Vergi affının gecikmesi zarara yol açıyor

 

03.07.2008

 

Arşiv Arama

 

Önceki Sayfa

 

Vergi affının gecikmesi zarara yol açıyor

Ekrem Sarısu - 03 Temmuz 2008 Perşembe - Posta

Hem ekonomik krizlerden bunalan ve vergisini ödeyemeyecek duruma düşen mükelleflerin rahatlatılması, hem de kaynak yaratmak amacı ile vakit geçirilmeden bir vergi affı çıkartılması gerekiyor. Vergi aflarına, bazı kesimlerce tepki gösterilmesinin yarattığı tedirginlik, siyasi otoritenin yavaş hareket etmesine, vergi affının gecikmesi de kamu zararına yol açıyor.

Nasıl bir düzenleme yapılmalı

Siftah yapamadan dükkân kapatan mükelleften, vergi almak kolay değil. Çünkü, canının derdine düşmüş biri ancak, kaçırılmayacak kadar cazip bir teklif sunulursa, vergi borcunu ödemek için her türlü şartlarını zorlayabilir. Geçmiş düzenlemeler gösterdi ki, büyük bir avantaj olmazsa, zor durumdaki mükellef borç ödemeyi düşünemiyor bile. Af kanunu olarak algılanan ödeme kolaylığı düzenlemesinin başarılı olabilmesi için; mükellefe, aman bunu kaçırmayım dedirtecek cinsten olması lazım. Özellikle, gecikme zammı ve vergi cezalarında, mükellef lehine ciddi fedakârlık yapılmalı. Zaten; yıllık yüzde 5, yüzde 6 enflasyon hedeflemesi yapılan ortamda, yıllık yüzde 30 oranındaki gecikme zammı uygulamasının adil olduğundan söz dahi edilemez. Vergi aslını ödeyemeyen mükellef, gecikme zammı ilave edildiğinde borcunu tamamen ödeyemez hale geliyor.

Sonuç olarak; hem mükellefi rahatlatmak, hem de kaynak yaratmak için acilen 2003 deki vergi barışına benzer aşağıdaki gibi bir düzenleme yapılmasında yarar var.

- Vergi aslını ve gecikme zammı ve vergi cezasının yüzde 15 ini peşin ödeyenin, gecikme zammı ve vergi cezası borcunun kalan yüzde 85 i,

- Vergi aslını ve gecikme zammı ve vergi cezasının yüzde 30 unun 12 ay içinde ödeyenlerin;, gecikme zammı ve vergi cezası borcunun kalan yüzde 70 i,

- Vergi aslını ve gecikme zammı ve vergi cezasının yüzde 45 ini 24 ay içinde ödeyenlerin, gecikme zammı ve vergi cezası borcunun kalan yüzde 55 i,

- Vergi aslını ve gecikme zammı ve vergi cezasının yüzde 60 ini 36 ay içinde ödeyenlerin, gecikme zammı ve vergi cezası borcunun kalan yüzde 40 i,

- Vergi aslını ve gecikme zammı ve vergi cezasının yüzde 70 ini 48 ay içinde ödeyenlerin, gecikme zammı ve vergi cezası borcunun kalan yüzde 30 u,

- Vergi aslını ve gecikme zammı ve vergi cezasının yüzde 80 ini 60 ay içinde ödeyenlerin, gecikme zammı ve vergi cezası borcunun kalan yüzde 20 i,

- Yargıda bulunan ihtilaflı dosyalardaki vergi aslının yüzde 50 sini peşin ödeyenin, verginin kalan yüzde 50 si ile vergi cezasının tamamı,

terkin edilmeli,

- Geriye doğru 5 yıllık zaman aşımı süresi içinde vergi matrahlarını yüzde 20 artırıp, artırılan matrah farkı üstünden hesaplanan gelir ve kurumlar vergisini peşin ödeyenler, vergi incelemesi dışında tutulmalı,

- Stoklarında belgesiz mal bulunduranlardan(daha önce faturasız mal almış olanlar), malın emsal değeri üstünden yüzde 10 vergi alınmak suretiyle, malın defterlere geçirilerek resmileştirmesine ve stokla defter kayıtlarının uyumlaştırılmasına olanak sağlanmalı,

