|
SOSYAL GÜVENLİK VE İŞ HUKUKU
İş Kanunu'nda alt işverenlik uygulaması
İbrahim Işıklı - 12 Eylül 2007 Çarşamba - Dünya
Çalışma mevzuatının en fazla tartışılan konularından birisi de, asıl
işverenlerle alt işverenler (aracı veya taşeron olarak da adlandırılmaktadır)
arasındaki iş ilişkisidir.
Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı
işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik
nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği
işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran kişiye alt işveren-taşeron
denilmektedir.
Özellikle son yıllarda, belirli sektörlerde ve hizmet alanlarında uzmanlaşma ve
işletmelerin maliyet azaltmaya dönük düşünceleri, beraberinde alt işverenlik
uygulamalarını ya da diğer bir ifadeyle taşeronlaştırmayı getirmiştir.
Taşeronlaşmanın hızla yaygınlaşmasını etkileyen en önemli etkenleri, iş
mevzuatındaki, 30 ve 50 işçi sayısının aşılması halinde getirilen ilave
yükümlülüklerle (İş Güvencesi Yasası kapsamına girme; özürlü, eski hükümlü,
terör mağduru ve işyeri hekimi istihdamı gibi) maliyetlerin düşürülmesi olarak
sayabiliriz.
Günümüz çalışma yaşamında, işletmelerin işin bir bölümünü alt işverenlere
vermesinin yaygınlaşması, işçi-alt işveren ve asıl işverenler arasında zamanla
sorunların ortaya çıkması nedeniyle 4857 sayılı İş Kanunu'nda asıl işveren-alt
işveren ilişkisinin daha ayrıntılı olarak düzenlenmesi yoluna gidilmiştir.
Alt işveren asıl işveren ilişkisi 4857 sayılı İş Kanunu'nda daha ayrıntılı
olarak düzenlenmiştir. En önemlisi, işi verenin "işveren" sıfatına sahip olması
gerekir. Kanuna göre asıl işveren-alt işveren ilişkisi kurulabilmesi için asıl
işverenden;
a) Asıl işverenin işyerinde yürüttüğü mal ve hizmet üretimine ilişkin yardımcı
işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işe alınması (örneğin işyerinde ek tesis
inşası bu kapsamda düşünülemez),
b) İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirmesi
nedeniyle işin alınması,
c) Bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte
çalıştırması gerekmektedir.
Asıl işveren-alt işveren ilişkisinde, asıl işveren, alt işverenin işçilerine
karşı o işyeri ile ilgili olarak bu kanundan, iş sözleşmesinden veya alt
işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt
işveren ile birlikte sorumlu tutulmuştur. Bu sorumluluk İş Kanunu ve ilgili
mevzuattaki düzenlemeler dışında bireysel iş sözleşmelerinden ve alt işverenin
taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini de içermektedir.
4857 sayılı İş Kanunu asıl işveren-alt işveren ilişkisini önemli ölçüde
sınırlandırmıştır. Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe
alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamayacak
veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi
kurulamayacaktır. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren
ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri
başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin
ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl
iş bölünerek alt işverenlere verilemeyecektir. Diğer yandan, asıl işin "bir
bölümünde" iş alınmasından, aynı bölümde asıl işverenin artık işçi
çalıştırmayacağı, alt işverene verilen bölümde çalışan işçilerin bir kısmının
asıl işverene, diğer kısmının alt işverene ait olamayacağının anlaşılması
gerekmektedir. Asıl işin alt işverene verilen bölümünde asıl işveren işçisinin
de çalıştırılması durumunda, alt işveren kavramından bahsetmek söz konusu
olmayacaktır.
Ayrıca daha önce asıl işverenin işyerinde çalıştırılan işçiler alt işveren
konumuna da getirilmeleri yasaklanmıştır. Böyle bir uygulama halinde asıl
işveren alt işveren ilişkisi muvazaalı sayılarak alt işverenin işçileri
başlangıçtan beri asıl işverenin işçisi sayılacaktır.
İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve
Danışmanlık Ltd. Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30
|