|
SOSYAL GÜVENLİK VE İŞ HUKUKU
İşçinin "sır saklama" borcu
İbrahim Işıklı - 21 Haziran 2006 Çarşamba - Dünya
Çalışma hayatında, işçi ve işveren arasında ortaya çıkan önemli bir sorunun
"işçinin sır saklama" borcuna aykırı davranarak işverenin mesleki ve ticari
sırlarını üçüncü kişilerle paylaşması olduğunu görüyoruz.
İş sözleşmelerinde, işçinin borçlarından birisi olarak sayılan "işçinin sadakat
borcunun" olumlu ve olumsuz iki yönü bulunmaktadır. Olumlu yönünden
bakıldığında, işçinin bir işi işveren yararına uygun olarak yapma borcunun ve
olumsuz yönden bakıldığında ise işçinin yaptığı veya yapacağı işlerde işverene
zarar verecek olan tutum ve davranışlardan kaçınması olarak ele alınabilir.
Diğer bir deyişle, iş sözleşmesinin işçiye yüklediği sadakat borcu, işçinin
işverene zarar verebilecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınma yükümlülüğü
altına sokmaktadır.
Bu açıdan bakıldığında, iş veya işletmeye ve işverene ait olup da, sadakat
borcunun bir gereği olarak saklanmasında zorunluluk bulunan sırların, üçüncü
şahıslara açıklanmaması, bu borcun esasını teşkil eder. Diğer bir deyişle işçi,
işverene veya işletmeye ilişkin olup da herhangi bir yolla bilgisi dahilinde
bulunan saklanması zorunlu bilgileri işverenin ticari rakiplerine ya da üçüncü
kişilere açıklamamakla yükümlüdür.
Aynı şekilde işçinin, işverenin veya işveren vekilinin şöhretine veyahut
kendisine zarar verebilecek haberleri yayması bunlar doğru olsalar bile, sadakat
borcuna aykırılık teşkil eder. İşverenin gizli tuttuğu üretim ve ticari
sırlarını başkalarına açıklamamak sadakat borcu kapsamındadır. İş sözleşmenin
askıda kalmış olması veya işçinin bu işverene bağlı çalışmasının sona ermiş
olması sadakat borcunu ortadan kaldırmaz.
İşçinin sır saklama borcuna aykırı hareket etmesi halinde, işveren işçinin iş
sözleşmesini 4857 sayılı İş Kanunu'nun 25/II-e bendindeki, "işçinin, işverenin
güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya
atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması" hükmü
gereğince bildirimsiz ve tazminatsız olarak feshedebilecektir. İşverenlerin
bildirimsiz fesih hakkından başka ayrıca tazminat isteme hakkı saklı kalacaktır.
İşverenlerin sendika yöneticiliği nedeniyle ayrılan işçileri çalıştırma
zorunluluğu
2821 sayılı Sendikalar Kanunu'nun 29. maddesinde, sendika ve konfederasyonların
yönetim kurullarında veya başkanlığında görev aldığı için kendi isteği ile
çalıştığı işyerlerinden ayrılan işçilerin bu görevlerinin;
. Seçime girmemek,
. Yeniden seçilmemek veya,
. Kendi istekleriyle çekilmek suretiyle son bulması halinde,
ayrıldıkları işyerinde, sendika veya konfederasyonlardaki yöneticilik görevinin
sona ermesinden başlayarak üç ay içinde işe yeniden alınmalarını istedikleri
takdirde, işveren talep tarihinden itibaren en geç bir ay içinde bu işçileri o
andaki şartlarla eski işlerine veya eski işlerine uygun bir diğer işe, diğer
isteklilere nazaran öncelik vererek almak zorundadır.
Bu takdirde, işçinin eski kıdem hakları ve ücreti saklıdır. Ancak söz konusu
sendikacılardan yönetim kurulundaki ve başkanlıktaki görevleri ile ilgili
fiillerinden dolayı hüküm giymiş olanlar bu haktan yararlanamazlar.
Yukarıda açıklanan hükme aykırı hareket eden işverenlere Sendikalar Kanunu'nun
59. maddesinin 2. fıkrası gereğince bir aylık asgari ücretten az olmamak
kaydıyla ağır para cezasına hükmedildiğinden 2006 yılı için 531.-YTL para cezası
uygulanacaktır.
İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve
Danışmanlık Ltd.Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30
|