|
SOSYAL GÜVENLİK VE İŞ HUKUKU
SSK ve Bağ-Kur prim affında gözden kaçanlar
İbrahim Işıklı - e-mail: ibrahimis@hotmail.com - 16 Kasım 2005 Çarşamba - Dünya
Uzun bir sürede beri, kamuoyunda süresinde ödenmeyen SSK ve Bağ-Kur primlerinin
taksitlendirilmesi ve ödeme kolaylığı sağlanmasına yönelik beklentiler var.
Aslında bu tür ödeme kolaylıklarına hiçbir zaman taraftar değilim. Ancak,
ülkemizin ağır bir bedel ödediği 2000 ve 2001 ekonomik krizinde birçok
işverenimiz hem vergi hem de sosyal güvenlik kurumlarına olan borçlarını
ödeyemez duruma geldiler. Bunun sonucunda da, borç yüksek gecikme zammı
uygulanması sonucu katlanarak bugünlere gelmiştir. Bu nedenle, Maliye Bakanlığı
tarafından 2003 yılında, 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunu ile geçmişe yönelik
kapsamlı ve makul bir düzenleme yapılarak zor durumdaki mükelleflerin vergi
borçlarını ödemeleri sağlanmıştır. Ancak, aynı dönemlerde çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı tarafından SSK ve Bağ-Kur prim borçlarının
taksitendirilmesinde başarılı olunamamıştır.
"Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" tasarısının gerekçesinde; Bağ-Kur ve SSK'ya
olan borçların 2002 yılından 2004 yılı sonuna kadar yüzde 74 oranında arttığı
belirtilmektedir. Sosyal Sigortalar Kurumu'nda (SSK) özel sektörden 2005 Mart
ayı itibariyle prim aslı 2.3 milyar YTL (2.3 katrilyon TL) ve 2005 Temmuz ayı
itibariyle 2.3 milyar YTL (2.3 katrilyon TL) gecikme cezası olmak üzere toplam
4.6 milyar YTL (4.6 katrilyon TL) borç yeniden yapılandırılabilecektir. Bu
miktar SSK'nın toplam alacağının yüzde 63,7'sine tekabül etmektedir. Bağ-Kur'da
ise 31 Mart 2005 tarihi itibariyle, 1479 sayılı kanuna tabi 2.389.158 kişi ve
2926 sayılı kanuna tabi 996.648 kişi olmak üzere toplam 3.385.806 aktif
sigortalı bulunmaktadır. Aynı tarih itibarıyla kurumun 1479 sayılı kanun
kapsamında borçlu durumda olan 1.471.424 kişi ve 2926 sayılı kanun kapsamında
borçlu durumda olan 716.116 kişi olmak üzere toplam 2.187.540 borçlu sigortalısı
söz konusu yeniden yapılandırma kapsamında bulunmaktadır. Bağ-Kur'un 31 Mart
2005 tarihi itibariyle, kayıtlı toplam prim alacağı ise 16.7 milyar YTL'dir
(16,7 katrilyon TL).
Bu kadar yüksek tutardaki bir alacağın, sosyal güvenlik kurumlarının aktüeryal
dengelerini bozması son derece doğaldır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
kamuoyunun beklentilerine cevap vermek üzere "Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının
Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"
tasarısını hazırlayarak TBMM'ye sevk etmiş ve ilgili komisyonlarda görüşüldükten
sonra, yakın bir tarihte de yasalaşacaktır. Bunda bir yanlışlık yok. Ancak,
yasanın ilgili işverenin borcunun nasıl hesaplanacağına ilişkin 1. maddesine
baktığımda, taksitlendirmeye esas alınacak borcun hesaplanmasının ne kadar zor
ve içinden çıkılmaz hale getirildiğini görünce bu düzenlemenin de işverenlere
cazip gelmeyeceğini, aynen 2003 yılında yapılan düzenleme gibi toplumda kabul
görmeyeceğini sanıyorum. Ayrıca, yeniden yapılandırılacak borç tutarının
hesaplanmasında farklı gecikme zammı oranları ile borç asıllarına uygulanacak
gecikme zammının hesaplanmasındaki karışıklıktan dolayı, yasanın uygulanmasında
önemli sıkıntılarla karşılaşılacaktır. Asıl borca uygulanacak gecikme zammı
tutarının hesaplanmasında, borcun tutarına ve ilişkin olduğu yasaya göre farklı
oranlar uygulanmasını haklı kılacak hukuki bir neden bulunmamakta ve düzenleme
eşitlik ilkelerine uygun düşmemektedir. işverenlerin birikmiş prim borçlarının
tahsil edilebilmesi için birtakım ödeme kolaylıkları getirilmeye çalışılırken,
uygulamanın vergi borçlarının ödenmesi koşuluna bağlanması ayrıca kanun ve
kararnamelerle sağlanan teşviklerle ilişkilendirilmesi tasarının amacına uygun
düşmemektedir.
