|
İŞ HUKUKU VE SOSYAL GÜVENLİK
(Sorular-Cevaplar)
Sağlık kurumları "bindiği dalı kesiyor"
Resul Kurt - e-mail:
resulkurt@hotmail.com - 26 Ağustos 2005 Cuma - Dünya
Yaklaşık 6 aydan beri SSK hastaneleri Sağlık
Bakanlığı'na devredilmiş durumda. Bu altı ayın sonucunda da, edindiğim izlenim
SSK sigortalılarının büyük çoğunluğunun bu işlemden memnun, az sayıdaki bazı
sigortalıların da memnun olmadığı yönünde. Hatta sigortalılar birçok özel sağlık
kurumunda da tedavi olabilmektedir.
Gerçekten, hiçbir siyasi iradenin cesaret edemeyeceği bir kararla sağlıkta özel
sektörün önü açılmış oldu. Amaç, özel sektörün dinamik ve rekabetçi yapısıyla
sağlıkta maliyetleri daha aşağıya çekmesi ve ülke kaynaklarının daha etkin
kullanılmasıydı. Ancak, gerek resmi gerekse de özel sağlık kurumlarının
hastaları "yolunacak kaz" gibi görmeye başlaması sistemin çok yakında çöküşüne
yol açacak gibi görünüyor.
Genellikle felsefi ve edebi yazılarından tanıdığımız Ali Bulaç, 22 Ağustos
tarihli Zaman Gazetesi'nde yayınlanan "Sigortalı Kazlar" başlıklı yazısında bu
konudaki rahatsızlığını dile getirmiş. Yazıda özetle, sadece ateşi yükseldiği
için özel bir hastaneye kaldırılan 4 yaşındaki çocuk için, bir gün hastanede
yatırılması ve sadece ateşinin düşürülmesi nedeniyle verilen hizmet karşılığında
(SSK tarafından karşılanacak tutar hariç) 476,35.-YTL fatura çıkarılır. Bu
rakama SSK tarafından karşılanacak tutar eklendiğinde ise bu rakam 700-800.-YTL
ye vardığı ve sağlıkta inanılmaz bir vurgun yaşandığı belirtiliyor.
Sayın Bulaç'ın ifade ettiği bu tablo sadece özel sağlık kurumlarında değil, aynı
zamanda kamu sağlık kurumlarında da aynen yaşanıyor. Sağlık personelinin daha
fazla kazanmak için birçok akıl almaz yola başvurduğu görülüyor. Gün geçmiyor ki
gazete manşetlerinde sağlık skandalı haberi yayınlanmasın.
Eğer sağlık kurumları kendilerine çekidüzen vermez ve "hastaları yolunacak kaz",
sosyal güvenlik kurumlarını da "vurgun kapısı" olarak görmeye devam ederlerse
sistem hızla çökecek. Sağlık kurumlarının (bilhassa özel sağlık kurumları
tarafından kurulan derneklerin) etik değerleri ortaya koyması ve bu etik
değerlerin denetiminin yine bu dernekler tarafından yapılması halinde
suiistimaller en aza inecektir.
İş Kanunu'nda haftalık çalışma süresi
Babam resmi bir kurumda işçi olarak çalışmaktadır. Haftalık çalışma saati günde
56 saat. Bu çalışma şartları karşılığında ise herhangi bir ek ödeme ya da mesai
almıyor. Fakat İş Kanunu'na göre haftalık çalışma saati 45 olmasına rağmen hangi
gerekçeyle fazla çalıştırabilirler? Bununla ilgili tavsiyeleriniz nelerdir?
(İsmi saklı)
Sayın okurumuz, 4857 sayılı İş Kanunu'nda yazılı koşullar çerçevesinde, işin
niteliği veya üretimin artırılması gibi nedenlerle fazla çalışma yapılabilir.
