|
İŞ HUKUKU VE SOSYAL GÜVENLİK
(Sorular-Cevaplar)
İş kazası ve meslek hastalığının meydana
gelmesinden işverenlerin sorumlu tutulmaları
Resul Kurt - e-mail: info@ resulkurt.com www.resulkurt.com - 17 Şubat 2006 Cuma
- Dünya
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 26/I. maddesinde, sigortalının uğradığı
iş kazası veya meslek hastalığının, işverenin kastı veya işçilerin sağlığını
koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ya da suç
sayılır bir eylemi sonucunda meydana gelmesi durumunda, SSK tarafından,
sigortalıya veya hak sahibi kimselere yaptığı veya ileride yapması gerekli
bulunan her türlü giderlerin tutarları ile gelir bağlanırsa bu gelirlerin 506
sayılı kanunun 22. maddesinde belirtilen tarifeye göre hesaplanacak sermaye
değerleri toplamının, sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden
isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere işverenden istenmesi
gerektiği, öngörülmüştür.
Yine, aynı kanunun 10. maddesinde ise sigortalı çalıştırmaya başlandığının
süresi içinde SSK'ya bildirilmemesi halinde bildirgenin sonradan verildiği veya
sigortalı çalıştırıldığının kurumca tespit edildiği tarihten önce meydana gelen
iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinde ilgililerin sigorta
yardımları kurumca sağlanacağı, sigortalı çalıştırmaya başlandığı Kuruma
bildirilmiş veya bu husus kurumca tespit edilmiş olmakla beraber, yeniden işe
alınan sigortalılardan, süresi içinde kuruma bildirilmeyenler için de, iş
kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinde gerekli sigorta
yardımları kurumca sağlanacağı, Ancak, bu durumda SSK tarafından yapılan ve
ilerde yapılması gerekli bulunan her türlü masrafların tutarı ile gelir
bağlanırsa bu gelirlerin 506/22. maddede sözü geçen tarifeye göre hesap edilecek
sermaye değerleri tutarı, 506/26. maddede yazılı sorumluluk halleri
aranmaksızın, işverene ayrıca ödettirileceği hükme bağlanmıştır.
SSK'nın sigortalı veya hak sahiplerine yaptığı sigorta yardımları dolayısıyla
işverene başvurma hakkı, 17.01.1972 günlü, 2/1 sayılı Yargıtay İçtihadı
Birleştirme Kararı'nda da ifade edildiği üzere kanuni halefiyet esasına
dayanmaktadır. Kanuni halefiyet, başkasına ait bir borcu ödeyen kimsenin, bir
kanun hükmüne dayanarak alacaklının yerine geçmesidir. Borcu ödeyen kişi,
ödediği borç tutarında alacaklının yerine geçmektedir. Burada başkası işvereni,
alacaklı ise sigortalı veya hak sahiplerini ifade etmektedir. Rücu hakkı ise
kurumun sigortalıya veyahut hak sahiplerine yaptığı sigorta yardımları sebebiyle
işverene başvurmasıdır. Halefiyet ilkesi, işverenin SSK karşısındaki sınırlarını
da tayin etmektedir. SSK'nın ödettirme hakkının üst sınırı, sigortalının veya
hak sahibi kimselerin sorumlulardan (zarar verenlerden) isteyebileceği miktarla
sınırlıdır. Sigortalının, iş kazasına uğramasına veya meslek hastalığına
tutulmasına sebep olanı (zarar vereni-işveren veya 3. kişiyi) ibra etmesi, yasal
halefiyet nedeniyle, sigorta yardımlarını yapma görevini yerine getiren kurumun
zarar veren aleyhine rücu davası açmasına engel değildir. Yargıtay 10. HD'nin
08.09.1992 tarihli, E. 1991/3919, K. 199/8089 sayılı kararı da aynı yöndedir.
4958 sayılı kanunun 28. maddesiyle 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun
26'ncı maddesinin birinci fıkrasının sonuna eklenen "işçi ve işveren
sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır" ibaresi ile
kaçınılmaz olaylardan işverenlerin sorumlu tutulamayacağı hükme bağlanmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun emsal bir kararına aşağıda yer verilmiştir.
TC Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
E.1999/10-239, K. 1999/251, T. 28.04.1999
İlgili madde SSK: 9-10-26
. İşverenin başka işyerinde çalışan işçisinin kaza geçirmesi
. Prim belgelerinin verilmesi ancak işe giriş bildirgesinin verilmemesi
. İşverenin kusursuz sorumluluğu
Özet: İşverenin kurumun rücu alacağından sorumlu tutulabilmesi için çalıştırdığı
sigortalıyı yasal süre içerisinde kuruma bildirmemiş olması ve zararlandırıcı
sosyal sigorta olayının süre geçtikten sonra meydana gelmesi gerekir. Açıklanan
koşullar oluşmuş ise işverenin olayda hiçbir kusuru olmasa bile rücu alacağından
sorumludur.
Maddenin 506 sayılı yasaya getirilmiş olmasının amacı sigortasız işçi
çalıştırmayı önlemeye yöneliktir. Somut olayda işveren sigortalıyı birinci
işyerinden bildirmiş ve primlerini de ödemeye devam etmiş olduğundan, ikinci
işyerinden bildirmemiş olsa bile, 10. maddeye göre sorumlu tutulamaz. Zira
sigortalı devletin sosyal güvenlik şemsiyesi altına girmiştir. Her iki işyerinin
tehlike sınıf ve derecesi ayrı olsa da, sonuç değişmez. Nitekim kurumun eksik
primleri tahsil etme olanağı her zaman için mevcuttur.
Primler ödenmiş, dört aylık prim bordrosu verilmiş olmasına karşın, salt işe
giriş bildirgesinin kuruma verilmemiş olması halinde primlerin ödendiğini ve
bordroların verildiğini gören kurum, işe giriş bildirgesini her zaman işverenden
isteyebilir.
Öte yandan primler ödenmese bile, salt işe giriş bildirgesinin verilmiş olması
halinde, işverenin 10. maddeye göre sorumlu tutulamayacağı dairemizin ve
Yargıtay'ın yerleşmiş görüşlerindendir. Prim ödememek suretiyle daha çok kusurlu
sayılması gereken işvereni sorumlu tutmamak, primleri ödeyen işvereni sorumlu
tutmak hak ve nesafet kurallarına aykırıdır.
Bu durumda primler ödendiğine, dört aylık prim bordrolarının kuruma verildiğine
göre salt işe giriş bildirgesinin verilmemiş olması işverenin 506 sayılı yasanın
10. maddesinde öngörülen biçimde kusursuz sorumluluğunu gerektirmez.
İktisadi Dayanışma Gazetecilik Matbaacılık ve
Danışmanlık Ltd.Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30
|