Yasa tasarısının kapsamına maalesef isteğe bağlı sigortalılar, topluluk
sigortasına tabi olanlar ile tarım SSK sigortalıları alınmamıştır. 4842 sayılı
yasa ile 01/05/2003 tarihinden geçerli olmak üzere, isteğe bağlı sigorta primini
art arda üç ay ödemeyenlerin sigortalılığının, primi ödenmiş son ayın bitiminden
itibaren sona erdirileceği hükmü getirilmiştir. Bu düzenleme nedeniyle on
binlerce isteğe bağlı sigortalı mağdur olmuştur. Bu düzenleme kapsamına, mağdur
olan isteğe bağlı sigortalıların da eklenmesi gerekmektedir.
Tasarının ilgili maddesinin bir bölümü ilgilenen okurlarım için aşağıya
alınmıştır.
"Birinci fıkrada belirtilen; 1479 ve 2926 sayılı kanunlar kapsamındaki borç
asılları ile 506 sayılı kanun kapsamındaki 50.000 Yeni Türk Lirası (YTL) ve
altında olan borç asıllarına, ödeme süresinin bitiminden itibaren 31/12/1998
tarihine kadar uygulanan oranlara göre gecikme zammı hesaplanmak suretiyle,
1/1/1999 tarihinden itibaren ise [yeniden yapılandırma başvurusunun yapıldığı
ayın sonuna kadar] Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından açıklanan toptan eşya
fiyat endeksi (TEFE) ve üretici fiyat endeksi (ÜFE) uygulanmak suretiyle
taksitlendirmeye esas olan borç hesaplanır.
506 sayılı kanun kapsamında olup, birinci fıkrada belirtilen borçlardan asıl
tutarı 50.000 YTL'nin üstünde olanlar için yeniden yapılandırma başvurusunun
yapıldığı ayın sonuna kadar yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre gecikme zammı
hesaplanmak suretiyle borç tutarı tespit edilir.
Bu tutardan;
a) Bilanço esasına göre defter tutan işverenlerin en son vermiş olduğu gelir
veya kurumlar vergisi beyannamesi eki bilançosu esas alınarak, "Dönen
Varlıklar-Stoklar / Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar" rasyosuna göre bulunacak oran
0.50 ve altında ise bu durum borçlu açısından "çok zor durum" hali kabul
edilerek, söz konusu oran 0.50-0.40 arasında ise yüzde 10'u, 0.39-0.30 arasında
ise yüzde 20'si, 0.29 ve altında ise yüzde 30'u;
b) (a) bendinde belirtilenler dışında kalan işverenler tarafından 31/12/2004
itibariyle beyan edilecek mali durum bildirimi esas alınarak, "Kasa+Banka+Kısa
Vadeli Alacaklar / Kısa Vadeli Borçlar" rasyosuna göre bulunacak oran 0.30 ve
altında ise bu durum borçlu açısından "çok zor durum" hali kabul edilerek, söz
konusu oran 0.30-0.20 arasında ise yüzde 10'u, 0.19-0.10 arasında ise yüzde
20'si ve 0.09 ve altında ise yüzde 30'u,
c) (a) ve (b) bentlerinde sayılan işverenlerden, 1/1/2005 tarihinden önce vergi
mükellefiyeti sona eren veya haklarında iflas kararı verilen işverenler için
yüzde 30'u,
terkin edilerek, kalan borç otuzaltı aya kadar taksitlendirilir. Ancak, her
halükarda taksitlendirmeye esas olan tutar borç aslından aşağı olamaz. Likidite
oranının hesaplanmasında yüzdelik ayırımdan sonraki rakamlar dikkate alınmaz.
(a) ve (b) bentlerine göre beyan edilen bilgilerin doğruluğu kurum veya Maliye
Bakanlığı denetim elemanlarınca kontrol edilebilir. Beyan edilen bilgilerin
doğru olmadığının anlaşılması halinde işverenler bu kanun hükümlerinden
yararlanma hakkını kaybederler ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun ilgili
hükümlerine göre haklarında işlem yapılır."
Bu yasa maddesini, çok ağır iş yükü olan SSK ve Bağ-Kur personelinin uygulamaya
zamanı yetecek mi? Bu kadar işveren nasıl takip edilecek? Suiistimaller nasıl
önlenecek? Çok merak ediyorum.
Herkesin anlayacağı şekilde, basit, yalın ve tüm toplumu kapsayacak bir
düzenleme yapılması çok mu zor? Anlayabilmiş değilim. En azından 4811 sayılı
Vergi Barışı Kanunu'nda yapıldığı üzere, borç asıllarına, kanunun yürürlüğe
girdiği tarihi takip eden ay başına kadar Devlet istatistik Enstitüsü'nün her ay
için belirlediği toptan eşya fiyat endeksinin aylık oranı uygulanmak suretiyle
borç tutarı tespit edilebilir. TBMM'de, meslek odalarının görüşleri de alınmak
suretiyle yasa tasarısının yeniden düzenlenmesi gereklidir.
İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve
Danışmanlık Ltd.Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30
|