ekonomik veriler dikkate alınmadığından
bir süre sonra vergi gelirlerinin yetersiz kalmasına, buna karşılık dolaylı
vergilere ağırlık verilerek özellikle sanayi kesiminin mali açıdan
zayıflatılmasına, kayıtdışılığın ve özellikle yabancı malların reel kesimin
içine düştüğü darboğazdan yararlanmasına neden olmuştur.
* Denetimsiz para dolaşımı nedeniyle, uygulanan para politikasının etkisiz hale
gelmesine ortam hazırlamıştır.
* Mevcut durum nedeniyle bireysel nitelikteki ekonomik tercihlerde düşülen
yanılgılar özellikle mali sektörü olumsuz etkilemiştir.
* Mevcut resmi veriler dikkate alınarak yapılan değerlendirmelere göre alınan
kamusal nitelikteki kararların yeterli olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu gerçekler ekonomiyi riskli hale getirmiştir. Diğer yandan bir süredir
uygulanan Maliye politikaları vergi gelirlerinin yapısını değiştirmiş, hasılat
artırmaya yönelik olarak yapılması gereken düzenlemelerde, vergi tekniği ve
vergilendirmede adalet ilkelerine göre hareket edilmemiştir.
Türkiye'de dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı ilk altı
aylık dönemde yaklaşık yüzde 72 olmuştur. Bu durumda dolaysız vergilerin vergi
gelirleri içindeki payı yüzde 18'dir. Özel tüketim vergisi ile katma değer
vergisinin toplam vergi gelirleri içersindeki payı ise yüzde 59 olmuştur.
Dolaylı vergilere hangi hallerde ağırlık verilebilir? Bu konu oldukça teknik
bilgi ve araştırmayı gerektirmektedir. Ancak dolaylı vergilerin tüketimin
daraldığı dönemlerde beklenen hasılatı sağlaması mümkün değildir. Bu dönemlerde
dolaylı vergilerden vazgeçilmesi veyahut da dolaylı vergi yükünün hafifletilmesi
gerekir.
Dolaylı vergilerin ilk ödeyicileri sanayiciler ve tacirlerdir. Dolayısıyla
dolaylı vergilerin özellikle sanayi ve ticari kesim üzerinde finansman sorunu
yarattığını önceden bilmek ve tercihleri buna göre yapmak gerekir.
Bir sanayici herhangi bir malı üretirken kullanmak zorunda olduğu hammadde için
ödemiş bulunduğu dolaylı vergileri ancak üretim gerçekleştikten ve üretilen
malın satılması aşamasında yansıtması mümkün bulunmaktadır. Bir başka anlatımla
sanayicinin başlangıçta üstlenmiş bulunduğu dolaylı vergiler üretilen mal
satılana kadar kendi bünyesinde kalacak, bu nedenle yüklenilen vergi finansman
yükünü olumsuz etkileyecektir. Söz konusu malın talep eğrisi de bu malın
fiyatına ve alıcının gelir düzeyine göre, malın niteliği ve tüketim gerekliliği
ile birlikte önem arz edecektir. Bir başka anlatımla özellikle mal ve hizmet
bedeli ile birlikte dikkate alınan dolaylı vergiler talebi etkilediği kadar ve
belki de daha fazla üretici ile söz konusu malı pazarlayanlar üzerinde bir süre
kalan yük olarak da önem arz eder.
Maliye politikalarında dolaylı vergilere ağırlık verilirken, bu vergilerin
kesimleri nasıl etkileyeceği konusunda bir ön çalışmanın yapılması ve hatta
ekonominin durgunluk dönemine yönelmesi halinde bu vergilerinden fedakarlık
yapılarak ekonomiye hareketlilik ortamının sağlanması gerekir.
Türkiye'nin iç üretime, istihdam ve rekabet edebilecek maliyet oluşumuna
yönelik, reel sektörün gelişmesine ve büyümesine açık mali politikaların
oluşturulması zorunludur. Bu tür politikaların oluşturulmasında gecikme olması
halinde gecikilen sürenin ortaya çıkaracağı kayıpları karşılamak bazı hallerde
mümkün olamayabilir.
İktisadi Dayanışma Gazetecilik
Matbaacılık ve Danışmanlık Ltd.Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30
|