- Stoklarında mal olmadığı halde defterlerinde mal görünenlerin(daha önce faturasız mal satmış olanlar), malın emsal değeri üstünden, yüzde 10 vergi alınmak suretiyle malın defter kayıtlarından çıkartılarak, stok ile defter kayıtlarının uyumlaştırılmasına olanak sağlanmalı,

- Bir asla bağlı olmadan kesilen cezaların yüzde 20 sinin peşin ödenmesi halinde kalan yüzde 80 i terkin edilmeli,

- Belediyelere emlak vergisi borcu olanların, vergi asıllarını peşin ödemeleri halinde gecikme zammının tamamının, emlak vergisi aslı ile gecikme zammının yüzde 20 sini, 12 ay taksitle ödeyenin, gecikme zammı borcunun yüzde 80 inin, emlak vergisi aslı ile gecikme zammının yüzde 40 ının 24 ay içinde ödeyenlerin, gecikme zammının yüzde 60 ının, tahsilinden vazgeçilmelidir.

Yukarıdaki ödeme kolaylıkları belediye, il özel idarelerinin gelirleri de dahil olmak üzere her türlü kamu alacağı için uygulanmalıdır. Çünkü, kamu harcamaları için ihtiyaç duyulan kaynağın en ideal kaynağı vergidir. Devlet için vergi, en masrafsız ve geri ödemesi olmayan gelir kaynağıdır. Ancak, kaynak ihtiyacı vergilerle karşılanamadığı zaman, borçlanma yoluyla kaynak yaratılmaktadır. Borçlanmanın hem ciddi bir faiz maliyeti, hem de geri ödemesi olduğundan mecbur kalmadıkça başvurulmamamsı gereken bir yoldur. Bu açıdan, vergi affına karşı çıkanların özellikle bu hususu göz ardı etmememsi gerekmektedir.

Af değil ödeme kolaylığı


Esasında sıkıntı ülkede yaşanan kavram kargaşasından kaynaklanıyor. Toplumda vergi affı olarak algılanan düzenlemeler, gerçek anlamda bir af değil. Çünkü; af olarak adlandırılan düzenlemelerle hiçbir zaman kesinleşmiş vergi aslı silinmemiştir. Bir düzenlemenin “vergi affı” olarak adlandırılabilmesi için, kesinleşmiş bir verginin tamamının veya bir kısmının terkin edilmesi, yani silinmesi gerekir. Oysa bugüne kadar yapılan benzer düzenlemelerle, tarh ve tahakkuk ederek kesinleşmiş hiçbir vergi silinmemiştir. Silinen kısım aşağıdaki başlıklar altında açıklandığı üzere, haksız ve yüksek oranlı alınan gecikme zammı veya vergi cezasıdır.

Af olarak adlandırılan düzenlemeler esasında; “Ödeme kolaylığı”, “tahsilatın hızlandırılması”, “borç yapılandırılması”, “vergi barışı” ve “mükellefin gönlünü alma” gibi değişik adlarla tanımlanması düzenlemelerin ruhuna daha uygun düşmektedir. Çünkü, yapılan düzenlemenin temel amacı, başta vergi olmak üzere alınamayan kamu alacaklarının alınabilir hale getirilmesi, başka bir ifadeyle tahsil edilmesidir.

Tahsil edilemeyen vergi alacağını tahsil etmek af olur mu?


Bugün Devletin tahsil edemediği 2007 sonu itibariyle 16,7 milyar YTL. Mayıs 2008 sonu itibariyle de 23,4 milyar YTL (Bu tutarın içinde Gelir V., Kurumlar V. ve MTV gibi ödenmemiş ikinci taksitler de var) vergi alacağı var(bu tutara gecikme zammı dahil değil). Vergiler neden ödenmiyor. Her şeyden önce mükellefin mali durumu iyi olmadığından ödenmiyor. Mali durumu iyi olan mükellef vergisini neden ödemesin ki. Zaten kötü niyetli olsa, kayıt altına girip ödeyemeyeceği vergiyi kendi elleriyle tarh ve tahakkuk ettirmezdi. Yüksek oranlı(yetkililerin açıklamalarına göre en az yüzde 50) kayıt dışında çalışanlar göz önüne alındığında, kayıt altında vergi borcuyla boğuşan, vergi borcu altında ezilenlerin her türlü yardımı ve desteği hak ettiği görülür.