Fazla çalışma, haftalık kırkbeş saati aşan çalışmalardır. 4857/63'üncü madde
hükmüne göre denkleştirme esasının uygulandığı hallerde, işçinin haftalık
ortalama çalışma süresi, normal haftalık iş süresini aşmamak koşulu ile, bazı
haftalarda toplam kırkbeş saati aşsa dahi bu çalışmalar fazla çalışma
sayılmayacaktır.
İşçilerin fazla çalışmaya muvafakat etmeleri gereklidir. Fazla çalışma ve fazla
sürelerle çalışma yaptırmak için işçinin yazılı onayının alınması gerekir.
Zorunlu nedenlerle veya olağanüstü durumlarda yapılan fazla çalışma ve fazla
sürelerle çalışma için bu onay aranmaz. Fazla çalışma ihtiyacı olan işverence bu
onay her yıl başında işçilerden yazılı olarak alınır ve işçi özlük dosyasında
saklanır. İşveren, fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışma yaptırdığı işçilerin
bu çalışma saatlerini gösteren bir belge düzenlemek, imzalı bir nüshasını
işçinin özlük dosyasında saklamak zorundadır. İşçilerin işlemiş olan fazla
çalışma ve fazla sürelerle çalışma ücretleri normal çalışmalarına ait ücretlerle
birlikte, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 32 ve 34'üncü maddeleri uyarınca ödenir. Bu
ödemeler, ücret bordrolarında ve İş Kanunu'nun 37'nci maddesi uyarınca işçiye
verilmesi gereken ücret hesap pusulalarında açıkça gösterilir.
4857 sayılı İş Kanunu'nun 41. maddesinde, haftalık çalışma süresi haftanın
çalışılan günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanması zorunluluğu kaldırılmış ve
bu kurala esneklik getirilerek, sözleşmelerle haftalık normal çalışma süresinin
işyerinde haftanın çalışılan günlerine farklı bir şekilde dağıtılabileceği kabul
edilmiştir. Bu halde, iki aylık süre içinde işçinin haftalık ortalama çalışma
süresinin 45 saatlik normal haftalık iş süresini aşamayacağı hükme bağlanmıştır.
Getirilen bu düzenleme ile fazla çalışma ve fazla süreli çalışmanın
belirlenmesinde, artık günlük çalışma süresi yerine haftalık çalışma süresinin
esas alınması kabul edilmiştir. Haftalık en çok 45 saati aşan çalışmalar fazla
çalışmadır. Ancak işyerlerinde iş sürelerinin günde 11 saati aşmamak üzere
farklı bir biçimde, yoğunlaştırılmış iş haftalarının uygulandığı durumlarda,
yani denkleştirme esasının uygulandığı hallerde, işçinin ortalama çalışma süresi
normal haftalık iş süresini aşmamak koşulu ile, bazı hallerde toplam 45 saati
aşsa dahi bu çalışmalar fazla çalışma sayılmayacaktır.
4857 sayılı yasada, fazla çalışma ücreti konusunda bir değişiklik yapılmamış ve
her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret normal çalışma ücretinin saat
başına düşen miktarının yüzde elli yükseltilmesi suretiyle ödeneceği hükme
bağlanmıştır.
Sonuç olarak, işyerlerinde yasal düzenlemelere uygun şekilde fazla mesai
yaptırılabilir. Fazla mesai olması halinde ise (eğer denkleştirme usulü çalışma
veya serbest zaman kullanma gibi başka bir uygulama yoksa) ücretinin en az yüzde
50 artırılarak ödenmesi gerekmektedir. Eğer buna ilişkin tereddütleriniz varsa
bakanlık iş müfettişleri tarafından inceleme yapılabilmesi için bağlı bulunulan
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlüğü'ne başvurun.
İktisadi Dayanışma Gazetecilik
Matbaacılık ve Danışmanlık Ltd.Şti -(0212) 325 71 21-281 85 26 -281 85 30
|