Ülke gırtlağına kadar borç batağına saplanmış ve tüm kaynaklarını borç faizine ayırdığı bir ortamda, vergi alacaklarını tahsil etmek için uğraşmasından doğru ne olabilir. Adı her ne olursa olsun, yapılan düzenleme tahsilâtı artırmak için yapılıyor. Nitekim; son olarak 2003 de Vergi barışı adıyla yapılan düzenlemeyle; ödenmeyen vergilerin tahsilini sağlamak için; gecikme zammı ve vergi cezasının bir bölümünden(yüzde 80 inden) vazgeçilerek; vergi aslını ile zam ve cezaların bir kısmının(yüzde 20 sinin) tahsili öngörülmüştü. Vergi barışı düzenlemesine IMF karşı çıkmış ve 600, 700 milyon YTL(600, 700 Trilyon lira) tahsil edilebileceğini iddia etmişlerdi. Oysa, vergi barışı düzenlemeleriyle IMF in iddialarının aksine, 4.7 katrilyon lira (bugünkü para birimimizle 4.7 milyar YTL) tahsilat yapılmıştı(sürenin kısa oluşu tahsilatın daha da yükselmesine mani olmuştu). Bu düzenleme yapılmammış olsaydı, Ülke 4.7 katrilyon lira(4.7 milyar YTL) daha borçlanacak, belki de bugüne kadar faiziyle birlikte borç tutarı 15, 20 katrilyon liraya( 15, 20 milyar YTL ye) yükselecekti.

Sonuç olarak, af olarak nitelenen vergi barışı düzenlemesiyle vergi aslının tek kuruşu dahi affedilmemiş, yani silinmemiş, hatta tahsil edilemeyen gecikme zammı ve vergi cezasının da yüzde 20 sinin tahsili başarılmıştı.

Bu tür düzenlemeler bir vergi affı değildir. Çünkü, verginin aslı affedilmiyor. Tam tersi, tahsil şansı kalmayacak kadar azalan, sürüncemede ki vergilerin tahsili sağlanıyor. Vazgeçilen kısım vergi sistemi içinde oran ve tutar yapısı itibariyle hukukiliği her zaman tartışma konusu olan gecikme zammı ve vergi cezasıdır.

Vergisini süresin de ödeyene haksızlık olmaz, aksine ilerideki vergi yükünü azaltır

Vergi affına, toplumun bazı kesimi “vergi ödeyene haksızlık oluyor” gerekçesi ile tepki gösteriyor. “vergi affı” ve “vergi ödeyene haksızlık oluyor” kavramlarının her ikisi de toplumda yanlış algılanan deyimler. Çünkü bugüne kadar çıkan af yasaları ile kesinleşmiş vergi hiç affedilerek silinmemiştir. Affedilen ve silinen adaletsiz oranlarda uygulanan ve kendinden beklenen işlevin aksi sonuca yol açarak ödenecek vergiyi de ödenmez hale getiren, vergi cezası ve gecikme zammı bir kısmi affedilmiş yani silinmiştir. Dolayısıyla “vergi affı” adlandırması, yersiz ve yanlış bir tanımlamadır.

Vergi affı ile “vergisini ödeyene haksızlık oluyor” ifadesi de, özünde yanlış anlaşılan bir deyim. Çünkü; her ekonomide ve her krizde mutlak kazanan bir taraf vardır. “Her kriz bir fırsattır” uzak doğu özdeyişinde olduğu gibi, kriz ekonomilerinde bile kazanan bir taraf bulunuyor. Kazanan ve vergisini ödeyenler veya kazanmasa da borç harç bularak zorlanarak vergisini ödeyenler; aynı zamanda her kaynak ihtiyacında da öncelikle başvurulan kişi ve kurumlardır. Şayet borcunu ödeyemeyecek durumda olanlara, ödeme kolaylığıyla da olsa borçlarını ödeme şansı verilmezse, alınamayan vergilerden dolayı duyulan kaynak ihtiyacı için, ileride yine vergisini ödeyenlere gidilecektir. Bu açıdan bakıldığında, borcunu ödeyemeyenlere bir şans verilip, ceza ve zamların bir kısmından vazgeçerek vergi borçlarının tahsili, vergisini zamanında ödeyenlerin gelecekteki olası vergi yüklerini azaltacağından, vergi affı ile borcunu zamanında ödeyene haksızlık yapılmış olmaz. Aksine borcunu ödeyene dolaylı yönden de olsa yarar sağlanmış olur. Netice itibariyle “ vergisini süresinde ödeyene haksızlık oluyor” ifadesi popülist bir deyim olup, Türkiye şartlarındaki ülkeler için özünde doğru değildir. Ancak kalkınmış, vergi tabanı geniş ve adaletli, herkesin mali gücüne göre vergi ödediği, vergi bilincinin oluştuğu, yerleşmiş ve içinde yaşanabilir bir vergi sistemi olan, kayıt dışılığın olmadığı ve kişi başı milli geliri 20, 30 bin dolar olan ülkeler için bu söylemin, son derece doğru olduğuna da hiç kuşku yoktur. bu tür ülkelerde vergi affı düşünülemez dahi. İnşallah bir gün bizim ülkemizde bu şartları sağlarda, bizim içinde bu söylem geçerli olur.

Vergi affının beklentiye yol açarak vergi ödenmesine mani olduğu da doğru değil

Toplumda vergi affına karşı çıkanların bir diğer gerekçesi de vergi aflarının, mükelleflerde yeni af beklentisine yol açarak, vergi tahsilâtına mani olduğu söylemi de, popülist bir söylem olup doğru değildir. Çünkü; vergi ödeme kimsenin keyfine bırakılmış bir konu değildir. Verginin hangi tarihte ödeneceği, ödenmeyen vergi için yapılacak takip ve icra işlemleri en küçük detaylarına kadar yasa ile belirlenmiştir. Vergiyi vadesinde ödememenin hapsen tazyikten tutunda, menkul ve gayrimenkul mal haczi, üçüncü şahıslar ve kurumlar nezdin de bulunan alacak, hak ve istihkakların haczi gibi pek çok yaptırımı vardır. Vergi ödeme gücü olan hiçbir mükellef, bu riskleri göze alarak vergisini ödemeyerek af çıkmasını beklemez. Önemli bir görüşmesi yapan mükellefin, vergi borcundan dolayı icra memurunun gelerek, görüşmenin tam ortasında, menkul mal haczi yaparak, mükellefin büro eşyalarını topladığını düşünebiliyor musunuz? Veya vergi borcundan dolayı mükellefin banka hesaplarına el konulduğunu veya oturduğu dairesinin satışa çıkartıldığını, yurtdışı çıkış yasağı uygulandığını. Vergisini ödeyecek parası olan hangi mükellef bu riskleri göze alır. Mümkün değil. Vergisini ödeyecek kadar mali gücü olan hiçbir mükellef bu riskleri göze almaz. Bu risklerden bir tanesi bile, bazen iş hayatının sonlandırabilir. Bu açıdan, vergi affı, aklı başında hiçbir mükellefte vergi ödemeyerek yeni bir af beklentisine yol açmaz. Bu söylemde doğru değildir.

Kaybedilecek davadan vergi almak ve yargının yükünü hafifletmek af mı?

Yargıya intikal eden ihtilafların yüzde 95 i mükellef lehine sonuçlanıyor. Ödeme kolaylığı düzenlemesiyle yargıda yüzde 95 oranında hiç tahsilât yapılamayacak mükelleflerden, vergi almak, ayrıca kaybedilecek davaların Hazineye yüklenen dava ve avukatlık masraflarından kurtulmak, af olarak nitelenebilir mi? Ayrıca; bugün yargıya intikal eden bir ihtilaf en az 3, 4 yılda sonuçlanıyor. Bu gecikme yargıdaki iş yükünden kaynaklanıyor. Af olarak nitelenen ödeme kolaylığı düzenlemesiyle, hem kaybedilecek davalardan vergi alınacak. Hem de yargının iş yükü hafifleyecek. İlerideki ihtilafların çabuk sonuçlamasından ekonomi karlı çıkacak.

Zaten yüzde 99 unu inceleyemediğin mükelleften

inceleme dışı tutma karşılığı ilave vergi almak Af olabilir mi?


Vergi mükelleflerinin ancak yüzde 1 i incelenebiliyor. İncelenemeyen yüzde 99 u da, 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolması ile inceleme dışında kalıyor. Af olarak algılanan düzenleme ile, zaten incelenemeyen ve yüzde 99 olasılıkla zamanaşımına uğrayarak inceleme dışında kalacak mükelleften, matrah artırımı yolu ile vergi alınması koşuluyla, inceleme dışında tutulması vergi affı olmadığı gibi, çok zekice düşünülmüş bir vergi alma yoludur. Hem de mükellef memnuniyeti sağlayarak. Dolayısıyla yapılacak benzer bir düzenlemeyi af olarak tanımlamak büyük haksızlık ve iş bilmezliktir.

Stok ve stoksuzluk düzenlemelerinden vergi almak af mıdır?

Kayıt dışılığın en iyimser tahminlerle yüzde 50 lerin üstünde olduğu bir ortamda hemen, hemen her işletmede faturasız ve belgesiz mal ve demirbaş bulunmasından doğal bir şey olamaz. İşletmelerde bulunan mal ve demirbaşların rayiç değerleri üzerinden, asgari yüzde 10 oranında vergi alınmak suretiyle belgesiz malların defter kayıtlarına geçirilmesine izin verilmesi de, bir af düzenlemesi olmadığı gibi, hem kayıt dışı işlemlere darbe vuran, hem de gelir sağlayan bir vergi uygulamasıdır.

Aksi, yani belgesiz satıldığından dolayı stoklarda bulunmamasına karşın, kayıtlarda bulunan mallara fatura düzenleterek, vergisel yükümlülüklerin yerine getirilmesi koşuluyla, kayıtlardan çıkartılmasına olanak sağlanması da, hem kayıt dışı işlemleri önleyen hem de vergi hâsılatını artıran bir düzenlemedir.

Sonuç olarak, belli oranda vergi alınarak stoklarla, kayıtların uyumlu hale getirilmesine ilişkin düzenlemelerle vergi asılları silinmediği gibi, aksine yeni ve ek vergi yoluyla kaynak yaratılmış oluyor.

Etik’i düşünecek durumda değiliz

Etik olarak vergi afları doğru değil. Ancak, etik ülkenin içinde bulunduğu durumla da yakından ilgilidir. Ülke şartları, etik’i, metiği düşünecek durumda değil. Halk deyimiyle “Para diye yoldaki parlak taşla yapışıldığı” bir ortamda, Devlet borçlanma yerine hangi yolla olursa olsun, vergi alacaklarını tahsil etmelidir. Mallı müflis durumundan kurtulmanın en sağlıklı yolu da budur.

Affa karşı çıkanlar kaynak ihtiyacını da karşılasınlar

Ayrıca, affa kim karşı çıkarsa çıksın. Ancak, Affa karşı çıkanların ihtiyaç duyulan kaynağı da cebinden ortaya koymaları lazım. Kuru kuruya lafla karşı çıkmalar Ülkeyi bu hale getirdi. Zor durumda olan esnaf ve sanatkârları da göz ardı etmek mümkün değil. Kimse kendi arzusu ile vergisini ödeyemeyecek duruma düşmez. Bu insanları vergi ödeyemeyecek duruma düşüren Ülkenin yaşadığı şartlardır. Af bu kesime de vergi borcunu ödeme imkanı sağlayarak, memnuniyete yol açacaktır. Affın gecikmesi, Hazineye girecek parayı geciktirerek, kamu zararına yol açıyor. Daha fazla gecikmenizin anlamı yok. Affı hemen çıkartıp para toplamaya bakalım. Hem de mükellef memnuniyeti yaratarak. Başbakanın söylediği gibi kazan, kazan.. Devlette kazansın. Vergi mükellefi de kazansın...

İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve Danışmanlık Ltd. Şti - Türkiye' nin En Büyük Mevzuat Portalına Hoş Geldiniz.

 

Ekrem Sarısu

 

Okunma: 2461

Diğer Yazıları

 


Yazarın En Çok Okunan 5 Yazısı

 

Vergi affının gecikmesi zarara yol açıyor